- 573 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
.
İrfan, eşi Serap’la bir hiç yüzünden tartışmış, birbirlerini gereksiz yere kırıp incitmişlerdi. Tartışmanın ardından karısı kendine kızıp, çocuğuyla beraber annesinin evine gitmişti. İrfan’ da bu durumu gurur meselesi yapmış, evde kalmak yerine o da çalıştığı büroda yatıp kalkmaya başlamıştı.
İrfan şu an bürodaki masasında çalışırken oldukça sıkıntılıydı. Eşinin ve çocuğunun hasreti şimdiden içini yakmaya başlamıştı bile. Her şey gereksiz bir gurur yüzünden olmuştu. Halbu ki tartıştıkları o gün biraz daha sabırlı olup, sakin olabilseydi bu kadar birbirlerine üzmeyeceklerdi. Ve bu akşamda kaç gündür olduğu gibi yine bu büroda tek başına sefil olacağına, akşama eşi ve çocuğuyla sıcacık yuvasında olacaktı. Biraz nefeslenmek için kalkıp büronun camını açtı. Bahar mevsimiydi. Doğada müthiş bir canlılık vardı. İşyerinin bahçesindeki leylak ve çağla ağaçlarının çiçekleri insanın içine büyük bir yaşama sevinci veriyordu. Bu arada camın önündeki kestane ağacına baktığında doğadaki bu şenliğe katılan bir çift kumrunun telaşlı halleri ilgisini çekti. Yüzünde tebessümle onları seyrederken biraz sonra bu telaşlarının asıl nedenini anladı. Üç dalın birleştiği yere koymaya çalıştıkları minik bir dal parçası buraya yapacakları yuvanın habercisiydi. Onları seyretmek İrfan’ın çok hoşuna gitti. Her hareketlerini adeta bir belgesel seyreder gibi kumruları o andan itibaren izlemeye başladı.
İrfan ertesi sabah büronun camından kestane ağacına bakarken yarım kalan belgeselin devamını seyretmek için sabırsızlanıyor. Kumrular topladıkları dal parçalarıyla büyük bir gayret içinde yuvalarını örmeye başlıyorlar. Erkek kuş hiç yorulmadan dalları yuvaya taşıyor, dişi kuşta aynı gayretle onları örüyor. Açıkçası onların bu dayanışmalarına gıpta ediyor…Nedense içinde bir şeylerin pişmanlığını duyuyor.
Aradan günler geçiyor… Dallardan yaptığı yuvadan hiç kalkmadan yatan dişi kuşa dikkatlice baktığında gözleri parlıyor! Tüylerinin altında bir çift beyaz yumurta! En az İrfan da onlar kadar mutlu. Erkek kuşa bakıyor, yumurtaların üzerinde yatan eşine büyük bir özveriyle sürekli yiyecek taşıyor. İmreniyor sevgilerine...Bu arada İrfan eşini gereksiz yere kırdığı içinde eşşekliğine yanıyor. Eşini hemen o dakika telefonla arıyor, ama eşi hala ona kırgın ve kızgın....
Yine kuşları merakla seyrettiği bir sabah kuşlardaki tedirginlik bir anda dikkatini çekiyor! Nedenini merak edip sağa sola baktığında bir şey göremiyor. Bu kez de aşağı bakıyor. İşte o zaman korkularının nedenini anlıyor! Birkaç haşarı çocuk ellerinde sapan yuvadaki kumruları vurmaya çalışıyorlar. Attıkları taşların yuvaya geldiğini savrulan dallardan anlıyor. Hemen camı açıp çocukları azarlıyor ve oradan uzaklaştırıyor. Sonra gözlerini büyük bir kaygıyla yuvaya çeviriyor. Tüh! Dişi kuşun kanadı kanlar içinde.. Ama hala yumurtaların üzerinde yatmaya devam ediyor.. Erkek kuş çırpınırcasına, gagasıyla dişi kuşun başına, yüzüne dokunarak ona bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Bu manzara İrfan’ı perişan ediyor, o anki çaresizliğine ve çocuklara engel olamadığına çok üzülüyor.
