ACIYA DAYANIKLILIK TESTİ
Artık yaşadığım olaylar karşında nekadar ayakta kalabiliyorum bunu görmem gerekiyor...Eskiden derdim !Ben hiç bir şeyden korkmuyorum !Kimse beni yıkamaz...!İnsan kendi kendine ne kadar yalancı olabilirki ?İnanın bunun sınırı yok...Kendimize söylediğimiz yalanların hesabını tutmak imkansız...Ben mutluyum , ben aşığım .. Aslında korkağın biriyim!
Peki...Farzedelimki ben çok mutluyum o zaman gece çökünce kafamı yastığa gömüp kimse duymasın diye katılarak ağlıyorum...
Bu hayatta bağıra bağıra ağlamak bile benim için bir lütufsa güzelce yaşayıp gitmek için beni ayakta tutacak birine ihtiyacım varsa ve nedenini bilmediğim bu saçma sapan düşüncelere bağımlı yaşıyorsam bir yerlerde büyük bir yanlış yaptığımın kanıtı var demektir...Karşınızdaki kişiye hiç sormak istediklerinizi soramadığınız anlar oldu mu?benim oldu...
Soruları peşpeşe sıralamak hatta boğazına yapışıp bana cevap ver demek geçiyor içimden!Ama susuyorum...
Sessiz yığınların içinde ince bir çizgi gibi yüreğim...Hayatında ara renkleri barındıran insanlara o kadar özeniyorum ki...Bence hayat sadece siyah ve beyaz...Neden bu kadar katıyım diye soruyorum kendime..Her akşam eve gittiğimde kendi davamın hem maktul’ü hem sanığı oluyorum.Hem ölenin hem öldürenin yerine geçip hangisine daha yakın olduğumu merak ediyor ve mahkemenin neticesini öğrenemeden başka bir tarihe atıyorum davayı...Kızgınlığım,öfkem kimseye değil aslında kendime!
Neden diyorum neden?sadece ölmek ve yaşamak mı asıl olan...Hemde çok fazla insanın toprağın üstünde ölü gibi yaşadıklarını görmüşken...
İnsan kendine bu kadar yüklenir mi?Her başarısızlığı yüzünden kendi mahsenine kendini kilitler mi?
Bir zaman sonra mahsende yaşamayada gün yüzüne çıkmayada alışıyor insan...Nedenleri,niçinleri sorgulamadan yine bir serüvene atıyor kendini..Aslında oda biliyor yine acı çekecek ve yine yeniden herşey başa dönecek..Ama nafile..Bin kerede aynı acıyı çeksen bin kere daha buna katlanmak için atarsın kendini uçurumun kenarından...Hayalinde ölmek değil uçurumun kenarındayken kanatlanıp uçmak vardır..O yüzden düşünmez bir saniye sonrasını...
Bende artık düşüncelerime kendimi bırakıp orada yaşamak istiyorum..
Gerçeklere dönmeden hiç bir şeyle yüzleşmek zorunda olmadan hayal aleminde yaşayamaz mıyım?
Nefes alırken içimde olan zehirin kendisini dışarıya atmak istediğini hissediyorum...Sanki kanım vücudumda dolaşırken acı veriyor bana..Dışarıya bıraksa kendini simsiyah çıkacağına o kadar eminim ki..Acı olan bunun bir tedavisi yok...Beynimdeki düşünceleri değiştirmeye yarayan bir ilaç bulamadım henüz..Vücudum pelte gibi..Sokağa bırakıyorum kendimi...Kendi köşemden dünyayı dünyanın içindeki ülkeleri ve onların içindeki şehirleri en sonunda tek tek insanları izliyorum...
Tüm bunları düşündüğümde yaşadıklarımız bizim için dünyadan bile büyük öyle değil mi?Aslında daha büyük dertleri,tasaları,hüzünleri olan kişiler varken belkide benim yaşadıklarım çok hafif bir zelzeleden ibarettir...
O yüzden acıya alışmak ve onunla yaşamayı öğrenmek istiyorum.belkide onunla büyümek... kimbilir...
