haykırış
Bu bir haykırıştır hayata dair. İlgililere...
Bazan bir cenderede hissederiz kendimizi. Sıkıyordur bir şeyler yakıyordur canımızı. Daha önce koyduğumuz ve bir türlü ulaşamadığımız idealleri bir kaç adım geri çekip, ulaşaılabilir kıvama getirip kendimizce mutlu oluruz. Sonra zaten bakarız ki hayatımız istediğimizin çok daha gerisinde bir yerlerde seyrediyor.
"Fakirin ekmeği umut" sözü daha bir gerçekçi gelir kulağımıza, yeni yarattığımız küçük umutlarımızla. Ne de olsa bie ev kadını bir iş kurup yıllardır dırdırını çektiği kocasından kurtulup, bağımsız kendi ayakları üzerinde bir hayatı hayal edemezdi en büyük hayali muhtemelen kocasının maddi durumu iyiyse son teknoloji bir beyaz eşya, kötüyse yeni bir etekliktir. Yada kıt kanaat geçinen bir ailenin kızı babasından bilgisayar, üniversite eğitimi gibi taleplerde bulunamaz bunu hayal bile edemez ancak çeyizine küçük bir katkıdır beklediği yada sevdiği adama vermesi babasının onu.
Bazen hayatımızın uzaktan kumandayla yönlendirildiğini düşünüyorum aslında bir ontrol mekanizmasına gerek de yok çünkü biz insanlar zaten geçemeyeceğimiz çizgiler çiziyor, aşamayacağımız yollar beirliyoruz. Küçük insanların küçük umutları ve küçük doyumları, büyük insanların doyumsuzlukları birbirine tezat oluştursa da her iki grubun ve ortadakilerin mutsuz oluşu en büyük tezat. Belki de ben ve benim gibiler "küçük" şeyleri önemseyerek mutsuzluklar yaratıyoruz.
Ama sizi de siz mışıl mışıl uyurken ya da keyifle televizyonun karşısında vakit öldürürken birilerinin dikte edilen hayatlar yaşaması dahası sizin de kabul edilmesinde bu diktelerden nasibinizi almış olmanız rahatsız etmiyor mu?