ESENTEPE(LEMOS) KÖYÜ' NDE ÇUBUKTAN( ASMA) ÜZÜM VE PEKMEZE YOLCULUK. BAĞ BOZUMU BÖLÜM-2
Dikilen çubuklar çiçeğe ve koruğa dönüşmeden, bağ sahipleri tarafından bağlar çapalanır veya kazılır.üzümlerin, çubukların zararlılardan zarar görmemesi, korunması amacıyla kükürt denilen ilaçla birkaç defa ilaçlanır. Yaprak vermeden ve çubuğa su yürümeye başlamadan,çıkacak olan sürgünlerin daha gür ve kuvvetli olmaları için budanırlar.
Asmalarda yetişen üzümler, Ağustos ayı içerisinde iyce olgunlaşmış vetadının doruğuna ulaşmış olur.Artık toplama zamanıdır.Köy halkımızda bir telaş , bir bayram havası görülür.Genellikle geç kızlar, genç erkekler ve çocuklar rengarenk yeni elbise, entari ve fistanlarını giyerler. Büyüklü küçüklü herkesin yüzünde bir gülümseme, bir tebessüm, bir coşku vardır.Eşeğine, katırına küfesini, sepetini yükleyenler yazılırlar bağlara doğru.allı ,morlu,yeşilli, siyahlı giysiler içindeki köy halkı yolları doldurur ve adeta yolları işgal ederler. bu olay, bağ bozumu, üzüm sergisi sonuna kadar, devam eder gider. O daracık, ip incecik, bir insanın bile zorla geçtiği patika yollar, o güzelim bağların ve rengarenk giysiler içindeki insanlar arasında kaybolup giderler. o patika yolda ilerlemeye çalışan insanlar, ipe asılmış çamaşır gibi görünürler uzaktan bakıldıklarında. Karıncalar gibi onlarcası giderken, onlarcasının geldiğini görürsünüz.Bir canlılık, bir hareketlilik yaşanırdı günlerce.
Bağ içerisinde uygun bir yer seçilerek önce üzüm harmanı yerleri seçilir.Kazma ve küreklerle iyce düzeltilen bu yer, getirilen sularla ıslatılarak çamur haline getirilir.Üzeri tahta ve küreklerle iyce düzeltilir. Kuruduktan sonrada,yörede bolca bulunan ve ak toprak veya pekmez toprağıda denilen torak sulandırılarak badana yapar gibi.harmanın yüzeyi badana yapılır. Kuruduktan sonra o harmanın yüzeyinin bembeyaz, tertemiz olduğunu görürüz. Bu vaziyette kurumaya terkedilir harman yeri. Ev halkı ise kollarına taktıkları, sürgün ağaç, söğüt veya meşe dallarından yapılmış sepetlerle asmalarda olgunlaşmış,cinsleri ne olursa olsun, ak ve kara üzümleri mümkün olduğu kadar ayrı yayrı toplayarak, büyük kazanlarda ateş küllerinden yapılan küllü sulara batırmak süretiyle, yapılan üzüm harmanına ayrı ayrı serilir.Serilen, sergilenen üzümlerin çabuk kurumaları için, üst üste gelmemelerine dikkat edilir.Üzümlerin çokluğuna göre bu üzüm sergileri bir kaç tane yayılabilir.Gerek akve gerekse kara üzüm sergileri sergilenirken ve kurutulup tolanırken ayrı ayrı sergilenip, toplanmalıdır. Tüm kurutulacak üzümler sergilendikten sonra kurutulmaya terk edilir.Sergilenen üzümler tadının doruğuna ulaşmış olması nedeniyle, tatlıyı çok seven gerek bal, gerek sarı ve gerekse eşşek arılarını üzerine çekerler. O üzüm sergileri adeta arıların istilasına uğrarlar. Bir günde onlarca insanı, bu arıların soktuğu çok olmuştur. İşte onca iş arasında başınızı kaldırıp, köyün bağlarına bir göz attığınızda ,yemyeşil bağlar arasında rengarek çiçekler açmış gibi, rengarenk giyinmiş köy halkını seyretmek insanlara doyumsuz duygular,doyumsuz sevgiler ve mutluluklar yaşatırdı. Köylümüzün üç ayrı bölgede AŞŞAĞI HAVUZ,PAMUKLUK, ,ESKER BAĞ VE SEYDİ BAĞI diye bilinen bağlar toluluğu vardı. Bu gün o bağlardan ne yazık ki eser kalmamıştır. Hepsi kurumuşlardır bilinmeyen bir hastalık nedeniyle.
Hani nerde o güzelim duygular, nerde o sevgiler, hoş görüler, nerde o birlik beraberlik, yardımlaşmalar, saygılar. Bu gün bakıyorumda hepsinin mazide kaldığını, bir bir tarihe karışıp, silinip gittiğini görüyorum. keşkem o anlatılması zor duygular, köy halkımız var olduğu sürece devam edebilse, gençlerimiz arasında ettirilebilseydi. Amma nafile. O güzelliklerin hepsi gök kubbede asılı kalacak malesef.
Böyle güzelliklerin yeniden var olup,yaşandığı bir yer olsaydı, inanın o günleri tekrar yaşayabilmek için, var olan oyerde,ESENTEPE ( LEMOS) KÖYÜ’ MDE ÖMRÜMÜN GERİYE KALAN BÖLÜMÜNÜ GEÇİRMEK, YAŞAMAK İSTERDİM. Ya da bir güzellik yarışmasına katılmış,
güzellerden de güzel, o güzelim köy güzellerine ne demeli. Yada o güzellere, güzelliklere yaraşır, giydikleri binbir renkli fistanlar, entarilerle defile yapıyorlar sanki. Kollarına taktıkları çeşit çeşit sepetlerle, alımlı alımlı yürüyüşleriyle ve ya utangaç tavırları, veyahut utangaç tavırlara bürünüp,gizliden gizliye sevdiği, vurgun olduğu gence bakışlarına ne demeli . Bu sergi günlerinde, yollarda, ceşme başlarında bakışmalar, fısıldaşmalar işin bir başka güzel yanıdır. İçi suyla dolu olan testiler, kabaklar bilinçli bir vaziyette ailenin görmez tarafından yere boşaltılıyor veya desti veya kabak yere yatırılarak suyun boşaltılması sağlanırdı. sebep ne; tekrar çeşmeye su doldurmaya gidebilmek, sevdiğiyle buluşup, konuşabilmek için. Büyükler su istediğinde suyu elbette evin kızı getirecektir.Su yosa, suyu doldurmak görevi kime düşer ailede elbette evin kızına.böyle dümenlerde yaşanırdı o yıllarda. Amma aile üzüm sergisiyle meşgülken, bu oyunların farkına bile varmazlar.
Şimdi tüm bunları bir kenara katlayıp koyalım. Başka bir yazımda tekrar açar, tekrar dile getirip konuşuruz. Biz tekrar sergiye dönelim. dedim ya, bizim oralarda yani köyüm ESENTEPE(Lemos) ta bu üzüm sergileme olayı, bir üzüm festivali, bir moda defilesi, bir güzellikyarışması havasında geçer. Sergi olayı bir hafta, on gün sürer. Üzümlerin kuruması birhayli zaman alır. Üzüm sergisi sona erince, bu defada pekmez kaynatma olayı devreye girer.
Hüseyin YILDIZ(Lemoslu Hüseyin)