- 1070 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Sevda Hayalinden Çeşitlemeler 2
Bir başkadır çocukluktan kurtulup da gençliğe ilk adımları attığınız yıllardaki aşklar. Masumdur, seviyelidir, yürektendir; ama az da bilinçsizdir…
Aslında karşı cinse değildir aşkınız o sıralarda. Aşkı meraktır azıcık, filmlerde acı çeken ağabeylere, ablalara özentidir biraz biraz… Eh! Yeni gelişen cinsel dünyanızdaki bilinmeyenlerle dolu arzularınızı da eklerseniz üzerine, düşersiniz asalarınızla hayallerinizdeki aşk çöllerine.
Herşey içtendir bu çölde ve ilkleri yaşarsınız doya doya. Kendinizce tatmak istediğiniz aşk acılarını üretir, ilk gözyaşlarını akıtırsınız seller gibi. Hayallerinizi çölde seraplara dönüştürür, aslında olmayan ilk öpüşmeleri, ilk bakışmaları da yaşarsınız orada. Çöl; artık sizin öğrenmeye çalıştığınız ilk aşk acılarının kirasız mekânıdır.
Şair olur, şiirler yazarsınız o mekânda. Şiirler bulur ses verirsiniz tüm içtenliğinizle. Hatta size göre dünyanın en yürekten şiir okuyanısınızdır o anlarda.
Sevdiğiniz kızın ya da erkeğin adının geçtiği şiirler ararsınız günlerce. Arkadaşlarınızla yardımlaşmada zirve yaparsınız bu konuda. Herkesin aradığı bir isim vardır nasılsa…
İşte yıllar öncesinde, bilgisayarsız, internetsiz ve hatta Google’siz zamanlarda düşünün bunun zorluklarını. Günler, haftalar, aylar süren araştırmalar… Bulunanların içe sinmemesi…
O an için çok zor ve acılı; ama sonraki yıllarda gülümseten olaylar zinciri…
İşte o yıllara gittim ben bu gece. Bazen irkilerek, bazen gülümseyerek, bazen aynı acıları sindire sindire içime çekerek yaşattım kendime o duyguların aynılarını.
O isimde şiir bulabilmek için okulun kütüphanesini kendime adeta çalışma odası edinişimi hatırladım. Edebiyat hocamızın benim üstün gayretli ve çalışkan, edebi bir araştırıcı (!) olmam nedeniyle sık sık gelip saçlarımı okşaması, “ Aferin oğlum” demesi, akabinde not defterini çıkarıp “İşte sana sözlüden 10… Sen bu yolunu hiç şaşırma ve değiştirme.” ifadesi…
Tuhaf; ama gerçek olansa, aşkın ilk ödülleri, edebiyat hocamın not defterindeki sözlü notu olan “10” numaralar oldu bana. Hocam tarafından “Kütüphane kurdu” ilan edildim ve her sınıfa örnek araştırıcı olarak götürüldüm…
Ah hocam ah! Helal et hakkını bana… Ne bilecektin o an ben aşkımın ismini aramaktayım ki?
Bulmuştum sonunda. Hatta bulurken şairinin de nerdeyse hayatını ezberlemiştim…
Okul arkadaşlarımızla deniz kıyısına pikniğe mi gittik? Fırsat kaçar mı? Şiir dilimden dökülüverirdi. O kızın öfkeli, kızgın, biraz da (O an bana göre hayran) bakışlarını üzerimde hissettikçe apoletler takılırdı bana hayallerimde.
Okul gecelerinde elime mikrofon mu geçti? Kaçar mı bu fırsat? Bahaneler bulur aynı şiiri okudukça okurdum.
İşte bu şiiri kendime, temiz duyguların simgesi kabul ettim ve yıllarca, yıllardır okudum. Hala da okumaktayım…
(Şiiri yazmak isterdim; ama o yıllardaki duyguların başka insanları incitmesinden korktuğumdan ve hayatlara saygı göstermem gerektiğinden yazmadım.)
İşte bu şiir; aşkı, sevdayı, sevgiyi doğru öğretti bana belki de. Bu şiirle yoğruldu duygu dünyam. Bu şiirde hayat buldu sevdalar benim yüreğimde. Bu şiir büyüttü yüreğimi… Bu şiir; sahte olmayan sevgileri, içine madde katılmamış sevdaları öğretti bana…
Sevgilerde tinselliğin tenselliğe olan galebesini bu şiir kazıdı beynime. Sevgiyi, tensel arzularım için gerekli bir araç gibi görmemi engelledi bu şiir.
