- 1126 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
SESSİZ AĞIT
Sessiz Ağıt
Karanlıklara ışık tutan yürekli bir savaşçı, faili bulunamayan bir sessiz ağıttır Necip Hablemitoğlu.
“Rüzgara karşı uçtu” başka bir göğe yükseldi.
“İyileşmesi mümkünsüz acılar taşırım yarınlarıma...”
Çok ezik olur yakınları ve çığlıkları sessiz oluyor sağ kalanların...
Sıradan insanlar olarak yaşamak ve yaşlanmak istiyorduk olmadı” diyor eşi Profesör Şengül Hablemitoğlu.
Araştırmacı gazeteciydi.
Terör, irticai yapılanmalar ve Türkiye’nin yer altı kaynakları üzerineydi çalışmaları...
Dış Türkler araştırmacısıydı.
Bu Mutlu, sevecen ve İnançlı insan
Tehditler alıyordu öz yurdunda, ölümün kara cinlerinden...
“Öldürülmesi aslında bana cezaydı... Her gece onun ölüm halini görürüm...” Diyor eşi Şengül Hanım.
O akşam çok soğuktu Ankara...
Necip Hablemitoğlu dersten yeni çıkmış ve sesi yorgundu telefonda.
Yardım teklifine; “hayır dışarıda hava soğuk gelme!” son sözleri olmuştu eşine.
Ve aşkın, sevginin ve ilmin kara haberi gelmişti sevgiliye az sonra.
Hablemitoğlunun ölümü Şengül hanımı değiştirmişti.
Korkularından sıyrılmış, başka bir insan olmuştu yeni hayatında.
Daha olgun ve daha sevecen ve daha isyankar...
Savcıya sorguda:Eşinin “laptopu olmadığını ama diz battaniyesi vardı” demesi bu yüzdendi.
Bu cinayetin asla çözülemez olacağını ilk anda kapılmıştı. Çünkü polis olay yerini nedense korumaya almamış, gelenleri uzak tutmak ona düşmüştü.
“Hiç olmazsa tetikçi bulunsun!” diyor bayan Hablemitoğlu.
Gerisi zaten...
Ne yazık ki, soruşturmanın akıbeti hakkında yetkililerden herhangi bir bilgi akışının olmadığını,
Bu iletişimsizliğin ve ilgisizliğin aileyi çok üzdüğünü,
Ziyaretlerinde; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kendilerini çok nazik karşıladığını, buna rağmen failin bulunması hususunda umutlu olmaya halen bir neden olmadığını,
Beklentisinin meseleye vicdanlı yaklaşılması olduğunu,
Eşinin parçalanmış gözlüğünün hatta giysilerinin dahi kendisine verilmediğini,
mendillerini ve yastığını yıkamadan sakladığını söyleyen Şengül Hablemitoğlu: “Ağlamak bana özel bir şey...” derken gözyaşları boşanmaktaydı göz pınarlarından...
“Kullanılmış mendillerin saklamanın ne anlama geldiğini umarım kimse yaşamaz!
Eşime aşık bir insandım!
“Evlilik aşkı öldürür” o kadar anlamsız bir yaklaşımdı ki!” derken de ne denli haklı olduğunu, görüntüsü de kanıtlıyordu.
İki kızları var Hablemitoğlu ailesinin: Kanije ve Uyvar
Kanije kale ismi,
Uyvar Türk gibi güçlü anlamına gelmektedir.
“İnsanın yaşadığı onca acı ve hüzünlerden sonra kendini yalnız hissetmemesi çok ağır bir durum.
Yalnız bırakılmanın ötesinde bir kanlı gömleğimiz bile yok demesi ayrıca yürek burkmakta.
Oysa sessiz ağıtların yaydığı hüzünler de sessiz yaşanır yüreklerinde Milletin.
Acılarınız acımız, Şehidiniz Türk Milletinin şehididir.
Asla yalnız değilsiniz, yanınızdayız.
Hissedin anlarsınız...
YORUMLAR
Bu ülkede muhalif olmak çok tehlikeli ! kellesini koltuğuna koymayanlar özgü bir iş değil. Tek amacı yaşamak olanların seçtiği yol ise ise şakşakçılıktır günümüzde. Şerefli olanı ise o başları koltukta bile olsa dik tutabilmek, üç paralık çıkarlar için düşürmemektir ayak altlarına !
din gruplarının
etnik gruplarının
ve sarsak sarsak oturan fakir fukaranın
omuzlarına basarak
eylem yapanlara
topluma bu rezilliği yaşatanlara
bu şoven ruhlulara sormalı
bu ülke için neler yaptıklarını
ne gibi bir ilerleme gösterdiklerini…
sormalı
parkları güzelleştirmek
yolları genişletmek
her köşeye bir cami yapıp
imamlar yetiştirmek
ışığı söndürülüp,
yuvası yıkılanların
ve de yarası kanayanların, ne işine yarar ki
saygılarımla
Harun Yavruoğlu
ilgine, alakana, nezaketine teşekkürler...