- 1204 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Astral Seyahat
İlkbahar
Yaz
Sonbahar
Kış
Bunu mutlaka sizlerde benim gibi bir çok kez düşünmüşsünüzdür ama ben bu gün ki düşüncelerimi “Detaylandırdım”
İnsan ömrü hep Mevsimlerle özdeşleştirilir ya hani ama nedense hep daha çok İlkbahar veya Sonbahar la yansıtırız ruh halimizi..
Başkaları bizi, biz birilerini, ya da kendimizi hep “ o daha dünkü çocuk, henüz İlkbaharında” orta yaşlarda biri için ise “o artık Sonbaharını yaşıyor” gibi tanımlamalar yaparız hep.
En çok ta kendimizi kötü hissettiğimiz zamanlarda ve sebepsiz hüzünler basınca yüreğimizi, kendimiz için “Ben artık Sonbaharımı yaşıyorum, toz pembe İlkbaharlarım çok uzaklarda kaldı maalesef” diyerek hayıflanırız kendimize acıyarak ..
2010 Kışı, çok uzun ve sert yaşandı malumunuz, işte özellikle böyle uzun yaşanan kasvetli kışlardan sonra hepimiz daha da karamsarlaşırız ve güneş yüzünü gösterince de kendimizi Çay bahçelerine, Parklara veya en azından evimizin balkonuna atarız belki bir kahve eşliğinde.
İlkbahar, Yaz gözümüzde bir başka tütmektedir ve derin düşüncelere dalarız güzel hayaller eşliğinde.
Bende bu sabah öyle yaptım işte,.
Bu gün, Kuşadası’nda, harika bir İlkbahar havası vardı
Kendime az şekerli, bol köpükle bir Türk Kahvesi yaptım ve balkonumun Güneşi en fazla alan köşesine geçip oturdum.
Off havada inanılmaz güzel kokular var! Manolya mı desem, Şebboyların kokusu mu veya Mevsimli,Mevsimsiz tüm güzel çiçeklerin kokusu mu harmanlanmıştı bilmiyorum ama bu kokuların hepsi tanıdıktı ve hepsi büyüleyici..
Ayaklarımı balkon demirlerine dayadım, kendimi, ruhum ve bedenimle bir bütün olarak bu baştan çıkarıcı havaya olabildiğince teslim ettim.
“Allah’ım, havada nasıl da muhteşem bir İlkbahar kokusu var” diye mırıldandım keyifle ve sonra da “amaan günler gelip geçiyor işte, hayatın tamamı bir aldatmacadan ibaret ,ne İlkbaharlar,Sonbaharlar geçip gitti ömürden” diye düşündüm hüzünlenerek..
Hemen sıyrıldım bu hüzünlü düşünceler den “yapma be deli kadın” dedim kendi, kendime “şimdi bu güzel havanın tadını çıkar boş ver geleni gideni”.
Anneciğimin, kahkahalar la gülünen neşeli bir ortamda hep söylediği sözleri geldi aklıma birden “Neşe ve mutluluğun olduğu yerde o anın tadını sonuna kadar çıkarın, hüzün ve keder nasılsa hep kapı ardında beklemededir” Bir çok ölüm acısı yaşamış olan 83 yaşındaki Annemin bu sözler beni her zaman hem çok hüzünlendirir, hem de hayata daha sıkı sarılmama neden olurdu yine aynı şeyleri hissettim ve oturduğum yerde bu ruh karmaşasını kendimce bir oyuna çevirdim kısa bir an için bile olsa..
Mademki yaş dönemlerimizi hep Mevsimlere benzetiriz peki neden hiç “Yaz veya Kış dönemindeyiz” demeyiz mesela ve hep bu iki mevsime “Üvey Evlat” muamelesi yaparız?.
Mesela hangi yaşlarda İlkbaharında olmalı insan, veya Sonbaharın da? İşte buradan başlayarak bir çizelge sundum kendi, kendime..
