- 9540 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
KİTAP OKUMAK
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
İnsanları diğer canlılardan ayıran ,onları farklı kılan, düşünme yeteneği ise ;bu yeteneği geliştirebilmenin,
doğru ve güzel işler üretebilmenin yolu da kitaplarla dost olmaktan geçer.İnsan, yaşadığı çevreyi geliştirme, güzelleştirme uğruna çalışır. Daha güzel ,daha sağlıklı bir çevrede yaşamanın insan sağlığı açısından önemini bilir.Kitaplarla dost ,arkadaş olduğumuzda, bilinç düzeyimiz yükselir; yaşadıklarımızı daha iyi kavrayabilir , yorumlayabiliriz.Doğruları görebilir,birilerinin de görmesine yardımcı olabiliriz.
Bilmediğimiz bir konuyu öğrenmek için, daha önce birilerinin yaşadıklarını yaşamamıza, aynı olayların bizim de başımızdan geçmesine gerek yoktur. Kitaplar, yaşanılanların, deneyimli insanların eliyle
diğer insanlara iletildiği çok değerli kaynaklardır. Her alanda tüm gelişmeler (bilim,sanat ,edebiyat) ancak bu yolla bugünkü duruma gelmiştir.Birçok insanın deneyimlerini, onların yaşam öykülerini, kitaplarını okuyarak öğrenebiliriz.Bu da bizleri bilgi,düşünce,duygu, hayal yönünden zenginleştirir.
Montesguieu , “Çeyrek saatlik bir okumanın gideremediği bir üzüntüm olmamıştır.”diyor. Okumanın insanları bilinçlendirdiğini ve dinlendirdiğini vurgulamak istiyor. Dinlenirken hem de bilgi sahibi olmak,
insanlara çok şey kazandıracaktır.Büyük Önder Atatürk ,”Bir ülkede okumaya karşı istek artmadıkça,
aymazlık ve yıkım artar.” derken; okumanın ,okuma alışkanlığının toplumların gelişmesinde,çağdaş değerlere ulaşmada en önemli etkenlerden birincisi olduğunu belirtmek istemiştir.
F.Kafka,”İnsanı ısıran kitaplar okumalıyız; çünkü okuduğumuz kitap bir yumruk indirerek bizi uyarmı-
yorsa, işe yaramaz.” diyerek ; okuyacağımız kitapları iyi seçmemiz gerektiğini,zamanın süzgecinden geçen,doğru,yararlı,yeterli olduğu , zaman içinde anlaşılmış,eleştirisi yapılmış kitaplar olmalıdır, diyor.
Okuyacağımız kitaplar ilgimizi çekmeli, bizi etkilemeli ve değerli olmalıdır.Okudukça hangi kitapların daha değerli olduğunu sezecek,anlayacak ; böylece daha sağlıklı seçimler yapabileceğiz.
“Kitapsız yaşamak kör,sağır ,dilsiz yaşamaktır.” diyen Seneca,kitaplardan uzak bir yaşamın ,kitapsız bir yaşamın nasıl bir yaşam olduğunu vurguluyor. Yaşadığımız toplumda da kör ,sağır , dilsiz yaşamların çok olduğu bir gerçek. Ünlü yazarların kitapları bile çok baskı yapamıyor.Korsan yayınlar konusu ise ayrı bir yara. Kitabın ve okumanın yaygınlaştırılması için kütüphane ve kitaplıkların ,güncel kitap ve dergilerle
zenginleştirilmesi gerekiyor. Daha çok insana kitap okutabilmek için yerel yönetimlere de görev düşüyor.
İlköğretim çağında kitap okuma alışkanlığını kazanamayan öğrencilerimizin ,daha sonra kitap okumayı sevebilmeleri biraz zor olmaktadır.Öğretmenlerinin uyarılarına rağmen ,kendi bildiği yolda yürümekte ısrarlı öğrencilerimizin, kitap okuma konusundaki duyarsızlıkları üzücüdür.Burada ailelere de çok iş düştüğü kanısındayım.Çocuklar örnek alır.Anne –babalar, büyükler , onlar için adeta rol modeldir.
Büyükleri kitap okumuyorsa ,çocukların kitap okuma alışkanlığını kazanabilmeleri daha zor olmaktadır.
