bBU SESE KULAK VER EY TANRIM !
BU SESE KULAK VER EY TANRIM!SONE -I
Deli zamanlarda esen rüzgar bazen gönlümün derinliklerinde saklı bir hazineyi ortaya çıkarır.
Kuralsız ve şekilsiz öldüğüm olur hüsrana uğradığım gecelerde.Bu gece de öyle yaptım, çıktım hayal yoluma ve Yunan Tanrısı,Tanrıların tanrısı Zeus’un ikinci oğlu oldum,adım Merkül.
Matemini savurduğum beş para etmez aşklarımın yerine, hoyratça tutkulu kullandığım sevdaların rüzgarına kapılmış gitmekteyim işte.
Yüce Zeus!Artık:Görüyorum,duyuyorum ve biliyorum …İşin erdemine vardım,sana tekrar geri geliyorum…
SONE -II
İnsanlık artık şöyle düşünüyor:” Biz insanları serbest,özgür bıraktın, bırak da istediğim aşk vurgununa kapılayım,istediğimi kendime tutsak edeyim,ardımdan süründüreyim,bırak da bencil olmanın dayanılmaz hafifliğini Dante’nin cehennemine gitmeden önce yaşayayım. Bencillik ile tutku yanyana aynı şey değil midir? İnsan aşık olduğu kadını bir başkasıyla paylaşmak ister mi ? Domuzun dışında eşini kıskanmayan bir canlı var mıdır kainatta? Paylaşmak doğamızda var mıdır? Bahçemde, tavuk ve horozlarına yem verirken öncelikli olarak en güçlü horoz yanındaki haremini hiçe sayarak yemi diğerlerine kaptırmadan hoyratça yiyip, malı faazlasıyla götürüyor.Tavuklar ve paçalı horozun aç kalmasını izledi,özellikle de gagası kesik “Güllü” adını verdiğim elimle beslediğim tavuğun aç kalmasınI seyrettim bu kez Doğanın kuralına müdahale etmek ne haddime dedim kendi kendime.., Büyük çilli horozu kovalamadım bile….İşte dedim Tanrım senin kurduğun düzen !Habil ile Kabil’ den bu yana bencilliği,üstün olmayı bizesen öğrettin. “ Vahşi Kapitalizm “ dedikleri şey bu! Karl Marks’ın bir arı kovanından yola çıkarak “Artık Değer” i bulması yani “Das Kapital”i o anda çözmesi gibi.”İşte Yüce Zeus, beni aralarına gönderdiğin insanlık alemi böyle düşünmekte,bilesin artık…
SONE III
Bulutlar geçiyor başımın üstünden bu kez. Tarifi zor toz pembe bulutlar. Bir bulut ki tüm gökdelenleri kaplasın…
Bulutların üstünden yüce Zeus bana sesleniyor,seslenmekten ziyade azarlama hakim, tıpkı güçlü oğlu Herkül ( Heraklaties)’ü azarladığı,makamından kovduğu gibi. :
“Sana verdiğim akıl gücüyle ne yaptın şimdiye dek oğlum?”
“Hiçbirşey ,” diye umutsuzca karşılık verdim ve ekledim; insanların akıl sağlığı bozulmuş,gerçekten çok hurafelere inanıyorlar,kendi iradelerinden ziyade sahte üstünlük taslıyan kişi ve nesnelere tapıpona kulluk ediyorlar,sana değil.”
“Neymiş bunlar,?” diye sordu baba Zeus,
“Kağıtlar,daha çok kağıtlar hakim senin kurduğun dünyada.Bunların başını önce para,sonra yasa dediği kağıt parçaları almakta,sonra da yine kendi koyduğu saçma kurallar,yasalar insanlığı esir almış.İş denen şeyse başlı başına bir mesele.Sürekli insanlar başkaları için çalışmaktalar,kendi için değil.Bir insan günda milyonlarca sprey,naylon poşet,saç tokası üretirmi?
“Yırtıp atmalarını söyleseydin, ya da yakmalarını…Kağıt dediğin şey nedir ki?”İş desen ihtiyacı için çalışsın.”
“Öyle deme baba! O kağıt parçası denen şey insalar için o kadar çok önem taşıyor ki.Onun uğruna nice insanlar ölmekte,nice hayatlar heba olmakta,nice ocaklar sönmekte…Artık mevki, makam ,itibar dahi para olmuş.İnsanlık öyle bir şey olmuş ki kendi kurduğu cezaevlerine kendilerini tıkıyorlar.”
“Yapma yav!Bırak o zaman ne halleri varsa görsünler!Bakalım son dere kuruyunca,son ağaç da kesilince insanlığın hali ne olacak? Kağıt onları kurtaracak mı?”
“Aynen katılıyorum baba söylediklerine.Beni de yarı insan yarattığın için utanıyorum kendimden”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.