YARIM KALAN HAYATLAR
Soğuk bir kış günü rastlamıştı delikanlı mavi gözlere. Mavilikler içinde kaybolmuşken aynı anda içini sımsıcak yapan bir tebessümle karşılaşmıştı deniz rengi gözleri barındıran o güzel yüzde. Kaçamak bakışlarla geçen birkaç saniye hayatının en uzun saniyeleri olmuştu delikanlı için. Genç kız bir anlığına da olsa göz göze geldiği delikanlıya her nedense dudaklarına yayılan gülümsemeyi sunuvermişti içinden gelen bir dürtüyle.
Denize aşık delikanlı takılıp kaldığı gözlerin derinliklerinde kaybolmuş, neredeyse her an hatırladığı gözlerin hasretiyle sabahı zor etmişti. Onu bir daha görebilecek miydi ? Ama sanki önünde karşılaştıkları işyerinden çıkar gibiydi. Belki de orada çalışıyordu, neden olmasın? Genç kız gece boyunca hatırlamamıştı delikanlıyı ama ertesi gün iş çıkışı karşısındakini değiştirdiği gömleğine rağmen gözlerinden tanımış ve o an baştan aşağıya delikanlıyı süzmüştü kaçamak ve utangaç bakışlarla. O gece zor geçmişti ikisi içinde. Biri yatağında gözlerini tavana dikmiş hatırlarken diğeri televizyonda izlediği filmdeki oyuncular olarak hayal ediyordu ikisini.
Daha sonraki günler cesaretlerini yüklenip tanışmayı başarmışlardı.Kısa süre sonra ilişkileri ve de sevgileri ilerlemişti. Hayattan beklentilerinin benzer olması sevgilerinin yoğunluğuyla birleşince hayatlarını birleştirmeye karar vermişlerdi. Güzel geçen günler doğacak çocuklarını hayal etmekle ve düğünlerinin nasıl yapılacağını planlamakla geçiyordu.
Aradan geçen zaman sonrasında her ikisi de ailelerine durumu çıtlaşmıştı. Kısa süre sonra gerekli formaliteler gerçekleştirilerek parmaklarına nişan yüzüklerini de takan sevimli çift belirledikleri nikah tarihinin gelmesini sabırsızlıkla bekliyordu.
Genç kızın doğum günüydü, delikanlı Dünya’dan çok sevdiği nişanlısının çok beğendiği pırlanta yüzüğü zorlansa da alıp cebine koymuş, elinde birtanesinin en sevdiği çiçek kırmızı bir gül goncası taşıyordu. Nişanlısının işten çıkışını görünce elindeki gülü arkasına saklayarak yeşile dönen trafik lambasının uyarısıyla ona doğru yaya geçidinde yürümeye başladı. İki sevgili birbirini görünce gözleri ışıldadı her zamanki gibi. Tam o anda nerden çıktığı belli olmayan çılgın gibi bir araç iki bakışı birbirinden ayırıverdi korkunç bir çarpışma sesiyle. “Ben iki dubleyle sarhoş olacak adamıyım” diyen sürücü kendisine kırmızı yanan ışığı bile görmeden gencin gideceği yolu yarıda kesmişti. Çarpışmadan sonra yerde cansız yatan gencin kanıyla aynı renkteki gül hala elinde sımsıkı duruyordu. Aynı anda çığlığı her yeri inleten genç kız ise kendine bakan cansız gözlere kenetlenmişti. Yaşanan acı karşısında kendini kaybeden genç kız cenazedeyse herkesi gözyaşına boğmuştu. İki gencin hayatı trafik canavarı adı verilen hayali katilin devreye girmesiyle yerle bir oldu. O gün bugündür genç kız her yıl aynı gün o yaya geçidine bir demet kımızı gül bırakır, akacak kanlara kurban niyetine.
Yaşanan olay nice trafik katliamından sadece birisidir. Kimi zaman küçücük bedenleri kimi kez de evine ailesine ekmek götüren bir babayı aramızdan alan bu terör kimi zamanda koca bir ailenin canına mal oluyor. Ne üç yaşında geri geri gelen kamyonun altında can veren bir yavrunun hikayesi ne de bir yuvayı dağıtan vahim kaza bu olaydan daha önemsiz değil. Her gün meydana gelen bu katliamlara son vermek bizlerin elinde. Öncelikle kurallara uygun davranmak ve diğer sürücülerin de davranmalarını sağlamak gibi bir gayret içinde olmalıyız. Yoksa olmayan “trafik canavarına” sorumluluğu yükleyerek ne sorumluluktan kurtuluruz ne de vahametin önüne geçebiliriz. Ne kötülük varsa hepsini insanoğlu kendine yapıyor. Montaigne ne güzel söylemiş “insanın bu Dünya’da korkması gereken tek hayvan insandır.”
YORUMLAR
insanın bu Dünya’da korkması gereken tek hayvan insandır.” Bu söz gerçekten çok doru bir söz. Yazınız çok güzel; ama öykünüz içimi burktu. Ne canlar yitiyor işte böyle trafik canavarı adı altında. Ne ocaklar sönüyor, çocuklar babasız, eşler yalnız ve çaresiz kalıyor. Çağrınıza yürekten katılıyorum. Artık bu vurdum duymazlığa bir son verip, görevlerimizi en iyi şekilde yapsak olmaz mı?
Tebrikler... Sevgilerimle...