- 596 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
DÜNKÜ ÇOCUKLUKLAR...
DÜNKÜ ÇOCUKLUKLAR...
Bizim çocukluğumuzda annelerimiz çalışmazdı.
Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım.
Hatta Babanım bile anahtarı yoktu.
Annem evimizin bir parçası gibiydi, hep evdeydi.
Her yere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktu ki...
En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı.
Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani.
Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık.
Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya, zıplaya yürüyerek gelirdik.
Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi.
Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık.
Annelerimiz bu durumu bildiklerinden kardeşlerimizle bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi.
Mahallemizdeki teyzeler annemiz gibiydi.
Susayınca girer evlerine su içerdik.
Ya da pencereden bize bir sürahi bir bardak uzatırlar, hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik.
Kısacacı evine gidip gelen ki (sâdece ç... gelen giderdi evine) elinde mutlaka yiyecekle dönerdi.
Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de gönderirdi.
Bu bazen bir kurabiye, bazen bir meyve olurdu.
Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık.
Çok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi.
Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştırırlardı bizi...
Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı.
Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz,onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi, en fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık.
Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık.
Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık.
Azar işitip, acillere taşınmazdık. Düşerdik ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik. Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.
Ben, bizim çocukluğumuzu çok özledim.
Sokaklarımız ruhsuzlaştı sanki. Komşumu tanımıyorum ama evinin camında, temizliğe gelen kadını haftada bir görür kolay gelsin der konuşurum.
Onun dışında orada kim oturur hiç bilmem.
Evimizi kendimiz temizlerdik, kapı silmece; bilmem kaç kuruş hepimizin elinde bezler güle oynaya bitirirdik işleri.
Evlerimiz var, içinde yaşayan yok. Parklarımız var, içinde oynayan çocuk yok.
Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks binalar, ışıl ışıl vitrinler, girip çıkan yapay insanlar...
Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz..
Tahta iskemlelerimizde oturan yaşlılarımız, onlara dede, nene diye
hatırını soran çocuklarımız yok oldu.
Ben kapılarında ’vale’lerin, ’bady’lerin beklediği yerlerden hep korkmuş çekinmişimdir.
Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp, taksidini bitiremediği arabanın anahtarını, hiç tanımadığı birine vermek ters gelir bana.
Benim değildir bu kültür.
Ne ruhuma, ne kültürüme ne de cüzdanıma hitap eder.
Nedir bunlar?
Reklamlarla desteklenen beyni, ruhu ele geçirilmiş insanlar olduk.
Birbirimize yabancı, yalnızlıklarımızla yaşar olduk.
İyi de neden böyle olduk?
Biz mi istemiştik?
Yoksa birileri mi böyle istedi? ..
’Her toplum hakettiği gibi yönetilir’derler ya, hakettiği gibi de yaşar diyelim mi?
CEBİNİZE OLAN SEVGİNİZ VATANINIZA OLAN SEVGİNİZİN ÖNÜNE GEÇMESİN!
(ALINTI)
APARTMANDA HAYAT
Aileler içiçe, sanki bir sefer tası
Merihten daha uzak, bir tuğlanın ötesi...
Hamifi KARA
YORUMLAR
değiştiremediğimiz tek şey değişimmiş.
paylaşım için teşekürler efendim.
Hanifi KARA
Anlattıklarınız benim çocukluğumu gözümün önüne getirdi.Yakın komşuluk ilişkileri,mahalle kütürü,hızlı kentleşmenin ,büyümenin artmasıyla kaybolmaya yüz tuttu.Mahalleye taşınan yabancı bilinir,hoş geldine gidilir,komşular birbirini tanır,çocuklar komşu teyze ve amcalardan sevgiyle karışık ,çekinirdik.Bir hatamızı gördüklerinde,gayet rahat bir şekilde uyarırlar,ailemiz de onlara teşekkür ederdi.Şimdi ayni binadaki komşular birbirini tanımıyor.
Sokakta dövüşen çocukları ayırmak için bir şey söyleseniz,önce ana babaları şaha kalkıyor:
-Benim çocuğuma karışamazsın,terbiyesini ben veririm,diye.
Hızlı nüfus artışı,geçim şartlarının zorlaşması,eşleri birlikte çalışmaya zorluyor.Öyle olunca çocuklar ya kreşe,ya aile büyüklerine,ya da bakıcılara teslim.
Güven meselesine gelince ,eski dürüstlükler yok.Bırakın dışarda unuttuğunuz eşyayı bulmayı,kapınıza kadar gelip,satıcı kisvesi altında,insanları dolandıranları çok dinliyoruz haberlerde.
Uzattım biraz kusura bakmayın,Çok hassas olduğum konuyu işlemişsiniz, şehirleşmenin,büyüyüp gelişmenin bedeli bu olmamalıydı diye düşünüyorum.
Teknoloji gelişebilir,yaşamımıza çok büyük kolaylıklar gelebilir,yaşam standartları yükselebilir,size sonuna kadar katılıyorum,
bu kadar ağır bir bedel ödememeliydik.İnsanlığımızı kaybatmemeliyiz,güven,sevgi saygı hoşgörü gibi hasletlerimiz bitmemeli,
yine de geleceğin iyi olmasını ümit etmek istiyorum,geleceğimiz torunlarımız için.Yazınız çok güzel tam puan,saygılar.