- 605 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
EY AŞK NEREDESİN? 60
Arabaya binerek işyerine doğru yol aldı. Mesai saati de başlamak üzereydi. Bankaya girdi. Odasına çıkmak üzere asansöre bindi. Canının sıkıldığı anlarda tek sığınağı olan Annesini aramak geldi içinden. Onunla konuştuğunda rahatlardı bu durumlarda. Onun sesi, sakinleştirici etki yaratırdı üzerinde.
“ Anneciğim ! Merhaba nasılsın ? “
Telefonu açar açmaz, sesinden anlamıştı Nihal’in üzgün olduğunu. Nerede olursa olsun, çocuklarının üzgün veya neşeli olduğunu hissediyordu o da diğer anneler gibi. Son zamanlarda yaşadığı heyecan ve üzüntülerine şahit olmuştu. Onu rahatlatmaya çalışmıştı elinden geldiğince. O da endişeleniyordu. Kızının ki kadar olmasa da üzülüyordu Tarık’ ın durumuna. Dua etmekten başka da yapacak bir şey gelmiyordu elinden. Her anne gibi o da çocuğunun mutlu olmasını istiyordu. Tarık’ ı ne kadar çok sevdiğini kabullenmişti en sonunda. İlk başta, uzak durmuştu Tarık’ tan. Kızı seviyordu onu. Onunla bir ömür boyu beraber olmak istediği her halinden belli oluyordu. Bu durumda da bu sevgiye saygı duymaktan ve desteklemekten başka yapılacak bir şey yoktu.
“ Efendim kızım ! Ben iyiyim. Ya sen nasılsın ? “
“ Anneciğim, moralim çok bozuk. Tarık ile Emel anne Ankara’ ya geliyorlar. Böbrek nakli yapılacak. Ben, izin alamıyorum. Yanında olmak, ona destek olmak istiyorum ama yapamıyorum. Anneciğim, ben Tarık’ ı çok seviyorum. Ona bir şey olmaz değil mi Anne ? İyileşmesini istiyorum. Canım hiçbir şey yapmak istemiyor. Çalışmak, yemek yemek, su içmek hatta nefes bile almak istemiyorum. Anne, onunla ilgilenir misiniz orada ? Sizin varlığınız, ona güç verecektir. “
“ Gözümün nuru kızım! Tabii ki iyileşecek. Önce sen inanmalısın buna.Sen, güçlü bir insansın. Senin moral gücün ne kadar güçlü olursa, o da o kadar güçlü olacak ve hastalıkla mücadele edecek. Şanslı biri Tarık. İnşallah kızım, onun şansı sağlığına da kavuşturacak. Bak ! Böbrek bulunması bir şans. Yıllarca, uygun böbrek bekleyen hastalar var. Tarık’ a annesinin böbreği uydu. Canını sıkma bir tanem. Sakın ol ve ağlama. Yüzün hep gülsün. Umudunu hiç yitirme. Dualarımız onunla. Onun gibi bir damadımın olması beni onurlandırır. Şimdi, telefonu kapattıktan sonra işlerini yapmaya başlıyorsun. Tamam mı ? Söz ver bana. Ben, Tarık’ ı ararım. Yanına da gideriz babanla. Sen merak etme canım. Haydi , çok öpüyorum seni. Sıkıca da kucaklıyorum. İlk göz ağrım benim. “
“ Annem ! Seni çok çok seviyorum. İyi ki senin çocuğun olarak dünyaya gelmişim. Babama ve kardeşime selam söyle. Dediklerini yapacağım söz. “
Hastaneye gelmişlerdi uzun sayılabilecek bir yolculuktan sonra. Hastane ortamını unutmuş, normal gündelik hayatına dönmüştü İzmit’ e dönüşüyle. İçeriye girer girmez, afakanlar bastı bir anda tekrar. Her taraf tertemiz olmasına rağmen, apayrı bir kokusu vardı nedense. Belki de psikolojik olarak öyle hissediyordu.
Bölümün sekreterliğine gelmiş ve yatış işlemlerine başlamıştı bile. Bu kez sadece kendisi değil annesi de ortak oluyordu bu sağlık serüvenine. Emel Hanım’ a her bakışında, onun gözlerinde sevgi dolu bakışlar görüyordu. Hiç de halinden, zoraki bir bağış gibi gelmiyor, içtenliğini hissediyordu. Doğumunda yaşadıkları birlikteliği, bu ameliyatla tekrar yaşayacaklardı anlaşılan.
Yatış işlemlerini tamamladıktan sonra odalarına gitmek üzere yola çıktılar. Gerekli her şeyi yanlarında getirmişlerdi. Babası Kamil Bey ‘ de ameliyattan önce geleceği için daha rahat hissediyordu kendini.
Ameliyat günü gelip çatmıştı. İkisi de heyecanlıydı. Ameliyat sözü bile çoğu insanın bayılmasına yol açabilecek bir kelimeydi. Uyumak … Belki de bir daha uyanamamak. Bir çeşit kaderine razı olmak… Verilen kokulu bir maddenin etkisiyle, bilinçsizce bilinmeyene gitmek. Korkutucu.
Ameliyathane kapısında kimse konuşmuyor sadece bekliyorlardı içerideki iki yakınlarını. Gözler, ameliyathane kapısına dikilmiş, içeriden hastalarının sağ olarak çıkmasını bekliyorlardı. Diğer hasta yakınları gibi.
Ameliyathanenin olduğu bölüm, büyük hastane olması nedeniyle büyük bir salondu. Kamil Bey’ in endişesi yüzüne vurmuştu adeta. Daha çıkmayacağını bildiği halde bir saniye olsun ayıramıyordu bakışlarını kapıdan. Tam o sırada kapıda bir kalabalık ve bağırma, ağlaşmalar olmaya başladığında, gayri ihtiyarı oraya koştu bilinçsizce,
“ Oğlum , oğlum Tarık ! “
Kapıda biriken ve birbirlerine sarılarak ağlaşan hasta yakınlarını görünce kendine geldi.
Yaşlı bir kadın, çığlık çığlığa haykırıyor ve
“ Gitti yiğidim gitti. Gencecik yaşında gitti. Allah’ ım onun canını alacağına, benim canımı alsaydın. Ben, onsuz nasıl yaşarım. “
Belki de hayatında ilk kez bencil bir düşünceyle içinden “ Oh ! Çok şükür Allah’ ım, ölen benim oğlum değilmiş “ Diye geçirdi. Sonra da bir köşeye sindi ve gözlerini kapattı ve o şekilde beklemeye başladı. O, sağlıklı bir şekilde çıkacaktı o ameliyathaneden. Biliyor ve hissediyordu.
DEVAM EDECEK
YORUMLAR
Birden hastane ortamı içinde buldum kendimi...Ameliyethane öünde beklemiştim...Orların havasını çok iyi yansıtmışsınız...Sanırım Tarık başarılı bir ameliyat geçirdi.Geçmiş olsun...Bundan sonra hızla iyileşip Nihal'la evlenecekleridr sanırım...
Yine heyecanlı bir bölüm okudum...Kutlarım kardeşim...Ellerine sağlık...Sevgilerimle selamlar...