- 806 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
PROGRAMSIZLIK PLANSIZLIK
Birine zulüm mü yapmak istiyorsunuz? Kısa yoldan onu aldatın. Yaşadığımız şu dönemde Müslümanların en büyük hastalıklarından birine değinmek istiyorum. Aldatmak, aldatılmak, kandırmak, oyalamak, hiçe saymak, önemsememek, programsızlık, plansızlık, vurdumduymazlık… Bu kelimelerin hepsinin anlamı bir değil ama aynı noktada birleşirler. Ben programsızlık, plansızlık üzerinde durmak istiyorum.
Hakların verilmediği yerde zulüm doğar. Müslümanların sıfatlarından olmayan aldatama ile aldatmayın. Aldatan, söz verdiği zaman sözünde durmaz. Ahitleştiği zaman ahdini yerine getirmez. Münafıkların alametleri; Müslümanların yakalarına bir sülük gibi yapışmış ve kanlarını emdikçe emiyor. Müslüman da bu durumda güçsüz ve takatsiz kalıyor.
Aldatmak insanlar arasında uçurumların oluşmasına sebep olur. Siz, aldatanla aldatılan arasındaki uçurumu gözetin. Uçurum, uçmaya hazır hale gelmiş endişeler yığınıdır. Onun altında kalanlar, bir dem bile rahat edemezler. Her an, o korktukları nesnelerin altında ezileceklerini düşünürler. Aranızda bir uçurum ola gelsin bir bakalım. Uçuruma düştüğünüzde, süt dökmüş kediyi dönersiniz. Sütü döken kedi eylemini gerçekleştirmiştir. Kedi akletmez, sütün dökülerek israf edilmesine. Sense, akılsız aklını aklettirmemekle, uçurumların altında ezilip gidersin…
Günümüzde; sohbet, konferans, seminer ya da herhangi bir program ayarlarsınız. Birine de, bir konu hakkında konuşma yapacağını sıkı sıkı tembih edersiniz. O zavallı kişi, bütün çalışmalarından zamanını makaslayarak, o program için gece gündüz demeden hazırlanır durur. Tam her şey yoluna girmişken, o programın saati yaklaşır. Programın başlamasına bir saat kala, hazırlanan şahsa, telefonla ya da başka bir iletişim vasıtasıyla haber verilir. “Bu gün çok değerli biri geldi, kusura bakma; sana bu programda yer veremeyeceğiz.” Günlerce hazırlanan şahıs, bu programdan çıkarılır, başkalarını memnun etmek için. Belki de o gelen şahıs, kendisi için programın iptal edildiğini bile bilmiyordur. Programı iptal edilen kişi için, yapılan bu yanlışlık o grubun, cemaatin, cemiyetin, sendikanın veya aklınıza gelebilecek herhangi bir topluluğun çalışmalarının aynası olarak, hep gözünde yansır, durur. Programı iptal edilen kişi, büyük bir hayal kırıklığına uğramıştır. Çok yakın arkadaşları, kendisine böyle yaparsa, bu şahıs, kendine uzak kişilerin yanlışlarını görmeyerek hata üstüne hata tapabilir.
Bu olay, bir programın yapıldığı yerde meydan gelirse, durum o zaman daha vahim bir durum olur. Üzülerek söylüyorum ki, Müslümanım diyenler bu hatayı yapa gelmektedirler. Münafıkların alametlerinden biri Müslümanlara yapışmıştır, hem de müthiş bir yapışma ile. Programlar hazırlanırken, sanki bu program bir kaç kişininmiş gibi bir hava verilmeye çalışılır. Yirmi kişilik tiyatroyu beş kişiye oynatmaya çalışırsanız, bu tiyatro güzel oynanmamıştır. Velev ki bu beş kişi diğerlerini aratmayacak şekilde hazırlanmış olsun. Bu beş kişilik gurup; belirli süre sizi başarıdan başarıya koşturabilir ama bu koşturması sınırlıdır. Yirmi kişinin yükünü beş kişi ne kadar çekebilir ki? Yirmi kişilik bir ekiple siz, başarıdan başarıya koşarsınız. Beş kişilik bir gurupla başarıya ulaşmanız sizi bir an umutlandırabilir. Yaptığınız yanlış, sizi ileride yine başarısız kılacaktır. Burada kardeşlik hukuku çiğnenerek, on beş kişiye zulmedilmiştir. Bu on beş kişinin hakkı yenmiştir.
İslam davasını birkaç kişiye hasretmekle de davayı baltalamış olursunuz. İslam; sadece belirli şahısların ön plana çıktığı veya çıkarıldığı bir din değildir. İslam dinine hizmet, bir kaç kişiyle sınırlandırılamaz. Bu hizmet de, hiçbir kimsenin tekelinde değildir. Hangi din olursa olsun, bu din bütün mensuplarınındır. Belirli bir zümrenin değildir. Tabi ki şunu da unutmamak gerekir; İslam için her türlü iftirayı atan ve İslam dinine hakaretten geri kalmayan ve onu hiç yaşamayan kişilerin, İslam dinini savunmak gibi bir gayelerinin olmadığı da açıktır. Bir de bakarsınız ki, İslam dinini savunmak onlara kalmıştır sanki…
Belirli şahısları gözetip, onların çıkarları için mücadele edilmemelidir. Şayet böyle hareket edilecek olursa, kapitalist ruhun merdivenleri basamaklanmış demektir. Böyle bir hastalık, toplumu alıp vurmuşken, nasıl yaşanılabilir? Topluma mal edilmeyen bütün eylemler, kaybolmaya mahkûmdur.
Bütün hastalıkların tedavisi, verilen sözlerin yerine getirilmesi ve ahde vefadır. Büyük bir engel çıkmaksızın verilen sözler, her toplumda yerine getirilmelidir. Hazırlanmış bir program, bazı şahısların keyfi için iptal edilmemelidir. Bir güvensizlik oldu mu, sürüp gider de gider. Verilen söz, kesinlikle kendine uymayı gerektirir. Bir an önce bu hastalıktan kurtulmak ve ahde vefa göstermek gerekir...
01.01.1993
Konya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.