AYAĞIMDA KUNDURA
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
AYAĞIMDA KUNDURA
El yapımı olduğu her halinden belli olan, evin arka yüzündeki rafta iki çift kundura görmüştüm çocukluğumda. Bordoya benziyordu renkleri, topuklarının ağaç olduğu aleni. Sıkça giyilmediğinden beklide iyice gevremişler burunları havaya doğru kalkık vaziyetteydiler. Hep özenmiştim, kunduraların durdukları yerin yüksekliği boyumu epeyce aştığından Vita Yağı tenekelerini çaprazlama üst üste koyup ulaşarak, zaman zaman denemişliğim de olmuştur hani. Ancak kaskatı olduklarından belki artık sadece rafı süslemeye yarar haldeydiler.
Bazı şeyler ukde olur ya insanın içinde, benim de öyle olmuştu. Babamdan kundura istediğimde Ortaokula gidince alacağım demişti. Bu sözü aldığımda ise daha ilkokula bile başlamamıştım. Zamanla unuttum tabi. İlkokul bitti, Ortaokula başladım (oda ayrı bir serüven) gizlice yaptırmıştım kaydımı bir aile dostumuz yardımcı olmuştu da. Kitap ve defterlerden yana bir sıkıntı yoktu, benden iki sınıf önde okuyan erkek kardeşimin kitapları ve defterlerinden kalan boş sayfaları kullanabilirdim ama kılık kıyafet...?
Asıl zor olanı buydu, babam her ne kadar kundura için ortaokula başlamamı ön şart koymuş ve alınma ihtimali kuvvetle muhtemel olsa da, okula gizli kaydolduğumdan (babam; büyükleri okudu da ne… Yedi, bu da gitmeyiversin demiş anama, ben bunu duyar da durur muyum.) disiplin cezası almıştım bir kere babamın nazarında. Biraz ağlayıp-sızlayıp okumak için anamı razı etmiştim. Babam da anamın lafının üstüne laf koymazdı bildiğim kadarıyla.
Siyah parlak bezden (naylon denen) basbayağı belden büzgülü bir önlük dikilmişti, ne kadar da parlaktı…Yalnız noksan olan bir şey vardı, önlük tamam, siyah çoraplar, o da tamam…Ayaklarıma baktım (genellikle mavi rengi çok sevdiğimden) mavi renkli lastik pabuçlar…Günlük yaşamda genel olarak giydiğimiz lastik pabuçların yadırganacak bir yeri yoktu ama ya okul…Okulda onca öğrenci kunduralarıyla, hem de yepyeni ışıl ışıl kunduralarıyla gezinirken biraz zor olacaktı ya neyse…Sonuçta başarıyı aklımızla kazanacaktık, ayağımızdaki pabuçla yada sırtımızdaki paltoyla değil…
Ben ve kardeşlerim ilçeden kiralanan bir evde oturuyorduk, bizimle aynı köyden ve hali vakti bize göre daha iyi olan bir de komşumuz vardı. Benimle aynı yaşıt ama beni ikiye katlar irilikte de bir kızı… Komşumuz bir gün beni çağırdı, gittim. Elinde az yıpranmış bir çift kundura tutuyordu, denememi istedi, içim gitmişti kunduraya ama alışmamıştık birilerinden bir şey alıp yemeye ya da giymeye… Ne kadar ısrar ettiyse de almadım. İyi o zaman dedi Annen gelince ona söyleyelim eğer izin verirse bu pabuçlar senin… Komşu kızı çabuk gelişince bir yıl önce aldıkları pabuçlar küçülmüştü ona ve çöpe atıp ziyan olmasındansa bir çocuk sevindiririz demişlerdi.
