BİR SAYFA DOLUSU SAÇMALIK!
İnsan, uzun yola çıkmış bir lokomotifin ana gövdesi. Hani tren hızla gitsin diye durmadan karnı tıka basa doyurulan büyük kazan var ya onun gibi bir şey işte.
Hiç hayatın tadına baktınız mı? Tam göbeğine ekmek bandınız mı? Dünya kimine göre yavan bir yerdir. Kimine göre tuzu biraz fazla. Kimine ise bol acılı lahmacun gibidir. Kimine Antep tatlısı. Yahu bu dünya yemek değil nedir bunlar böyle; acı, tuzlu, yavan, tatlı. Ama insanlar için hayat işte bu, yani yemek. Doyumsuz, bir o kadar da karamsar ve kararsız.
Yaşlar ufakken ortam içinde kendini büyük göstermeye çalışan, aylara çalım atıp önlere geçmek isteyen delikanlı, yaş ilerleyince; “aman efendim bir ayda olsa siz bizim büyüğümüzsünüz” der. Aslında ne olacağını bilmiyordur ama usuldendir; eee ben hekim olmayı düşünüyorum. Bende öğretmen. Ben hemşire der. Bir de ne olduğunu bilmeyenler var tabi.
Hadi lokomotife biraz daha odun ve kömür atalım.
İnsan hep bir şeylerin peşine düşer aslında kendini arıyordur da, biraz bulmak istemiyordur, biraz da bulmaya korkuyordur. Neden mi; çünkü o bir insan.
Zaman tepelerden akıp giderken gaibe ve an her gün biraz daha kirleniyorsa dünden, bu insanın kendinden kaçmasındandır. Bir şeyin kaçışı ancak onun zıddına olur. Doğrudan kaçış yanlışa, zordan kaçış kolaya, inançtan kaçış inançsızlığa gibi. İnsanın kaçışı ise “hayır”. Ve artık “şer”in kucağında. Ve yemeye devam ediyor son hızıyla. Burada ki “hayır”ın bir diğer adı “hakk” ve netice itibariyle ulaşılan son nokta “Allah”tır. Ve ondan kaçış “şer” bir diğer adı “batıl” ve netice itibariyle ulaştığı son nokta “nefis” (şeytan) dır. İnsan işte böyle yazdıklarım gibi her satırı aynı sadece öznesi farklı. Ahmet gibi, Mehmet gibi vesaire.
Şimdi biraz daha netleşti sanırım sandviç görünümlü insan göbekli dünyanın yemek serüveni.
Her gün kıyamet kopar bu şehirde, dünyanın her şehrinde olduğu gibi. Ve yine her gün yeni bir dünya da kurulur burada. Toprak ile kucak arasında döner durur dünya. Hiç durmayacakmış gibi. Zaman “asr”ı da çaldı benden, vakit akşamı okşuyor. Kulağıma birileri bir şeyler fısıldıyor.
Bir durakta bekliyorum sakince. Otobüs mü? Hayır. Taksi ve dolmuş hiç değil. Ben “Nuh”u bekliyorum. Gemisiyle gelip beni alacak. Yoksa kalıp kirlerimden mi arınmalıyım berrak sularda.
Lokomotif halen seyir halinde ve hiç kimse sofradan kalmış değil. Yiyoruz hiç durmadan dünyanın ve nefsin zokasını. Kimine göre yavan. Kimine göre tuzu biraz fazla. Kimine ise bol acılı lahmacun gibi. Kimine Antep tatlısı.
Birinin parmağını şakırdatmasını mı bekliyoruz. Şak edecek ve hipnoz bitecek. Sonra ne ola’cek’, hayat mı düzelecek, insan mı doya’cek’, batıl mı bitecek… Cek’leri batasıca dünya. Efendim boğazınızda kadı su için. Durun sırtınıza vurayım.
Kalabalıklar içinde yalnızlığı tadanlar, kim daha güzel diye kalabalığa karışanlar, birde şıklık yarışı, he unutmadan benim mesleğim yöneticilik. Hmm. Yaa.
Boş caddeler ve çıkmaz sokaklar bile daha değerli. Haritalarda onların adları var, ölümsüzler. Onları herkes tanıyor. Biz tanınmak mı istemiyoruz. Neyimizle tanınacağız ki? Sokak adıyla bilinir, sonra uzun veya kısa oluşuyla, üzerinde taşıdıklarıyla. Ama bilinir. Sen kendini neyle tanıtıyorsun.
Bir sürü saçmalık, otur oturduğun yerde yemeğini ye. Teşekkür ederim. Elhamdülillah ben doydum. Sizlere afiyet olsun.
Fatih DAĞLAR
YORUMLAR
İnsanı trenin lokomotifi sayalım sizin dediğiniz gibi...
Bu trenin raydan çıkmasını hesaplayan, planlayan şeytanları göz ardı etmesin yazar.
Her kaza bir anlık değil mi?...
Hayatın tadını sunan, bu yolculuğun seyir hali... Bana göre..
Kazasız belasız gidilen hayat.... kazaya uğramaayan tren yada lokomotif gibidir...
Yakıtı kıt kanaat yetsede hayatın lezzetine varmıştır derim..
Biraz hasarlı varışlarda olur elbet.. Hatalar kullar için...
Hızı hesaplanmamış bir tren arıza verebilir...
Bunun tamirini yapar, akıllıysa makinist (İnsanda Tövbe ve Dua bunun içindir)
Bu arada Nuh kirli oldukları için evlatlarını ve eşini bile almamıştır gemiye biline...
Her kul bir binek bekliyorsa adı ne olursa olsun,yada kimin olursa olsun.... önce özünü temizlemelidir.
Selamlar
Meryem Zemerot