- 3963 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KURŞUNLU EFSANESİ
Frigya’nın ünlü kralı Midas, Sart Çayında yıkanarak altınlardan kurtulduğu zaman, yanında kızı Kuran da vardı. Midas kızının güzelliği ile o kadar çok övünüyordu ki kendini Tanrı ile eş tutmaya başlamıştı.
- Böyle bir güzelliği ancak bir Tanrı yaratabilir, öyleyse ben de bir Tanrıyım!
Birkaç gün içinde öyle bir şey oldu ki Midas’ın o dünyalar güzeli kızının bütün vücudu, eli, yüzü, her tarafı çıbanlarla kaplanıverdi. Kız utancından kimselere görünmüyor, acıları gittikçe dayanılmaz hale geliyordu. Kral Midas buna çok üzülüyor.
Lidya, Likya, Kilikya, Philadelphia ve Frigya ülkelerinde ne kadar hekim varsa çağrılmış ama Kursan’ın derdine kimse derman bulamamıştı.
Kursan, yaralarının acısı dayanılamaz hale gelince, deliye döndü ve Saraydan kaçarak kendini Bozdağ’ın ormanlarının derinliklerine attı. Dağlarda avazı çıktığı kadar bağırıyor, inliyor. Sesleri Sart’daki Lidya sarayı’na kadar ulaşıyordu.
- Tanrım, kurtar beni bu dertten! Kurtar beni, kurtar!
Kral Midas, dayanamamış, adamlarını çağırdı.
- Kızımı takip edip bulun onu! Kurttan kuştan koruyun, aç kalmasın yiyecek bırakın civara. Nerede olduğunu bileyim, beni haberdar edin!
Bir manga asker toplandı ve Bozdağ’a doğru yola çıktılar. Günlerce süren aramadan sonra kızı buldular, uzaktan onu takip ediyorlar, geçtiği yolların üzerine yiyecek bırakıyorlardı. Kız bu yiyeceklerle besleniyor, Bozdağ’ın karlı başından süzülüp gelen
tatlı sularından içiyordu ama yaraları bir türlü iyileşmiyor, acıları devam ediyordu Kursan’ın.
Bir gün, dere yatağını takip ederek Bozdağ’dan aşağıya doğru inerken, küçük bir gölet haline gelmiş suya rastladı. Eğilip sudan içti, sıcaktı ama hoşuna gitmişti, biraz daha içti. Sonra ayaklarını sıcak suya soktu, ardından da bütün vücudunu yıkadı. Suyun başında bir hafta kadar kaldı ve suyundan içti, yıkandı ve uyudu.
Kursan, bir gün uyandığında ellerindeki, ayaklarındaki ve hemen her tarafındaki yaralarının iyileştiğini, eskisinden daha güzelleştiğini gördü. Sevinçten uçuyordu.
Kral Midas’a haber verildi, genç Kursan bir süre daha sıcak suyun başında kaldıktan sonra askerler onu Lidya Kralı Sarayı’na, orada misafir olan Babası Midas’ın huzuruna getirdiler.
- Yavrum, güzel kızım! Seni bana geri veren Tanrı’ya teşekkür
ediyorum! Dostlarım, siz de sağ olun. Kızımı kurda kuşa yem olmaktan korudunuz, kolladınız!
Midas’ın güzel kızı Kursan’ın yaralarının, Bozdağ eteklerindeki sıcak su ile iyileştiği haberi, bütün Libya, Frigya ve diğer memleketlerde hızla yayıldı. Lidya Kralı da derhal emir verdi, künkler döşendi Sart’daki Sarayı’na bu sıcak şifalı suyu getirdi. Bu sudan sadece hastalar değil, Sart’daki Gymnasium’daki müsabakalarda yarışan sporcular da yararlanıyordu. Hatta, daha önceleri bu yarışmalarda başarısız olan Lidyalı sporcular gittikçe başarılarını arttırdılar, ünleri bütün dünyaya yayıldı.
Bu sıcak suyun, Kurşunlu ve Çamur Banyoları olmak üzere iki kola ayrıldığı ve Kurşunlu isminin, Kral Midas’ın güzel kızı Kursan’dan aldığı söylenmektedir.
Kursan, Kursun, Kurşun, Kurşunlu…Ne dersiniz?
Kaynak: Ali Aksakal.Salihli Hikâyeleri-Salihli: Sanayi ve Ticaret Odası,2008.96 s.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.