YORUMLAR
Arkadaşım internette bir şeyler ararken karşılaştım yazınla. Ama hiç yadırgamadım yazdıklarını, hatta bana çok yakın yazdıkların. Ne hissettiğini anlayabiliyorum desem, biliyorum ki beni kimse anlayamaz dersin, hoş haklısın, ben de söylemeye çekiniyorum. İlaçların faydasız olduğundan söz etmişsin, belki depresyon tanısıyla belki de okb tanısıyla aldın bunları. Ama geceleri kafanı yastığa bastırarak sessiz sessiz ağlıyorsun, sesini kimse duymasın istiyorsun. Bunların yanında istiyor olabileceğini düşündüğüm bir diğer şey ise; çığlıklarının duyulması ama söylediklerinin anlaşılamaması olabilir. Ailenle yaşıyorsun sanıyorum ki ve sesini duymaları, onların da acı çekmesine neden olacak diye düşünüyor ya da sana soracakları neden sorusundan çekiniyor olabilirsin. Biliyorsun ki ne zaman ağzını açıp ta anlatmaya kalksan, sözcükleri söyledikten sonra o sözlerin tam olarak söylemek istediklerini karşılamadığını fark ediyorsun. Aklındaki düşüncelerden rahatsızlık duyuyorsun, hatta ızdırap çekiyorsun. Acıyla yaşamayı öğrenmek istiyorsun çünkü hayatta senin için acıdan başka bir şey olmayacağını düşünüyorsun, varsa bile acılarının seni hiçbir zaman bırakmayacağını düşünüyorsun. Aslına bakarsan ben bu şekilde düşündüğüm için yaptığım arama sonucunda karşılaştım yazınla.
Aslında korkağın biriyim demişsin. Bu yakıştırmayı yapmanın şöyle bir nedeni olabileceğini düşünüyorum: istisnai durumlar haricinde hiçbir insanın üzerinde düşünmediği, hatta farkında bile olmadan başarabildikleri şeyler (belki de günlük rutinler) senin için çok sancılı. Ve bu kadar basit şeylere bile takılı kalmak, senin kendini değersiz ya da beceriksiz hissetmene neden oluyor.
Nedenini bile bilmediğin saçma sapan düşüncelerden bahsetmişsin. Bu düşünceler senin başka konular üzerine yoğunlaşmanı engelliyordur öyle sanıyorum ki. Hatta bu düşünceler dışındaki acıları bile tadıyla yaşayamamaktan dem vurabilirsin. Bir cenaze bile olsa, herkes kaybın acısını yaşarken, sen bu acının yanında birde sabit kaygılarınla boğuşacaksın belki de.
Kendinden başka kimseye kızgın değilsin, çünkü çektiğin acıların nedeni senin düşüncelerin, sürekli olarak boğuştuğun, sen karşı koymaya çalıştıkça daha da güçlenen kaygıların, yani senin aklın, yani suçlusun. Ben seni suçlamıyorum, suçlu olduğun gibi bir düşünceye de sahip değilim. Sadece senin düşünce biçimini yansıtmaya çalıştım haddim olmayarak.
Daha büyük dertleri olan insanlar var, bunun farkındasın. Ve haline binlerce kez şükrediyorsundur. Ama senin durumunun o kadar da kötü olmaması sana mutluluk da vermiyor. Ya da senin sahip olduğun şeylere bile sahip olmayan insanların mutlu olabilmesini kendi dayanıksızlığın olarak yorumluyorsun.
Ve yazıya dökmediğim bir çok düşünceye sahip oldum yazını okurken. Bilgiçlik taslamaya çalışmıyorum, hatta bunları yazmanın benim haddime olmadığını da düşünebilirsin. Böyle düşünüyorsan gerçekten de haddimi aştım demektir zaten. Her insan aynı müzikte, aynı resimde farklı duygulara kapılır, biliyorsun. Aynı şeye baktığında aynı şeyi görmez farklı kişiler. Ben sadece gördüklerimin bir kısmını söylemek istedim. Bu yüzden söylediklerimin yanlış olması durumunda affına sığınıyorum. Eğer yanlış değilse, bil ki yalnız değilsin.
turgutozben tarafından 9/12/2010 10:31:13 PM zamanında düzenlenmiştir.
ozgurluk
turgutozben
ozgurluk
Artık yaşadığım olaylar karşında nekadar ayakta kalabiliyorum bunu görmem gerekiyor...Eskiden derdim !Ben hiç bir şeyden korkmuyorum !Kimse beni yıkamaz...!İnsan kendi kendine ne kadar yalancı olabilirki ?İnanın bunun sınırı yok...Kendimize söylediğimiz yalanların hesabını tutmak imkansız...Ben mutluyum , ben aşığım .. Aslında korkağın biriyim!