Mesela dedim, İnsan ömrü (120) YüzYirmi yıl olsa öncelikle ve sonra yaşları mevsimlere bölsek,Mevsimleri de Aylar’a
30 yaşına kadar “İlkbahar”, 60 yaşına kadar “Yaz”, 90 yaşına kadar “Sonbahar” ve tabiî ki 120 yaşına kadar “Kış”
Sonra, karşılaştırmalara her Mevsimin Üç Ay’ını bölerek devam edelim 10 yaşına kadar Mart, 20 li yaşlar Nisan ve 30 lu yaşlar Mayıs Ay’ı olsun insan ömrü ve bu böyle devam etsin gitsin.
Şimdi her 10 yıllık periyodu, denk gelen aylara uyarlayalım ve Şubat ayına kadar gidelim..
Yani, 10 lu yaşlarda bir çocuğu Mart ayı’nın hava koşulları ile karşılaştıralım ve bunu da bu şekilde Şubat ayına kadar eşleştirelim. Ben şu anda ( 53 ) yaşımdayım ve burada ki hesabıma göre ben şimdi tam “Yaz Ayı’nın ortasında oluyorum” yani “Temmuz Ay’ı”.
Geride bırakmış olduğum bunca Yaş’ı düşünüp karşılaştırmaları yapınca da inanılmaz keyifli benzerlikler buldum
Şubat aylarında sıralı yani, yaşla alakalı ölümler çoğunluktadır diye bir söylem vardır Çukurova da ve hatta Şubat ayının belli birkaç günlük dönemin de çok şiddetli soğuklar olurmuş ve bu asla sekmezmiş. Büyüklerimizin tarihlerini bildiği bu günlere “Acuze Soğukları” denir ve İnanışa göre, bu “Acuze Soğukları”nı sağ salim atlatan Yaşlılar bir yıl daha hayatta kalmayı garanti ederlermiş (kaza ile ölümler hariç tabiî ki).
Eh rivayet edildiği gibi bu Şubat Ay’ı Yaşlı Ölümlerinin yoğunluğunu da düşününce kendi kendime oluşturduğum bu Hayali Tez’imi yine kendim teyit etmiş oldum gülerek . Hani Şubat Ay’ı tam 120. yaşın son basamağına tekabül ediyor ya (Ehh Allah bin bereket versin yeter o kadar)))))
Bu durumda ne oluyor? Hem ömür uzuyor, hem de söylemler daha eğlenceli oluyor örneklemek için en çok kullandığımız Sonbahar Eyyamını ele alalım mesela 30 yaşından başlayarak “Sonbaharındayım Ömrün” şarkısını söylemek yerine hiç değilse “İlkbaharın sonlarındayım” desek ve önümüzde daha keyifle yaşanacak uzuun bir Yaz Sezonunu yani, koskoca üç ay’ı yok sayarak Sonbahar a direkt geçiş yapmasak daha keyifli ve adilane olmaz mı?,
Ünlü Şair Cahit Sıtkı Tarancı o ünlü Şiirin de “35 Yaş yolun yarısı eder” demişte acaba Şairimiz o şiiri kaleme aldığında hangi yaşlardaymış? Veya bu Şiiri, her insanın kimi günler kendini Yüz yaşında hissettiği bunalımlı bir ruh halinde yazmadığını nerden bilelim? .
Yok- yok onca sıkıcı ve soğuk günden sonra bu gün havada muhteşem bir “İlkbahar kokusu” var ve ben Pozitif enerjilerle donandım bu nedenle herkese Sağlık ve mutluluk içerisinde 120 Yıl diliyorum ve diyorum ki Hayat Fırtına, Boran, Yağmur, ılık, sıcak, soğuk ve Güneşli günlerin eşliğinde Dört Mevsimli yaşanan bir süreçtir ve Hayat her koşulda yaşamaya değer . Hayat’ın tamamını, yaşam içerisinde baktığımız bir çok şey gibi “nasıl bakarsak, öyle görürüz”.
Ben bu gün kısa bir sürede olsa hayata bu pencereden baktım ve çok keyif aldım.
Saçmada olsa bu Astral Seyahatimi sizlerle paylaşmak istedim.
Yaşadıkça ne saçmalıklar yaşıyoruz öyle değilmi?
Bende bu gün bu saçmalığımın altına imzamı atıyorum işte hem de seve, seve
Önce Sağlık diyerek tüm güzellikler sizlerle olsun
Meral ADAK