Türkçe dersleri içinde kitap okumaya ayrılabilen sürenin yetersiz olduğu bir gerçek. Çocuklarımız ,öğren-
cilerimiz evlerinde kitap okuma saatleri planlamalı,yaptıkları planlara da uymalıdırlar. Sınavlarda başarı
lı olabilmenin yolu da düzenli kitap okumakla mümkündür. Düzenli kitap okumak, sadece Türkçe dersle-
rindeki başarılarını değil, tüm derslerdeki ve sınavlardaki başarılarının artmasını sağlayacaktır.Tüm ka-
ranlıkların üzerine bir güneş gibi doğacak olan yarının büyükleri ;kütüphaneler,kitaplar , gerçek dostla-
rınızdır. Onlardan uzakta,onlara uzak durmayınız…
YORUMLAR
Günün yazısını ve yazarını kutluyorum.Okumayı öğrendiğim çok küçük yaşımdan beri kitaplar en büyük dostumdur.
Kitapsız bir hayat,gerçekten çok yavan olurdu.Okuma alışkanlığı,çocuklarımıza okula başlamadan,bazı şeyler vaat edilerek,sevdikleri şeyleri alarak,aileler tarafından alıştırılabilir.
Şimdi oturduğumuz daireye taşınırken,taşıma şirketinin adamları kitaplarımızın çokluğundan,'ev mi taşıyoruz,kütüphane mi?
diyerek,şikayet ediyorlardı.Büyük kolilerle yirmi koliyi bulan kitaplığımızı taşırken.
Çok güzel bir konu seçmişsiniz,saygılar.
haluk yolsal
Bence, kitap okumadan yaşamak, kör , sağır ve dilsiz yaşamak gibidir .. Tabi bu arada okunan kitabın niteliği de önemli. Nasıl iyi bir arkadaş seçerken özen gösteriyorsak, aynı özeni kitap seçerkende göstermek gerekir diye düşünüyorum.
Güne düşen bu anlamlı yazıyı ve değerli yazarını tebrik ederim.
haluk yolsal
ne güzel bir makale,
konusunu olgunca abramış.
oysa bizim gündemimiz şu sıralar çok farklı, sapmış / rotadan çıkmış.
kitaplar da öyle.
kurt olacaksın, okumaya kendini vereceksin ki; okuyacağını seçebilir olasın.
imkanı olan kitap çıkarıyor, ve okura pompalıyor kitabını.
birikimi olan, diyeceği olanın kitap yapma şansı az. yapsa da okura tanıtma olanağı yok.
değersiz veya yanıltıcı, saptırıcı bilgi içeren kitapların piyasayı doldurması, doğmalar, sürüklenilen amaçsız yaşam v.s. okumaya yeni yönelecekleri caydırıyor, hatta soğutuyor.
kutluyorum değerli paylaşımı.
saygılar
i.durmuş
haluk yolsal
Yorumunuz için teşekkürler...
Sevgili büyüğüm, nice dertlerini sıkıştırırsın o kitap sayfalarına.. Dost olabildiğine dostur yanın da,olur da aramaz sormaz olsan da ilk ziyaretinde kucak açar sana..
İşte bu yüce gönüllü Kitaplar....
Hayat yolunda; istikametini belirleyen en doğru pusuladır sana...
Sayfanız ikramından nasiplendik şükür bizde...Sevgiyle kalın...
Kitapsız yaşamak kör,sağır ,dilsiz yaşamaktır.” Bu söze kesinlikle katılıyorum ve kitapsız bir hayatı düşünemiyorum.
Günün yazısını ve yazarını kutlarım... sevgilerimle...
haluk yolsal
ÇAY-SAHAF-ADAM
______‘’Kitap olsan ne yazar okunmadıktan sonra !’’
Gün çarşı gezintisine sebep iken, yol bir pasaja düşünce, bir çay içimlik fasıla verildi.
Kaçağa kesen siyahî sıcaklık, ince belli bir sadâkat ile sunulunca önüne, işve naz bir eda ile nefesine değen ılık dokunuşları yalnızlığına ortak oldu.
_Eyvallah! Dedi garsona adam ve daldı derin düşüncelere.
Yokladı çevresini ürkek bakışlarla...
Boyası döküleyazılan vitrine ilişti gözleri, bir sahafın vitrin camıydı bu:
-Hükmü düşmüş yazıtların biriktiricisi- ve dahi sotasına düşürürse satıcısı…
Küflü harflerin feryadı yükseldi, daha birinci yudumda.
