- 460 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
esas olan
‘’ Kötümser yanlız tüneli görür, iyimser tünelin sonundaki ışığı görür, gerçekçi tünelle birlikte ışığı ve de gelecek treni görür. ‘’ -J.Harris-
Şimdi kendimize sormamız gerek soru biz hangisiyiz? Elbette bir insanı baştan ayağa kötümser ya da baştan ayağa iyimser olarak yaftalamak doğru bir davranış değildir. Çünkü insan değişkendir. İnsanın değişken yapısı hayatın değişken yapısından kaynaklanır. Doğru olan soru hangimiz hangi konu da iyimser, kötümser ve gerçekçiyiz olacaktır. Konuyu sabit tutarsak insanları iyimser, kötümser ve gerçekçi olarak birbirlerinden ayırabiliriz. İnsan kimi zaman iyimser, kimi zaman kötümser, kimi zaman gerçekçidir. Kötümserliği, iyimserliği ve gerçekçiliği hayatın karşısında duruş açısı olarak belirleyenler ise müstesna.
Düşünmenin çeşitleri mevcuttur. Bu çeşitlerin hepsinden bahsedecek değilim elbette. Konumuzla ilgili olanlardan bahsedeceğim yalnızca. Kimi insan mantığıyla, kimi insan duygularıyla düşünür. Kimi insan realisttir, kimi insan romantiktir. Ben rasyonalist ve pragmatist düşünmeden yanayım. Ama günümüzde popüler kültür bize aklımızla ve mantığımızla düşünmememiz gerektiğini söylüyor sık sık. Yüreğimizle düşünmemizin doğruluğunu savunuyor. Duygularımıza güvenmemizi söylüyor. Popüler romanlarda, popüler televizyon programlarında, popüler radyo programlarında ve popüler şarkılar da bize duygusal olmamız salık veriliyor. Bence bu büyük bir yanılsama ve en amiyane tabirle büyük aptallık.
Duygusal olmanın hiç kimseye bir faydası olduğunu düşünmüyorum. Duyguları ile düşünen ve duyguları ile hareket eden kişinin sonu muhakkak suretle kaos ve yıkımdır. Bunun başka bir açılımı mevcut değildir. Popüler kültür kalabalıklara hitap eder ve kalabalıklar aptaldır. Popüler kültür rant peşindedir, ilginin peşindedir. Bu durumda popüler kültür rasyonalizmle hiçbir ilgisinin olmadığı gerçeği ortaya çıkar. Popülizm bize nasıl yaşamamız gerektiğini gösterir. Oysa gösterdiği yol hastalık bir yoldan başkası değildir. Birey öncelikle kendini tanımalı, sonra kendine en uygun olan yaşam yolunu belirlemelidir.
Romantizm hastalıklı bir bakış açısıdır. Romantizmin kökeninde narsizm, mazoşizm, sadizm, fazla miktar da arabesk ve anarşizm yatmaktadır. Oysa popüler kültür bu yapıyı reddeder ve bize romantik olmamız gerektiğini söyler. Bunun içinse ikili ilişkilerimizi yani içgüdülerimizi kullanır. Kadınlar romantik erkeklerden hoşlanır genellemesi ne kadar hastalıklı bir bakış açısıyla, erkekler evcimen kadınlar hoşlanırlar genellemesi de o kadar hastalıklıdır. İnsan üzerine yapılan genellemelerin büyük bir bölümü saçmalıktan ibarettir. Her insan farklı bir bakış açısına ve farklı duygulara sahiptir. Kimi kadınlar güçlü bir erkeğe, kimi kadınlar şevkat isteyen bir erkeğe ilgi duyarlar. Bu durum erkekler içinde geçerlidir. Kimi erkekler evcimen bir kadına, kimi erkekler toplumsal yönü güçlü bir kadına ilgi duyarlar. Bunları genellemek son derece yanlıştır. Duyulan ilgiyi romantizmle açıklayıp insanın tüm ömrünü romantizme adamasını istemesi ise gerçekten çok büyük bir aptallıktır. Duyguların bile bir mantığı ve bir sistematiği vardır. Aksini düşünenler kendi çıkarlarını düşünmektedirler.
İnsanın istekleri ve ihtiyaçları sonsuzdur. Sonsuz ihtiyaçlar içinde kadın erkeği, erkek kadını ister. İsterken duyguları, yaşadıkları, hayata bakış açısı yönlendirici rol oynar. Yani aşk perileri, sevda böcükleri gibi şeyler yoktur. İnsan elbette insana ihtiyaç duyar. Elbette insan duygusuz bir robot değildir. Bahsettiğim duygularımızın hayatımızın yalnızca bir kısmı oluşturduğudur. Hayat matematik ve mantıkla iç içedir. Bunun aksi düşünülemez.
Kimilerimiz yalnızca tüneli görür ve hayıflanırız. Kimlerimiz tünelden süzülen ışığı görür ve umutlanır. Kimlerimiz ise hem tüneli, hem ışığı, hem de treni görürler. Esas olan bütünü görebilmek ve buna göre hareket etmektir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.