hiç olmadın ki!...
İçim, ancak sahip olduklarımı kaybettiğimde acır.
Sen hiç olmadın ki!
Gün geldi, görmek istedin beni ama ben seni tanımıyorum ki!
Tanıdıklarım; geçmişte veya şimdilerde bir arada olmasam da, adından, pembe ya da mavi kimliğindeki bilgilerinden bir haber olsam da aynı hisleri, yakın düşünceleri paylaşan, ortak- insani değerlere sahip çıkan, inandığım bütün güzellikler için aynı yöne bakarak yürüyen insanlar. Sende bunlar ya da bunlardan herhangi biri olsaydı eğer, öyle sanıyorum ki seni de tanırdım.
Gün geldi, görmek istedin beni ama göremedin.
Hayat, kimilerine çok acımasız. Hayat, kimilerini çabuk kandırıyor ve hayatın acımasızlığını bu zavallı insanlar hayatın kendilerine oynadığı en son oyunda anlıyorlar. Zavallı insanlar diyorum çünkü sadece hayat tarafından değil, kendileri tarafından da kandırılıyorlar. Günü kurtararak yaşarken geleceğe yatırım yapma uyanıklılığı ile hayatlarından çaldıkları günlerin hesabını yine hayatın kendisi tutuyor. Hesaplaşma anları da kaçınılmaz şekilde çok kötü oluyor.
Geçenlerde radyoda çalan bir şarkının sözleri iki gündür hem aklımda hem de dilimde.
Hem karnım doysun hem pastam dursun yok öyle, diyor.
Sana “yazık” bile diyemiyorum; ne doydun, ne de pastan var. Sen, hep sefildin, ama bu senin kaderin bile denebilecek acıma duygusunu dahi yaratmıyor.
Doğa verdiğini geri alır, aldığını da geri verir. Hayat da böyledir. Bizler de bu hayatın içinde karşılıklarımızı hak ettiğimiz şekliyle alıyoruz. Cenneti de cehennemi de hayatlarımız içinde yaşıyoruz.
Beni görmek isteyen tanımadığım adam, sana bu on dakikadan başka ayırabilecek vaktim yok. Sahip olduklarım ve sevdiklerimle olmalıyım ki, onları bir şekilde kaybettiğimde keşke birlikte biraz daha fazla vakit geçirebilseydim demeyeyim.
Kimileri, karşısındaki insanların hayatlarına yaydıkları acıyı günün birinde, işte tam da böyle “sen hiç olmadın ki” cümlesinin verdiği acıda tadarlar.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.