Anam ayda bir ilçeye gelir bize ekmek yapar yiyecek erzak alır, tekrar köye dönerdi… Bu kez gelmesini iple çekmiştim… O gelince izin alınacak ve ben de kunduraya kavuşacaktım… Nihayet anam geldi, mesele çarçabuk iletildi… Onay alındı… Ben de Serpil’e küçülen kunduraların sahibi oldum… Ne de olsa benimde bir kunduram vardı… Kim tutardı artık beni… Derslerde her soruya parmak kaldırıp, sınavlarda en iyi notu almamak için hiçbir mazeretim yoktu artık… Başarılı da oldum, Ortaokul birinci sınıfın dışında lise de dâhil hep bütünlemesiz geçtim sınıfları, Serpil de öyle…... Sınıf arkadaşımdı Serpil… Liseden sonra hemen hiç görmedik birbirimizi ama ne Serpil’i ne de o kundurayı hiç unutmadım…TEŞEKKÜRLER SEVGİLİ SERPİL, TEŞEKKÜRLER FATMA ABLA
YORUMLAR
Yazıyı ikinci okuyuşum,insanların yaşamlarında benzerlikler,yazgılar aynı olabiliyormuş.Benim ayakkabı konusunda buna benzer anıım var.Yazını okuyunca yıllar öncesini,çaresizlikleri yaşadım. Ama herşeye rağmen hayat mücadelesi anılarımızda derin iizler bıraksada yıllar sonra anmak güzel.
İnsanların geçmişini gururla anlatması bence onurlu bir davranıştır..İşte biz böyle bir ortamdan geldik.Yokluk,yoksulluk bizim utancımız olmamalı.Bu duygularla yazılan bu güzel anıyı ve yazan gönülü kutlarım
Sevgi ve saygılar
haticeak
Dar gelirli olmak utanılacak bir şey değil ki Umut Hocam,
Bu benim tanıdığınız, yada tanıdığınızı sandığınız ben...
Ben... Hatice AK...
Güzel olan herşeyi seven,
Dini bütün,
İnançlı,
Bütün yeiliklere ve değişimlere açık,
Atatürkçü ama asla kafatasçı olmayan,
bütün kimliklere saygılı,
İnsanı insan olduğu için seven,
İki erkek çocuk sahibi bir anne,
Bir devlet memuru...
Hala da dar dar gelirli ama asla kimsenin
cebinde gözü olmayan, kendi olanaklarıyla yetinen biri...
Gönülden teşekkür ediyorum UMUT HOCAM görüşünüz için...
Sonsuz saygılarımla.
Bazı durumlarda Polyanna cılık yapmak lazım diye düşünürüm. Bu felsefeyi çok sevmesem de..Geleceğe dair dayanakları olmayan insanlar kendi başlarına ayakta durmaya mecburdurlar..Bu mecburiyet sağlam, dik ve güvenilir kişilikler yaratır..Zorlukların içinde nadide bir çiçek yetişir...
Saygılar.....
Kutluyorum güne düşmeyi hak eden yazınızı...
Aslında hepimizin ve herkesin bir pabuç hikayesi vardır.
Kimilerinin hüzün doludur, kimilerininde neticede sevince dönüşmüş hikayesi.
Asıl hikayede dikkatimi çeken biraz da geri planda kalmış ''onur''.
Fakiriz ama onurumuz var; gidip hırsızlık yapmıyoruz, ailemizin onuru kırılır mülahazasıyla bize hediye edilen ayakkabıyı yine ailemizin müsadesi olmadan alıp giyemiyoruz. Kibirli değil onurlu milettiz. İşte biz böyle milletiz.
Umarım hiç kırılmasın onurunuz.
Güzeldi.
Saygılarımla selamlar....
haticeak
Bilmem...1972 yılıydı. Gerçek bir öykü evet..Öykü biraz da yerel kelimelerin oluşturduğu cümlelerden meydana geldiği için belkide anlatılmak istenilenler tam anlatılamamıştır....
Özü buydu...:-))
Yani hatırlayabildiğim kadarıyla...
Beğeniniz için gönülden teşekkür ediyorum...
Saygılarımla.
Hüzün verdi öykü, şu yalancı denilen bahar sabahında. Sahiden siz inanır mısınız baharların yalancı olabileceğine ?
Okul yılları ve hele yoksulluk, çok değişik duygular veriyor insana. Neler geliyor gözlerimizin önüne ? Öğretmenlerimiz, arkadaşlarımız, aşklarımız. En çok da diğerlerinden farklı olan, eksik olan yanlarımız acıtıyor içimizi. Ya âşık olduğumuz insanın bizden farklıysa çok şeyi ? Acı, öylesi de çok acı.
Fikret TEZAL tarafından 2/20/2010 10:20:47 AM zamanında düzenlenmiştir.
haticeak
Fikret Bey sizi tekrar sayfamda görmek beni mutlu etti...
Değerlendirmeniz için gönülden teşekkürlerimi sunuyorum...
Saygılarımla...