Aradan canının sıkkın olduğu birkaç gün geçiyor.. Yüreği pek dayanmasa da yuvaya bakıyor, dişi kuşun kırılmış kanadı yuvadan aşağı sarkıyor. Çektiği acı gözlerinden belli. Fakat yumurtalarının üzerinden bir saniye bile kalkmış değil. Erkek kuşa bakıyor,çektiği acıdan bir şey yemek istemeyen dişi kuşa ısrarla yem vermeye çalışıyor.
Büroda ki işlerini sürdürürken aklı hep kuşlar da. Başkaları için ağaçtaki sıradan iki kumru olan bu kuşlar, şu an onun için, bir anda büyük bir trajedinin başkahramanları oluveriyorlar. Aslında kuşları seyrederen bir yandan da sürekli olarak kendi hayatını sorguluyor. Hatalarını, yanlışlarını görüyor. Bir umut içinde yine karısını arıyor. Konuşmalar iyiye işaret. Zira eşinde yumuşama havası hissediyor. Tesellisiyse oğlunun kendine dargın olmaması ve kendisiyle konuşurken, "Baba ben de seni çok özledim" demesi.
Artık yuvayı her gün daha bir dikkatle izlemeye başlıyor. Fakat bu sabah içinde büyük bir tedirginlik var. Zira akşam çok kuvvetli bir fırtına çıkmıştı ve fırtınada çocukların sapanlarından dolayı hasar gören yuvanın dağılacağı korkusunu yaşıyordu. Camın kenarına gelip baktığında içi ürperiyor! Kaygıları bir anda sevince dönüşüyor. Çünkü dişi kuşun tüyleri arasından dünyaya merhaba diyen başları sarı tüylerle kaplı iki minik yavruyu görüyor. Anne kuş çektiği acıya rağmen yavrularını yumurtadan çıkarmayı başarmış. Fedakarlığı İrfan’ı duygulandırıyor. Erkek kuşa bakıyor. Hem yavrulara, hem uçamayan anneye büyük bir mutlulukla yem taşıyor.
İrfan akşama doğru büyük bir sevinçle cama yanaşıp çıkan yavrulara bakıyor, baktığı anda da dehşete düşüyor! İki tane saksağan yeni çıkan yavruları yemek için yuvaya saldırıyorlar. Erkek kuşsa büyük bir cesaretle kendinden çok daha büyük olan bu kuşlara karşı yavrularını ve kanadı kırık eşini korumaya çalışıyor. Yaklaşık yarım saat sonra erkek kuş kanlar içinde kalıyor ama saksağanları yuvadan uzaklaştırmayı başarıyor. Dişi kuş gagasıyla, sürekli erkek kuşun gagasına dokunup ona sanki teselli vermeye çalışıyor.
Neyse ki bu kadar kötü olaylardan sonra, dişi ve erkek kuşların gayretleriyle yavrular uçacak hale geliyor. Ama, yuvada bir tek dişi kuşun uçma şansı yok! Bu durum İrfan’ın yüreğini sızlatıyor. Artık kuşları seyretmek onun için günlük işlerinden biri, belki de en önemlisi haline geliyor.O yüzden her sabah yaptığ gibi bu sabahta ilk işi kuşlara bakmak oluyor. Ama bakmasıyla paniklemesi bir oluyor! Yavrular yuvada yok! Tasalanıyor. Gözleri hemen onları aramaya başlıyor. Aklına gene o sapanlı çocuklar geliyor. Neyse ki birkaç dakika sonra yavruları karşı binanın çatısında babalarıyla birlikte görünce derin bir “Oh” çekiyor. Ama yinede içi burkuluyor. Çünkü bu güzel tabloda çok önemli bir eksik var! Belkide bu tablonun baş mimarı! Yavrularını ve eşini çaresizlik içinde seyreden dişi kuş…Bu arada İrfan’ı mutlu eden bir başka nedense eşinin yeniden eve dönme sinyalleri vermesinin artması oluyor.
