- 840 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Felsefe üzerine bir söyleşi.
Ben bilgilerimizi artık klasik ders kitaplarından değil de bütün kitapların kaynağı ve anası olan kâinat kitabından almamız gerektiğini düşünüyorum.
Geçmişe ait bilgileri kıymetsiz görüp te bir tarafa itelim, atalım deme saygısızlığı içinde de değilim.
Sadece tembel bir öğrenci gibi kopya mantığı taşımayalım bilgileri güncelleştirerek bilme katkıda bulunalım diye düşünüyorum.
Felsefeye bakış açınız veya felsefe hakkındaki kitaplardan yapmış olduğunuz alıntının bir çok yerine katılmama rağmen.
Bence Felsefe Dinin kendisine muhalefet etmekle kimlik ve kişilik kazanmak isteyen çocuğudur.
İdealisti, babasının mirasını sahiplenen, kendince geliştirmeyi düşünen,
Materyalisti ise babasını inkâr eden yaramaz huysuz ve hırçın çocuğudur.
Çünkü genel olarak İdealist felsefe dinler gibi inkılâpçı,
Materyalist felsefe ise hırçın ihtilalcı bir kimlik ve karaktere sahiptir.
Bana katılıp katılmamanız önemli olmakla beraber, katılmamanızı da en tabi bir hak olarak saygı ile karşılar ve kabul ederim.
Çünkü her insan!
Başlı başına bir âlemdir.
Her beyin ayrı bir mutfak veya atölyedir,
Her kişilikte ayrı bir usta gibidir.
Onun için aynı konu üzerinde aynı görüş sahibi bile olsalar, iki kişiye aynı şeyleri düşündürmenin ve konuşturmanın imkânı yoktur.
Hele moda mod ayı ifadeleri ortaya koymak ise hiç mi hiç mümkün değildir.
Bunu yazmamın sebebi ise.
Bazıları katılmasa da!
İlk insan bir peygamberdir.
Dolayısı ile İnsanlığın ilk bilim mektebi dindir.
Diğer tüm ekol ve okullar, öğretiler ondan doğmuş şubelerdir.
Fen ilimleri de dâhil edilerek.
Şimdilik Fen ilimleri ile ilgili konuya girmeyeceğim.
Amma dikkat ederseniz.
Tüm kültür ve medeniyetlerde en ilkelinden, en mükemmel medeni toplumlara varıncaya kadar.
Genel ahlak kuralları yaklaşık olarak aynıdır yani evrenseldir.
Bu da, (belki bilirsiniz) Tüm Peygamberlerin ortak olan beş vasfı vardır.
Bu sıfat ve özellikler tüm insanlığın ortak paydasını oluşturmaktadır.
Fazlaca izahına girip konuyu da dağıtarak zihninizi yormayacak ve size ders vermek gibi bir ukalalılık hatasına da düşmemeye çalışacağım.
Bu sıfatlardan birincisi,
Sıdk. (doğruluk)
Diğeri,
Emanet. (güvenilirlik)
Bir diğeri,
Fetanet. (Zeki olup, yapacağı işin sebep ve sonucunu düşünmek, isabetli karar vermek.)
Sonraki,
Tebliğ, (Bildiği ve kabul ettiği doğruları içinde yaşamış olduğu toplum ile paylaşmak.)
Ve sonuncusu ise,
İsmettir. ( Günahsızlık, günahtan korunmuş olmak.)
Merak ederseniz bunları zaman içinde yazışabiliriz.
Fakat tüm toplumları ayakta tutan,
Ve adına medeniyet dediğimiz, toplumsal hayat varlığını ve varlığının devamını yazdığımız şu beş temel kavrama borçludur.
Konu çok dağılmadan şimdilik bir kaç cümle ile toparlayacak olursam.
İnsanlar inansa da,
İnanmasa da,
Peygamberlerin eli ile insanlığa sunulmuş olan ahlak öğretilerine muhtaçtır.
Bunu ister materyalist mantığın ihtilalci diktatörleri,
İster idealist ekolun inkılâpçı filozofları gerçekleştirmeye çalışmış olsun.
Hak ve hakikat birdir.
Sözlerimi sevgi ve saygı ile Büyük bir âlimimizin şu veciz sözüyle noktalıyorum.
“FITRAT YALAN SÖYLEMEZ.”
Tekrar sevgi ve saygılarımı arz ederim.