Kısaca bana hayatı öğretti. Sevmeyi öğretti. Severken özveriyi, verici olmayı öğretti.
Bana “Ben” olmayı öğretti…
Edebiyat hocamın not defterindeki “10” numaralar, bu öğrettikleri karşısında bir hiç kaldı.
İşte bu gece de bu şiir dilimde… Okuyorum ve yudum yudum içiyorum… Okudukça ve yudum yudum içtikçe, sevgimle coşuyor ruhum.
Bazen isyan ediyorum sevgiyi bilmeyenlere. Hırslanıyor, içimden milyonlarca laf söylüyorum. Kızıyor, sessiz çığlıklar atıyorum.
Bazen sevgilerin güzelliği karşısında eğiliyor, “İyi ki varmış sevdalar” diyorum. İnsan ruhunu güzelleştiren, süsleyen en büyük duyguya selam duruyorum.
Kızsam da sevdayı bilmeyen sevda katillerine, ruhuma katsam da sevgimin güzel kahramanını, değişmiyor sevgiye tavrım…
Hani demiş ya rahmetli Münir Nurettin…
“Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç
Cihana bir daha gelmez hayal edilse bile
Avunmak istemeyiz böyle bir teselliyle…”
Bir sevgi çeşitlemesi idi…
YORUMLAR
Turgay Bey, Sevgili Nazan'ın yorumunu ve diğer yorumları dikkatle okudum. Hepsi ayrı ayrı cevaplar verseler de, aynı yola çıkarmışlar. Evet diyorum ben de, sevmeyi bilmeyen yoktur.
Sevmesine izin verilmeyen vardır. Hatırlıyorum, yaşım daha 12 idi ve bir gün arkamdan bir çocuk gelip 'Ah Emine'm!' demişti. Tesadüfen de olsa, bu çocuğu o anda babam gördü ve bana, yaradana sığınıp öyle bir tokat attı ki, bir daha ne sevginin, nede sevdanın yanından bile geçemedim.
Şimdi biz mi şanslıyız, yoksa her köşe başında rahatça öpüşen gençler mi?
Her zaman ki gibi okumaya değer bir yazı yazmışsınız Tebriklerimle...
Sevgiler...
Turgay COŞKUN
Bu arada soruya geçelim. Ne her köşebaşında öpüşenler şanslı ne de yasaklı eskiler. Birine yasak konmuş; yani filiz vermemiş, diğeri ise, pamuk yetiştiricilerinin bir tabiri vardır, "Aşırı gitmiş" derler, boyu uzayıp pamuk vermeyenlere.
Öpüşmek köşelerde sevgi ise şanslılar, ama değil ise ten mahkumu bir nesil demektir bahsettikleriniz.
Güzel bir yorumdu. Umarım cevaplayabildim.
Sevgiler...
Bazen isyan ediyorum sevgiyi bilmeyenlere. Hırslanıyor, içimden milyonlarca laf söylüyorum. Kızıyor, sessiz çığlıklar atıyorum.
Kızmayın turgay bey sevgi bilmeyenlere:)
Bence sevmeyi bilmeyen yoktur herkezin mutlaka yüreğini attıran biri olmuştur hayatında. Belki sevgiyi yaşamayı bilmeyenler vardır yada yaşayamayanlar çok isteselerde.
Gidene kızma giderken belki de aklı başında değildi.
Kaybettiklerini görebilecek basirete sahip değildi.
Gideni affetmeyi seç can dost, çünkü affeden kazanır,
Affetmeyi seçen mutluluğa yol alır.
Ne kendini suçla "sevdim" diye,
Ne ona kız, "zamanımı çaldın" diye.
Sevgiyi seç, sevmeyi beceremeyene karşı affı seç,
Merhameti seç; hem kendine hem sevdiğine.
Ne kız, ne küs: ne kendine, ne hayata, ne de başkasına..
Sevgiyi tadan aşkın eşiğine ulaşır,
Affı seçen aşkın kapısından geçer...
Güzel yazınızı zevkle okudum yüreğinize sağlık..
Kutluyorum..
saygımla....
Turgay COŞKUN
Teşekkürler...
Sevgiler...
Turgay COŞKUN
O yıllardaki yasaklar ve o yasakların masum kaçamakları şimdikinden iyi idi yine de.. :) Belki de bana öyle geliyor...
Selamlar...
O yıllarda aşık olmak güzel bir duyguydu...Hala tatlı anıları belleğimde...Güzel ve hoş bir yaıydı...
Selam ve saygılar...
Turgay COŞKUN
Teşekkürler dostum...
Selamlar...