İrfan kaygılı gözlerle dişi kuşa bakıyor. Dişi kuş yuvanın kenarına gelerek kanatlarını titretip yavrularına ve eşine doğru uçmak istiyor. Ama kırık kanadının acizliğini bildiği için, geri çekilip acıyla yuvanın içinde dönüp dönüp duruyor.
Endişeyle onu seyrediyor. Çünkü hareketlerindeki kararlılığı hissediyor. Ve biraz sonra sezgilerinde yanılmadığını görüyor. Dişi kuş, gözlerini kara etmiş yuvanın en uç kısmında! Ne olursa olsun yavrularına uçacak anlıyor bunu. Pür dikkat onu izliyor. Belki de hayatındaki en son uçma teşebbüsü bu olacak.
Birkaç saniye sonra dişi kuş, umutsuz bir umutla kendisini boşluğa bırakıyor. Bırakmasıyla da çırpına, çırpına bahçeye düşmeye başlıyor.
Erkek kuş karşı çatıdan, İrfan’sa merdivenlerden dişi kuşa doğru bir yarış başlatıyorlar.
İrfan bir saat sonra Veterinerde… Dişi kuşun kırılan kanadını bir güzel tedavi ettirip sardırıyor. Çok şükür ki ki aşağı düşerken başka bir yerine zarar gelmemiş. Onu büroya getirerek veterinerin verdiği ödünç kafese koyuyor. Kararlı; kanadı iyileşene kadar ona büroda bakacak. Bu arada hanımına kendini af ettirebilmek ve onunla daha fazla konuşmak için sürekli buradaki kuşların durumundan bahsediyor.
Birkaç gün geçiyor… Erkek kuşu izliyor. Yuvanın olduğu yerde sürekli ötüyor, galiba eşini arıyor. Bu hali içini parçalıyor! Dayanamıyor; dişi kuşu kafesiyle birlikte camın önüne koyuyor. İşte o an manzara yürek yakıcı! Günler sonra eşini gören erkek kuş, deli gibi kendini cama vurarak eşine ulaşmaya çalışıyor! Bu büyük sevgilerini görünce onları bir an önce birbirlerine kavuşturmak için can atıyor.
Günler böyle sürüp giderken erkek kuşun hayranlık veren davranışlarını izliyor. Önce yavruları bir güzel doyuruyor, sonrada kursağında sakladığı yemleri gelip dişi kuşun olduğu camın önüne bırakıyor. Fedakarlığı insanı kıskandırıyor. İrfan da bu durumdan kendine pay çıkarıyor.
Günler sonra..
Bugün büyük gün! Anne kuşun, yavrularıyla ve eşiyle olan ayrılıkları birazdan sona ermek üzere, çünkü İrfan dişi kuşun kanadının artık iyileştiğini düşünüyor. Kafesi camın kenarına getirip kapısını büyük bir heyecanla açıyor…
Birkaç dakika sonra İrfan’ın sevinçten yaşaran gözlerinde, yavrularına yem veren dişi kuşun resmi var.
Bu muhteşem tabloyu seyrederken şu an ayrı olduğu eşini düşünmeden edemiyor, "Acaba" diyor içinden " Acaba biz de birbirimizi sevip, sevdirmekte kumrular kadar usta ve fırtınalarda yuvalarımızı ayakta tutabilmek için onlar kadar fedakar mıyız? Diye.
İrfan o akşam büyük bir gül demeti yaptırıyor ve kayınvalidesinin kapısını çalıyor. Bir kaç dakika sonra kapı yavaşça açılıyor..
Bu kez de İrfan’ın sevinçten yaşaran gözlerinde kendisine kızgında olsa gülümseyen eşinin resmi beliriyor. ...