- 571 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Çocukların Koruyucu Meleği miyiz? Gardiyanı mı?
Çocuk yetiştirmek gerçekten de büyük bir sorumluluk isteyen bir kavram. Kendimizi onların yapmış olduğu iyi yada kötü her davranıştan sorumlu tuttuğumuz için de üzerlerine çok düşüyoruz. Genellikle kıyaslama yaparak diğer yaşıtlarının örnek davranışlarını göstererek aynı davranışları beklediğimizi belirtiyoruz. Çocuklarımızdan sadece iyi davranışlar bekleyerek üzerinde kurduğumuz baskı sonucunda aşırı bir koruyuculuk baskısı kuruyoruz. Bireysel gelişiminden daha çok ailesine bağımlı ve girişimciliği kısıtlı gençlerimiz de böylelikle hayata dar bir pencereden merhaba demek zorunda bırakılıyor.
Çocuklarımızı yetiştirmek için sarfettiğimiz çabaların karşılığını alabilmek elbette önemlidir. Onların başarıları ve örnek davranışları ile gurur duyabilmeyi çok isteriz. Sanıyorum ki başarı kavramına ; sadece olumlu davranışlar sergileyerek , anne-baba sözünden dışarı çıkmayarak ve kendisinden istenilenleri yerine getirerek ulaşacaklarını düşünüyoruz. Bizlerin onlara vereceği en büyük hediye bilinçlerinin oturmaya başladığı dönemlerden itibaren kendi bireyselliklerinin farkına varmalarını sağlayacak sorumluluk duygusunu aşılamaktır. En önemlisi de onlara güvendiğimizi aşılamaktır.
Günümüzde artan kötü örnekler ve yanlış arkadaşlıklar eskiden de vardı. Bugün çok daha zor bir dönemdeyiz. Gerek sanal dünyanın oyun ve eğlence alışkanlıkları ile çocuklarımızın sosyalleşmesi engelleniyor olsun gerekse gerçek hayatta çocuklara yönelik istismarlar artmış olsun üzerimize düşen görev koruyucu melek olmaktan çıkıp da bir gardiyana dönüşmemizi sağlıyor. Çocuklarımıza güvenip de ipleri onların eline bıraktığımız an başlarına kötü bir şey gelecek ve pişmanlığımız fayda vermeyecek duygusuna aşırı kapılıp onların özgüvenlerini zedeliyoruz.
Araba Kullanmak :
Örneğin ; 18 yaşını doldurmuş bir gencimizin ehliyet alıp araba kullanabilmesi yasalarla belirlenmiştir. Aile açısından çocuklarının ehliyetini alması gene de arabanın ona teslim edileceği anlamına gelmez. Çünkü araba ile sadece gezmek tozmak, gereksiz yere benzin masrafı çıkartmak , üstüne üstlük kaza yaparak kendine zarar vereceği düşüncesi bile onun hayallerini baya bir ileriye göndermesini sağlar. Genellikle aile reisinin üzerine zimmetli şekilde kullanılan araba sadece onun kullanımına açıktır. Ebeveyn olarak düşündüğünüzde canınız istemese dahi ev halkını alışverişe götürmek yada bir ziyarete gitmek için mecburen şöförlük yaptığınız kaç durum başınıza gelmiştir. Aslında ehliyetini almış olan çocuğunuzun (sizin yardımlarınızla) gerekli trafik tecrübesini de kazandıktan sonra size bu konuda destek olmasını isteyebilirsiniz. Acil durumlarda bile aile reisinin evde olmaması nedeniyle arabanızdan faydalanamadığınıza şahit olmuşsunuzdur. Ebeveynlerin bu örnekleri yaşamalarına rağmen çocuklarına yada eşlerine olan güvensizlikleri devam ettikçe karşı tarafta da bu konuda hevesleri daha çok kırılmakta ve artık konuya fuzuli olarak bakmaya başlamaktadırlar.
Arkadaşlarda Yatıya Kalmak :
Çocuklarımızın arkadaşlarında kalma istekleri de onayımızdan geçen zor konular arasındadır. Özellikle kalmak istediği arkadaşının ailesini sizin de tanıdığınız ve görüştüğünüz kişiler olmasına dikkat edersiniz. Çocuğunuzun kalmak istediği arkadaşının ailesi ile ilgili yada onların oturdukları yerle ilgili başka bir konuda huzursuzsanız nedenini belirtmeden izin vermezsiniz olur biter. Fakat bu çocuk tarafından iç isyan şeklinde davranışlarında boy gösterebilir. Bu gibi durumların telafisi zor olacağından , olay sıcakken çocuğunuzla endişelerinizi paylaşmanız daha doğru olacaktır. Bireyselliğini ve onun alacağı kararlarda yanında olacağını belirtmek - çocuğunuz size her ne kadar size canı istediği gibi hareket ediyor gözükse de- sizin kararlarınıza uymasını daha da kolaylaştıracaktır. Kendinizce haklı olan nedenleri anlattığınızda hala arkadaşında kalmak istiyorsa bile belirli bir saate kadar kalmasına izin vererek iki taraf açısından da ortak noktayı yakalamış olursunuz. Çünkü çocuğa duyulan güven eksikliği daha çok içine kapanık olmasına ve sorumluluk hissini önemsizleştirmeye yol açar.