Peki...Farzedelimki ben çok mutluyum o zaman gece çökünce kafamı yastığa gömüp kimse duymasın diye katılarak ağlıyorum...
Bu hayatta bağıra bağıra ağlamak bile benim için bir lütufsa güzelce yaşayıp gitmek için beni ayakta tutacak birine ihtiyacım varsa ve nedenini bilmediğim bu saçma sapan düşüncelere bağımlı yaşıyorsam bir yerlerde büyük bir yanlış yaptığımın kanıtı var demektir...Karşınızdaki kişiye hiç sormak istediklerinizi soramadığınız anlar oldu mu?benim oldu...
Soruları peşpeşe sıralamak hatta boğazına yapışıp bana cevap ver demek geçiyor içimden!Ama susuyorum...
Sessiz yığınların içinde ince bir çizgi gibi yüreğim...Hayatında ara renkleri barındıran insanlara o kadar özeniyorum ki...Bence hayat sadece siyah ve beyaz...Neden bu kadar katıyım diye soruyorum kendime..Her akşam eve gittiğimde kendi davamın hem maktul’ü hem sanığı oluyorum.Hem ölenin hem öldürenin yerine geçip hangisine daha yakın olduğumu merak ediyor ve mahkemenin neticesini öğrenemeden başka bir tarihe atıyorum davayı...Kızgınlığım,öfkem kimseye değil aslında kendime!
Neden diyorum neden?sadece ölmek ve yaşamak mı asıl olan...Hemde çok fazla insanın toprağın üstünde ölü gibi yaşadıklarını görmüşken...
İnsan kendine bu kadar yüklenir mi?Her başarısızlığı yüzünden kendi mahsenine kendini kilitler mi?
Bir zaman sonra mahsende yaşamayada gün yüzüne çıkmayada alışıyor insan...Nedenleri,niçinleri sorgulamadan yine bir serüvene atıyor kendini..Aslında oda biliyor yine acı çekecek ve yine yeniden herşey başa dönecek..Ama nafile..Bin kerede aynı acıyı çeksen bin kere daha buna katlanmak için atarsın kendini uçurumun kenarından...Hayalinde ölmek değil uçurumun kenarındayken kanatlanıp uçmak vardır..O yüzden düşünmez bir saniye sonrasını...
Bende artık düşüncelerime kendimi bırakıp orada yaşamak istiyorum..
Gerçeklere dönmeden hiç bir şeyle yüzleşmek zorunda olmadan hayal aleminde yaşayamaz mıyım?
Nefes alırken içimde olan zehirin kendisini dışarıya atmak istediğini hissediyorum...Sanki kanım vücudumda dolaşırken acı veriyor bana..Dışarıya bıraksa kendini simsiyah çıkacağına o kadar eminim ki..Acı olan bunun bir tedavisi yok...Beynimdeki düşünceleri değiştirmeye yarayan bir ilaç bulamadım henüz..Vücudum pelte gibi..Sokağa bırakıyorum kendimi...Kendi köşemden dünyayı dünyanın içindeki ülkeleri ve onların içindeki şehirleri en sonunda tek tek insanları izliyorum...
Tüm bunları düşündüğümde yaşadıklarımız bizim için dünyadan bile büyük öyle değil mi?Aslında daha büyük dertleri,tasaları,hüzünleri olan kişiler varken belkide benim yaşadıklarım çok hafif bir zelzeleden ibarettir...
O yüzden acıya alışmak ve onunla yaşamayı öğrenmek istiyorum.belkide onunla büyümek... kimbilir...
ZEVKLE HAZLA OKUDUM AKICI DİZELERDİ TEBRİK EDERİM.