Çocuklukta seyrettiğim ''Acı Yıllar '' adlı filmin, fon müziği idi :''Sevemez Kimse Seni '' Çok etkilendim ve şarkım bildim o günlerde. ismi ile hiç de ilgisi olmadığı halde, sevdiğim kıza ithaf ettim ben de. Fakat gençlik yıllarımdaki kara sevdam için tuttuğum ''Ben Gamlı Hazan '' var ya ! işte o şarkı tüm hayatım oldu benim.
Tinselliğin, tenselliğe galip gelmesi. Masum çocukluğumuzun- gençliğimizin aşkları. Gerçek aşk o zaten. Gerisi kandırmaca...
Turgay COŞKUN
Anılar aslında insan hayatında önemlidirler. Gelecek onlarla şekil bulur çünkü...
Selamlar...
Bazen isyan ediyorum sevgiyi bilmeyenlere. Hırslanıyor, içimden milyonlarca laf söylüyorum. Kızıyor, sessiz çığlıklar atıyorum.
HER BİRİ KAFAMA KOCAMAN BİRER TAŞ GİBİ İNDİ TURGAY BEY.
sevgiyi deil aşkı hiç bilmedin.sevdim sevgiyle saygıyla büyütüldüm.babam idolümdü, kahramanım.
bizim dönemimizde istenmezdi aşık olup birileriyle çıkmamız.ayıptı.ve ben bu doğruyla büyüdüm.uzak durdum şiirlerden,aşktan ,sevgiliden.
erkek arkadaşlarım oldu ama dostum şimdikilerin tabiriyle kankamdı. başka anlamda kimsenin bana yaklaşmasına izin vermedim.anladığımda da hemen mesafe koyup,tavır aldım.
:)) hiç unutmam orta okul birinci sınıftayım ve mehmet adında bir oğlan bana kırmızı bir gül verdi.kafasında paraladım çocuğun.şimdi düşünüyorum da nasıl utanıyorum bilemezsiniz.
ve ta ki ben liseyi bitirene dek bu kadar sert de olmasa bana ilgi duyan her erkeği bir şekilde hayatımdan uzaklaştırdım.ısrarla hemde.asosyalmıydım hayır.şimdi düşünüyorum da tek nedenim babamı üzmemekti,ona karşı yalnış yapmamaktı
.ben 16 yaşımdayken öldü babam hemde 73 yaşın da .yani ben doğduğum da babam 57 yaşındaymış.:)
arkasından annem felç oldu.arkasından ünv okudum ve son sınıfta hastalandım bir yıl ömür verdiler.
ve bana yıllarca çıkma teklifinde bulunan,yıllarca hayır asla istemiyorum dediğim şu an ki eşimle çıktım. bakalım bu çıkma da neymiş diyerek ve evlendim.iki kızım oldu.ölmedim sorumluluklarım vardı yine.şimdi 20 ve 24 yaşlarında iki kızım.evde oturan çalışmayan yada çalışamayan diyelim kalp ve şeker hast eşim.ben hala çalışıyorum hastalığıma rağmen .ölmedim .ve de hele hele şimdilerde hiç ölmeye niyetim yok.başkalarına deil artık kendime karşı sorumluluklarım var.
NEDEN O SATIRINIZ BANA BU DENLİ ACI GELDİ SANIRIM ANLADINIZ.
ÖYLE KOLAY DEİL HERŞEY BİZ KADINLAR VEYA O DÖNEMDE YETİŞMİŞ KIZLAR İÇİN.
ben ben olmayı,sadece ,öncelikle ,kendim için yaşamayı anca 4 yıl önce öğrendim.öyle geç ki artık herşey için.
şiir okumayı seviyorum artık,yada tek başıma yağmurda dolaşmayı kim ne demiş ne düşünür demeden,
zaman ayırabiliyorum kendime.ve sizleri okumak ,sizlerin deneyimlerine sevinmek, üzülmek...,ve kıskanmak.
acı vermiş belki size ama emin olun ki yaşamış olmak acı versede aşık olmak bir ayrıcalık.kıymetini biliyorsunuz farkındayım
ben teşekkür ederim .siteye size arkadaşlara .her şey için .
nazan erten
Turgay COŞKUN
Sizi anlıyorum Nazan Hanım... Ve hatta çok iyi anlıyorum.
Ama o söz siz gibi bilmeyenlerin kafasına yanlış isabet etmiş. :) Tam o esnada geçerken yanlışlıkla değmiş..
Bu satırlar; kadınıyla erkeğiyle, sevgi adına yola çıkıp, sevgiye ihanet eden, yani sevgiyi yaşamaya gelip sevgiyi bilmeyenlere idi...
Selamlar..