Kötü Alışkanlıklar Edinmek :
Kötü alışkanlıklar edinmesi engellemek amacı ile daha küçük yaşlardan itibaren sigara , alkol, uyuşturucu vs.. gibi konularda vaaz veririz. Peki etrafındaki eğlence anlayışını bu kötü alışkanlıklarla bütünleştiren ve özendiren bu kadar örnek varken bundan uzak tutmayı nasıl başaracağız. Ebeveynlerinin de sigara ve alkol kullandığını gören bir gencin kendini bunlardan ne kadar uzak tutabileceğini kestirmek gerçekten güçtür. Kaldı ki kendi yaşıtları ile merak üzerine başlayan bu deneyimlerle alışkanlıklarının temelini yavaş yavaş atacaktır.
Yapmamız gereken kötü alışkanlıkları yasaklamak değil geçici bir zevk olduğunu göstermeye çalışmaktır. Sigara yada alkole nasıl başladığınızı, şu an hala neden devam ettiğinizi , yani sizi nasıl kendine esir ettiğini – ve sağlığınızla ilgili ne gibi riskler meydana getireceğini çocuğunuzla arkadaşmışçasına paylaşabilmelisiniz. Çocuğunuza vakit ayıramıyorsanız bile onun davranışlarından ve odasındaki eşyalardan az çok böyle birşeyi sezinleyebilirsiniz. Çocuklarınız için erken yaşta göstereceğiniz hassasiyet kesinlikle size daha sağlıklı ve dürüst olan bir birey kazandıracaktır. Bu tür durumlara göz yummak yada onu rencide edecek şekilde davranmak ona vereceğiniz değerin asla bir göstergesi değildir.
Dışarıda Okul Okumak :
Tahsil hayatı süresince sürekli aynı şehir içinde , onlara verebileceğimiz desteğe yakın olmalarını isteriz. Üniversite okumak için şehirdışı yada yurtdışı gibi bir seçeneği varsa oldukça zor verilebilecek bir karardır. Okuyacağı bölümden tutun da , mezun olduğunda iş bulabilecek mi gibisinden çoğu zaman yanlış kararlar alınmasına yol açabilir. Üniversite ortamının kendisi bir kültür çeşitliliği olacağından , okuduğu meslekden ziyade en azından ailesinden uzak kalmış olması, kendi sorumluluğunu almak ve toplum içinde kendini kabul ettirmek de çok önemli bir tecrübedir. Dizimizin dibinden ayrılmasın mantığı ile onları kendimize bağımlı bir birey olarak yetiştirmek yanlış bir davranış olacaktır. Ebeveyn olarak eğitimin önemini çok daha iyi kavrayabildiğimiz bu çağda, herşeyin sadece eline bir meslek almak olmadığını , kendimizi ifade etmenin, istediğimizi başarabilmenin ve özgür olabilmenin bedellerinin bu tür kararları verebilmeye değecek olduğunu düşünüyorum.
Çalışma hayatı :
İş hayatına yeni atıldıklarında ise güzel bir işte çalışmalarını fazla yorulmamalarını ve iyi kazanmalarını isteriz. Tabiki böyle bir iş bulabilmek torpil olmadan imkansız gibidir. Mesleğinde deneyimsiz ve iş hayatının ceremelerinden habersiz şekilde çalışmaya başladığında en çok düşündüğümüz konuda iş ortamında ezilmemesidir. Bütün angarya işlerin çocuğunuza yaptırılması ve iş dönüşünde bitkin bir halde geldiğini görünce nasihatler verilmeye başlanır. “Biz yıllarca çalıştık ettik. Şimdi de sıra sizde” gibisinden şakalar yapılır.
Çocuğunuzun çalıştığı işyerinden maaşını alamamak gibi bir sorunu varsa anında o işten ayrıl baskıları başlar. Benzeri şekilde mesaiye kalma süreleri uzuyorsa da size rahatsızlık verebilir. Aslında çocuğunuz , mesleğini ve çalıştığı işyerini benimsemişse bu alanda ilerlemek için tecrübe kazanmaya devam edebilir. Burada birlikte karar almanız gerekmektedir. Aksayan maddi akış için destek olabilecek gücünüz varsa yardımcı olabilirsiniz. Çünkü çocuğunuzun iş hayatındaki gördüğünüz her zorlukta bırakıp gitmesi ileride kendisi için alacağı kararlarda da etkili olacaktır. İşyerindeki sıkıntıların sadece oraya ait olmadığını hayatının her aşamasında karşısına çıkabileceğini kavramasına yardımcı olmanız gerekmektedir.
Sonuca gelecek olursak, koruyucu melek misali çocuklarımızı çeşitli konularda baskı altında tutuyoruz. İlerleyen yıllarda ise özgüvenlerini kazanamadıkları ve hep bize şikayetlerle geldikleri için onlara sitem ediyoruz. Şimdiden alınacak kararlar onların hayata karşı daha dik durmalarını sağlayacak ve sizin yüzünüzü kara çıkartmayacaklardır. İşsizliğin artma nedenlerinden birisi de eminimki sırtını ailesine dayamış gençlerimizi bugünlere taşıyan bizleriz. Biraz daha öngörülü olmanız dileklerimle…
Yazan : Turgay GEZİCİ | www.bilincalti.com