- 811 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BİZE DOKUNAN YANAR MI?
Yıllar önce tiyatro tadında bir belgesel seyretmiştim. Olay eski Roma’da geçmekteydi. Sahnede kurulu bir mahkeme salonu vardı ve sanık sandalyesinde oturan kişi sürekli olarak masum olduğunu haykırıyordu.
Savcı ve sanık arasındaki hararetli suçlamalar halka mal olunca davaya olan ilgi farklı bir boyuta taşındı.
Sanık suçsuz olduğunu öyle içten bir ifadeyle haykırıyordu ki, davayı takip eden halkın vicdanında sanık çoktan temize çıkmıştı ancak savcının ardı arkası kesilmek bilmeyen iddiaları karşısında masumiyetini bir türlü ispat edemiyordu.
Halkın davaya olan ilgisini gören namlı bir avukat kendi rızasıyla bu sanığın müdafiliğini üstlendi ve savcı ile avukat arasında kıyasıya bir hukuk mücadelesi başladı.
Kazanan taraf avukat oldu. Sanık berat etti. Bu karara savcı dışında herkes çok sevinmişti.
Avukat mahkemenin berat kararıyla yetinmedi. Müvekkiline savcı tarafından iftira edilerek haysiyetiyle oynandığını ve gerçek adalet duygusunun tesis edilebilmesi için savcının da yargılanması gerektiği savını ileri sürdü.
Avukatın talebine halkta destek verince mahkeme heyeti savcının yargılanması gerektiğine karar verdi.
Bu kez sanık sandalyesinde savcı, savcının yerinde ise avukat oturuyordu. Avukatın niyeti savcıya sanık olmanın nasıl bir duygu olduğunu tattırmaktı.
Çetin geçen bir yargılama süreci sonunda mahkeme heyeti ve jüri savcıyı suçlu buldu ve “iftira” suçundan cezalandırılmasına hükmetti.
O zamanın Roma Ceza Hukuku’na göre, iftiracılığın tek bir cezası vardı. Mahkûm edilen savcının alnına müfteri anlamına gelen bir kelimenin baş harfi olan K harfi kazındı.
Savcı ömrünün sonuna kadar alnındaki müfteri damgasıyla yaşamaya mahkûm edilmişti.
Mahkeme heyeti bu kararla yetinmedi ve bu savcının yetkilerini kötüye kullandığı, bir daha da aynı yetkilerini kullanarak başkalarına iftira etmemesi için tüm yetkilerini elinden aldı.
Bu kararın tüm Roma Hukuk sisteminde emsal teşkil ettiği, bu karardan sonra tüm hukukçuların daha dikkatli davrandığı böylece Roma Hukuk sisteminin mükemmele ulaştığı söylenir.
Modern hukuk sisteminin alt yapısını Roma Hukuku’nun oluşturduğu ve halen hukuk fakültelerinde Roma Hukuku’nun okutulmaya devam ettiği düşünülürse bu yalan da sayılmaz.
Çok değil, birkaç yıl öncesine kadar bizdeki yargılama usulü de pek adil sayılmazdı. Savcılar diledikleri herkes hakkında suç duyurusunda bulunabilirlerdi.
Savcı iddiasını ispat ile değil, sanık masumiyetini ispat ile mükellefti.
Savcılar, çoğu zaman keyfe keder bir iddianame hazırlar sizi yargılatır, sizde masum olduğunuzu ispat için yıllarca mahkeme koridorlarında hatta tutuk evlerinde çile çeker, avukatlara kucak dolusu para kaptırırdınız.
Sonunda masumiyetini ispat edebilenler berat ederler, savcıda hiçbir şey olmamış gibi makamına geri dönerdi.
Bu yargılama garabeti hukukun güvenilirliğini zedeleyip, avukatları zengin etmekten başka hiçbir fayda göstermedi.
Sonuçta, çektiğiniz çile ve harcadığınız para, ticari ve itibari kaybınız da yanınıza kâr kalırdı.
Yeni yapılan düzenlemeyle artık savcılar iddialarını ispat ile mükellef hale getirildiler.
