KANA KANA İÇELİM BU GECE KANMALARIN ŞEREFİNE
Eskiden daha mı kolaydı beynimle kalbimin arasındaki savaşı kalemimle kesip, kağıdı hakim kılmak? Beynimin loblarından ağız boşluğuma düşen cümlelere ev sahipliği yapmayı ne kadar seviyormuş dilim meğer, bir türlü dışarı çıkarmıyor onları. Çeperlere çarpıp sersemleşiyorlar, yaz günü açık pencereden odaya girmiş güvercin gibi. Güvercinden çok evin küçük çocuğu korkar bu geçici tutsaklıktan. Benim de cümlelerimden çok yüreğim korkar oldu, onların ağız boşluğumda ki çıkamamazlık durumundan.
Okuyun beni Ey insanlar, sizlere anlatacak bir hikayem, soracak sorularım var.
Vakit gece yarısını çok geçe. Dünya kendi çevresinin yeni bir turunda, başı dönmüş midesi bulanmış biraz da. Hani içini bastıracak tuzlu bir şeyler olsa… Derken ağlamış ilk insan. Kana kana ağlamış… “Kana kana” nasıl bir ikilemedir ki, rahatlamayı hissettirirken arsız bir doyumsuzluğu da yol arkadaşı yapar kendine. Kana kana içersin suyu, kana kana ağlarsın, kana kana seversin… Hem sonsuz “oh be” hem sonsuz “of be” ler barındırır bünyesinde. Aynı sebeple kanarsın mumları yatsıya kadar yanık kalacak olanlara. Kandırılmaz insanoğlu, kanmaya meyilli doğar. Çünkü kan çeker kanmayı.
Ve ağlamış insan… Tuzlara bulanmış Dünya, basılmış içi… Ezilmiş yüreği. Neden tuzludur gözyaşı bilir misiniz, ey insanlar? Daha doğrusu neden tatlı değildir? Eğer tatlı olsaydı kanmazdınız acılarınızın geçici olduğuna, bir daha yaşanmayacak ki, oldu bitti yalanı rahatlatmazdı sizi. Çünkü yapış yapış olurdu yanaklarınız ağladıktan sonra, gülemezdiniz hemen, gerilirdi deriniz. Akıp gidivermezdi yüzünüzden sizi ağlatan neden. İz bırakırdı ve iz bırakanlar unutulmazdı. Siz kanın diye bütün bunlar, sorgusuz inanın ki mutlu yaşayın, toplumun huzurunu kaçıran bir at sineği olmayın Sokrates misali. Sakın ha, sakın emi?
Bir yalana daha kandık yıllar önce, dediler ki insan kalbi dört odacıklıdır. İnandınız sorgusuz. İnsan kaç kişiyi severse o kadar odacığı vardır kalbin ve birinin anahtarı açmaz diğerinin kapısını hiçbir zaman. Zorlanır kapılar kırılır dökülür ama çıkmaz odanın asıl sahibi. Her biri oturur kendi köşesinde. Olan kalbi taşıyan biçare insana olur. Aldatır ve aldanır… Kandırır ve kanar…
Bitti diyeceklerim, dermanım kalmadı soluksuz cümlelere suç ortaklığı yapmaya. Kana kana yazdım, kana kana okuyun diye. Çünkü insanız, kanmaya doğuştan meyilli… Kanmak ve insan olmak birbirinin kan kardeşi.