ÖLÜMÜN ÖTEKİ YÜZÜ…
Ayşe Anadolu’nun dışardan bakıldığında güzel olan ama insanların umutlarının, hayallerinin yarım bırakıldığı hatta yaşanması bir yana umutlarından söz edilmesinin dahi suç olarak görüldüğü ücra bir köyde yaşayan, geleceğe dair umutları olan 14 yaşında bir kızdı.
Ayşe’nin 2 ablası bir kardeşi vardı dede ve nenesiyle birlikte 8 kişilik bir aileydiler.
Ayşe ve kardeşi remzi ablalarına oranla daha şanslıydılar okula gidebiliyorlardı. Ayşe 8.sınıfa remzi ise 5.sınıfa gidiyordu. Ayşe’nin en büyük ablası İstanbul’ da öğretmen olan birisiyle evliydi. Diğeri ise köyden biriyle evlendirilmişti. Ayşe derslerinde başarılı, zeki bir kızdı. Hayata dair sıcacık hayalleri vardı. Okumak topluma yararlı bir insan olmak istiyordu. Onun için yaşamın anlamıydı okumak. Ancak okulda ders çalışabiliyordu. Okuldan arta kalan zamanlarda annesine yardım ediyordu. Ayşe’nin annesi okuma yazma bilmiyordu okuyamamıştı. Babası da okumamıştı ve çocuklarının görüşlerine önem vermeyen bir babaydı. Suç ondamıydı yoksa onu bu hale getiren yaşam koşullarında mı kim bilir…
Ayşe’nin yaşama dair bir korkusu vardı oda okuyamamak bunu düşünmek bile ona acı veriyordu… Kim istemez ki okumayı kim istemez ki hayallerini gerçekleştirmeyi…
Ayşe her gün günlüğüne kimseye söyleyemediği hayallerini, umutlarını yazıyordu. Bir anlamda kendiyle konuşuyordu; çünkü etrafında Ayşe yi anlayabilecek hiç kimse yoktu kendinden başka… Zaman ilerliyordu artık günler geçiyordu Ayşe’nin gelmesini bir yandan sabırsızlıkla beklediği bir yandan da korktuğu gün yaklaşıyordu okulu bitirmesine az kalmıştı onun için çok güzel bir duyguydu ama babasının onu liseye göndermeme korkusu beynini kemiriyordu adeta.
Evet, nihayet o gün gelmişti Ayşe okulunu bitirdi arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle vedalaştı. Herkes olaya kendi açısından baktı. Ayşe’nin babası artık Ayşe’nin büyüdüğünü ve gelinlik kız olduğunu düşünüyordu. Ayşe ise bu düşüncelerden habersiz umutla gelecek güzel günlerini hayal ediyordu. Okulun açılmasına az bir zaman kalmıştı Ayşe babasına kendisini liseye yazdırmasını okumak istediğini söyledi. Babası ise sen nasıl benim karşıma geçip bunları söyleyebiliyorsun bizim töremizde kızlar okumaz dedi. Ağzından bir çırpıda çıkan bu sözler Ayşe’nin kalbini öyle acıttı ki konuşamadı… Ama Ayşe kararlıydı ne pahasına olursa olsun okuyacaktı annesi, ablası gibi olmayacaktı insanlığa hizmet edecekti.
Ayşe İstanbul’a ablasını yanına kaçmaya karar verdi orda okula gidebilirdi eşyalarını toplayıp ablasının yanına geldi tüm korkulardan uzaktı artık…
Babası bunu öğrenince aile meclisini topladı töreye göre Ayşe suçluydu ve cezası ölümdü. Bu görev Ayşe’nin küçük kardeşi Remzi’ye düşüyordu. Söylenişi bile soğuk olan bu kelime onlar için en ufak suçta başvurdukları şeydi. Bu nasıl bir şeydi bir baba kızını acımadan kendi elleriyle ölüme nasıl gönderebilirdi.
Onlara göre Ayşe ne ilkti ne de son olacaktı. Nice insanlar bu saçma töreler yüzünden hayatından oldu. Ne umutları ne hayalleri vardı onların… Hayal kurmanın dahi yasa olduğu bu yerde. Ayşe’nin yerini öğrenen babası ve kardeşi İstanbul’a geldiler. Ablası Zeynep karşısında babasını gördü ancak elinden hiçbir şey gelmiyordu ne yapabilirdi ki üzülmekten başka Ayşe’yi alıp köye götürdüler. Annesi Ayşe’yi karşısında görünce sarıldı yavrusuna belki kızının bunları neden yaptığını hiç anlamayacaktı ana yüreği işte hangi ana yavrusunun ölümünü ister ki ama bunu durdurmaya gücünün yetmeyeceğini biliyordu. Kim durdurabilmişti ki kim? Kimsenin yapamadığını bu biçare kadın nasıl yapacaktı. Ya Remzi Ayşe’nin canından çok sevdiği kardeşi nasıl çekecekti tetiği? nasıl yaşayacaktı bu vicdan azabıyla? Kimsenin umurunda değildi bu sorular onlar için önemli olan tek şey töreydi ve elaleme karşı başını yerden kaldırmak. İnsan hayatı bu derece basitti onlar için ve ne acıdır ki toplum kendi çocuklarından bile öncelikliydi. Remzi’nin ablasına sevgiyle bakan gözlerinden eser yoktu sadece nefret vardı onda nedenini bile anlayamayacağı nefret!
Törenin hükmü yerine getirilecekti artık. Ayşe yaşadığı cehenneme son defa baktı babasını yüzündeki gurur dolu sevinci, annesinin yaşlı gözlerini ve en önemlisi Remzi’nin nefret dolu bakışlarını gördü. Neydi suçum diye düşündü sadece okumak istiyordu başka Ayşe’ler ölmesin istiyordu anaların yüreği yanmasın, eğitimsiz insanlar kalmasın istiyordu. Çok mu fazlaydı istedikleri…
Ayşe’nin gözünden bir damla yaş aktı. Yaşayamadıklarının üzüntüsüydü bu gözyaşı çaresizlikti belki de. Remzi tetiği çekti ve Ayşe oracıkta yere yığıldı. Artık ruhunun ıstırabı son bulacaktı. Ayşe toprağa verildi annesinin feryatları arasında
Oysa yazılacak ne çok şey vardı yaşamın beyaz sayfalarına
Oysa yaşanacak ne çok şey vardı dünya da.
Ayşe bu köyde ne ilkti ne de son olacaktı…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.