Ben Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı sıfatının içinin boş olduğunu düşünüyorum. Savcılar yetkileri ve yaptıkları iş gereği doğal olarak özel yetkili kişilerdir. Ayrıca ve hususi olarak yetkilendirilmelerinin bir anlamı yok.
Savcılardan başka hiçbir makamın önünde Cumhuriyet nitelemesini göremezsiniz. Bu savcılar Cumhuriyet adına soruşturma yaptıkları ve bu gücüde sadece Cumhuriyetten aldıkları için sıfatlarının önünde Cumhuriyet nitelemesi bulunur.
Sıfatlarının önündeki Cumhuriyet bu savcılara öyle bir yetki verir ki, Mahmut Esat Bozkurt’un Atatürk’e dediği gibi “gerektiğinde, Cumhuriyet adına devlet başkanlarını bile soruşturabilsinler diye” makamlarının önüne Cumhuriyet nitelemesi getirilmiştir.
Bugün herhangi bir savcı değil Cumhuriyet adına bir devlet başkanını yargılamak, sıradan bir memuru dahi mülki amirinden izin çıkmadıkça soruşturamıyor.
Van özel yetkili Cumhuriyet Başsavcısı Sn. Ferhat Sarıkaya bu yetkisini kullandı da ne oldu? HSYK tarafından adeta çarmıha gerildi.
Bu savcı, dönemin Genel Kurmay Başkanı Sn. Yaşar Büyükanıt hakkında bir soruşturma başlatmıştı.
Böyle bir soruşturma başlattığı için HSYK bu savcıyı apar topar görevden aldı. Bununla yetinmeyen HSYK bu savcının ömür boyu mesleğini icra edememesi için elindeki tüm hukukçu sıfatını da kaldırdı. Yani ömrünün sonuna kadar avukatlık bile yapamayacağına hükmetti.
Buraya kadar yukarıdaki hikâyeyle benzerlik içeriyor ama usul çok farklı.
HSYK’nin bu acullüğü, soruşturmanın hukuksuzluğuna müdahaleden çok soruşturmanın Genel Kurmay Başkanı’nı hedef almasına müdahale olduğu kanaatini oluşturdu.
Hani bu savcılar güçlerini Cumhuriyet’ten alıyorlardı. Cumhuriyet adına herkesi soruşturma yetkileri vardı. Herkes hakkında soruşturma yapılabilir hatta Başbakan hakkında bile ama “Cumhuriyeti kuran ve onun gerçek sahibi olanlar hakkında asla” mı?
HSYK durumdan vazife çıkaracağına yargılama ve soruşturma sonucunu bekleseydi. Savcı yargılansaydı ve ondan sonra savcı hakkında bir hüküm verilseydi. İşte o zaman ne Genel Kurmay Başkanı Sn. Yaşar Büyükanıt ne de HSYK zan altında kalırdı.
Üstelik bu savcı ne gibi bir suç işledi de elindeki hukukçu kimliği ömrünün sonuna kadar iptal edildi?
Siz olsanız hangi kanaate varırdınız?
22 Şubat 2010
Erdal Fikret AKSAN
YORUMLAR
Kenan Evren hakkında dava açan savcı Sacit Kayasuyu da unutmamak lazım bu arada."Sen paşamız hakkında nasıl dava açarsın" diyerek o zamanlar HSYK tarafından yine görevden alınmıştı.AİHM e gitti 8 yıl süren dava sonunda davayı kazandı savcı Sacit Kayasu.Ama HSYK hala hatasını düzeltmedi.
İŞin ilginç ve de tuhaf yanı, bugünlerde "madem darbelere karşısınız, o zaman emuhtırayı ben yayınladım diyen Büyükanıta niye bişey yapmıyorsunuz, darbeci Evren hayatta onu niye yargılamıyorsunuz?" diyerek yol göstermeye çalışan malum cuntacı darbeci muhalefet, Büyükanıtı yargılamak isteyen savcıyı da, evrene dava açmak isteyen savcıyı da görevden alelacele alıp kurtarma operasyonu düzneleyen HSYK nın da bugün en büyük koruyucusu, destekçisi. Başka bir paşanın ifadesini almaya hazırlanan genç başka bir savcıyı da yine apartopar davadan atan HSYK nın yani...:) BU ne perhiz demez misiniz?
BU ne perhiz demez misiniz?