- 901 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KEKLİK VE GELİN
Salihli’nin Yörük köylerinden birisinde, Yörük oğlu Cemal’i evlendirmiş. Düğün bitmiş, gelin ile damat gerdeğe sokulmuş. Cemal’in gerdek gecesi hakkında bilgisi yokmuş. Görücü usulü ile de evlendikleri için, gelin ile damat birbiriyle önceden hiç konuşmamışlar. Oğlan gelini tam yedi yıl konuşturmayı başaramamış ve kızın dilsiz olduğunu düşünerek, ailesine geri iade etmeye karar vermiş. Silahını kuşanmış, gelini de atın terkisine atarak gelinin köyüne doğru yola çıkmışlar.
Yolda önlerine bir keklik çıkmış. Cemal avcı, durur mu hiç? Hemen attan inmiş, silahıyla nişan alıp ateş etmiş ve kekliği vurmuş. Tam ata binecekken bir başka keklik daha görmüş, onu da vurmuş. Keklikleri kızın eline vermiş, gelin damadın niyetinin kötü olduğunu, tenha bir yerde kendisini de öldüreceği korkusuna kapılmış. Kekliklerle konuşmaya başlamış.
- Hey kınalı keklik, dil de kesen baş da kesen,
İşte bu dildir senin kelleni kesen!
Oğlan, gelinin keklik ile konuştuğunu duyunca ve görünce, onun dilsiz olmadığını anlamış ve atı geri çevirmiş, doğru evlerine gelmişler. Sonra keklik gibi kızları, babayiğit oğulları olmuş, ömür boyu mutlu olarak yaşamışlar.
Deneyimli Cemal, Yörük aşiretinin sağdıç başı olmuş, başka arkadaşlarının da aynı duruma düşmemesi için, onları evlilik örf ve âdetleri konusunda eğitme görevini yapmış.
Kaynak: Ali Aksakal.Salihli Hikâyeleri-Salihli: Sanayi ve Ticaret Odası,2008.96 s.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.