Çığlıklar sardı raftan rafa, oysa gün pazardı.
Kapalıydı sahaf.
İlk feryat kamustan gelmişti.
Kamus yitirmişti hafızasını, onca yabanıl söz arasında.
Feryadı bunaydı...
Adam kendi kendine konuştu:
—Kamus; bildiğiniz gibi lügat demektir, sözlük demektir.
Cemil Meriç merhum, sözlük için:
‘’Kamus, bir milletin hafızasıdır. Kamusa uzanan el, namusa uzanmıştır. Her mukaddesi yıkan Fransız ihtilali, tek mukaddese saygı göstermiştir:
Kamusa.
Heyhat! Batı da cinnet bile terbiyeli’ demiyor muydu?
Tefekkür alıp başını giderken tam da o an, ince bir ağıt yükseldi sanki cildbentlerin arasından varakalara düşmüş bir şiirin son dizesinden.
-Kulak kesildi- adam...
Kim bilir, kaç gece boyu sesi yırtarken asumanı, onca zaman duyuramamıştı yüreğinin çırpınışlarını sevgiliye bu şair, belki de!
Diye düşündü ve sustu.
Şairin duyguları bir sahaf tezgâhına düşmüştü, ikinci el.
Ama sevgilinin haberi bile yoktu bundan.
Hoş şair de habersizdi, bilse yazar mıydı onca dizeyi, geceler boyu tan sökümlerine değin.
Bir yudum daha çekti siyahî sıcaklıktan adam.
_Okumuyoruz vesselam dedi.
Sahaf, patlattı beylik sözünü:
—Kitap olsan ne yazar okunmadıktan sonra !’’
Son yudum çekilince yalnızlığın dem aldığı saatte, yola vuruldu adam.
Aklına düşen sözü not ediverdi unutmadan.
Ne de olsa unutma yaşlarına merdiven dayamıştı.
Tekrarladı:
—Kitap olsan ne yazar okunmadıktan sonra !’’
Gün böyle biter diye düşünürken, bir sapakta başka bir pasaj ilişti gözüne adamın.
Bu kez açık bir sahaf vardı burada.
Teklifsiz daldı içeriye.
Önce bir sepete gelişigüzel bırakılanlar dikkatini çekti.
Sonra raflara daldı neden sonra.
Dokundu küf kokulu sarı sayfalara parmak izleri aradı ilk okurdan hatıra
Sahibi kimdi...
Niçin?
Neden?
Nasıl?
Niye?
Soruları fırdöndü beyninde...
_Sahip neden sıkılır kitabından dedi?
Soru bir uğultu şeklinde dolaşırken beyni...
Gözlerine inanamadı adam!
Çünkü eline aldığı bir şiir kitabının ilk sayfasında şairi tarafından atılan imza vardı.
Ve diyordu ‘’ Şair ve yazar kardeşim (...) ‘ya Sevgilerle…
- ‘’ Olacak iş değil dedi adam.
Bir başka kitap daha ilişti gözüne yine bir şair tarafından imzalı…
Yine aynı (… ) Şair ve yazar kardeşe (!) hediye edildiği anlaşılan.
Adam dokundu kitaplara almak istedi fakat neden sonra vazgeçti almaktan... İçi burkuldu.
Sonra adı geçen şair ve yazar’a ait kitaplar geçti eline.
Onları da yerine bıraktı.
Adam sahaftan aldığı kitaplarla dönüş yolunu tuttu...
Diline bugün dolanan söz:
‘’Kitap olsan ne yazar okunmadıktan sonra !’’
Diye diye eve geldi.
Okudu ve yazdı.
Yazdı ve okudu.
Gün geceye döndü.
yahya incik/şanlıurfa/2009
05.07.2009 saat:23:07
Kutsallarının ilk ayeti ikrâ(oku) olan toplumda oku/mama ya da oku(yamama) acıların yücesi olsa gerek...yazının alıntılarına baktığımda hep batılı düşünce adamlarının iktibasları var bu arada bizim yazar ve edebiyatçılarımız bir şey dememişler mi? buna rağmen güzel bir deneme.. son söz de derim ki, '' okuduğum bütün kitaplar beni bir tek KİTABA götürmeli''. selam ve saygılar..tam puanla tebrikler..