- 670 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
.
-Git bakalım Selen, git! Ne oldu yani sana biraz bağırdımsa. Bilmiyor musun sanki benim sinirli bir adam olduğumu? İş yerimdeki sorunlarımı da biliyorsun. Kaç zamandır müdürle düşman gibiyiz. Bu mu yani sevmek? Tamam, geçen gün çok sinirlendim, sana ağır laflar söyledim. Ama idare edeceksin beni. Her evde olur bunlar. Sen bu evin kadınısın, katlanacaksın tabi ki bazı şeylere. Çocuğu da aldın götürdün annene. İyi mi oldu yani şimdi? Selen bak! Eğer böyle inat etmeye devam edersen bu yuva dağılır sana söylüyorum. Bir daha da beni de bulamazsın..
-Ahmet, mektubunda “Bana katlanacaksın” diyorsun. Yazıklar olsun sana! Bunca sene senin bitmek tükenmek bilmeyen sinirine, bundan dolayı sürekli kavga çıkarmana göğüs geren ben değil miydim? Ama artık dayanılacak gibi olmadığının farkında bile değilsin. Hadi kendimi geçtim, alıştım sana. Ya Can? Daha sekiz yaşında. O’nun önünde her gün ettiğimiz kavgalardan çocuğun ne kadar üzüldüğünün farkında değil misin? Eğer bu yuva dağılacaksa bil ki benim yüzümden değil, senin öfkene hakim olamadığın içindir. Bir daha beni bulamazsın demişsin. Ahmet ben çok düşündüm. Sen kendini değiştirmedikçe bizim o evde asla huzurumuz olamaz. Ve artık ben senle sürekli kavga etmekten, usandım, bıktım. O yüzden bir daha sana dönmeyi asla düşünmüyorum.
-Selen, bugün senin ve Can’ın benden gidişinizin dördüncü ayı. Bir gün çekip gideceğini hiç ama hiç düşünmemiştim biliyor musun? Gidersen de üç beş güne dönersin dedim. Sizden sonra ev çok sessiz. Ölüm sessizliği gibi. Selen galiba sen haklıydın. Ben gerçekten sana çok haksızlık ettim. Bu arada her şey ardınızda bıraktığınız gibi. Bir ben değiştim sadece. Sizden sonra, en yakın arkadaşım Alkol oldu. Senin ve oğlumun hasretini ancak böyle söndürüyorum. Bu arada işten de atıldım. Alkolik ve kendini kaybetmiş birini istemiyorlar. Bütün gün evdeyim. Gecelerim, gündüzlerim birbirine karıştı. Bazen duvarlar üzerime üzerime geliyor, boğuluyorum. Kaç zamandır saçımı, sakalımı da kesmiyorum. Annem emekli maaşından yardım ediyor bana. Zaten masrafım yok. Boğazımdan sizsiz bir tek lokma geçmiyor. Tek masrafım sevgili dostlarım içkim ve sigaram. Akşamları Can’ın resmine bakıyorum. Bende kalan, o minik yeleğini öpüp kokluyorum. Can’ı çok özledim biliyor musun? Hep odasında yatıyorum kokusunu içime çekmek için. Dün O’nun okuluna gittim uzaktan da oğlumu göreyim diye. Ve gördüm onu. Gördüm canımın içini. Arkadaşlarıyla birlikte gülüp oynuyorlardı. Bilmiyorum ben aklında var mıydım? Koşup ona sıkı sıkı sarılmak istedim. O süt kokusunu koklamak istedim. Yüzümü yüzüne değdirmek istedim. Yapamadım. Benim bu perişan halime üzülmesini istemedim. İçim yana yana O biricik Can’ımı seyrettim. Kah mutluluktan ağladım. Kah hasretinden hıçkırıklara boğuldum. Sizi çok özledim anlıyor musun? Lütfen dönün artık! Sizden sonra evdeki bütün çiçekler soldu .Kuşlar bile pencereye gelmez oldu. Her kez biliyor artık bu evde Can yok, Sen yok, hayat yok…
-Ahmet, bütün bunlara ben mi neden oldum? Allah’ının aşkına söyle. Neden bana bu mektubu yazıp beni daha da acılara boğuyorsun. Sanıyor musun ki ben o evden çıktıktan sonra eteğime zil takıp oynadım? Biliyorsun senle ne kadar tartışsak da, ben en güzel günlerimi o evde yaşadım. Sende gözümü açtım ben. Ben, sende çocuk oldum. Kadın oldum. Ana oldum. Sanma ki evliliğimize vefasızım. Sanma ki her şeyi içimden bir kerede söküp atabildim. Hele, Can.. Çocuk rüyalarında hep “Babam, Babam diye sayıklıyor. Her gece senin resmini öpmeden, sana “iyi geceler babacım” demeden yatmıyor. Hangi ana ister yuvası dağılsın. Ahmet, seni severdim, hem de candan bilirsin. Gene içimde başkasın. Ayrıldık diye ne olur kendini bırakma. Kendine yazık etme. Bizleri de burada daha fazla kahretme.
-Selen, Selenim. Sana iyi haberler vermek istiyorum. Bilmiyorum bu saatten sonra, yani beş aydan sonra kıymeti var mı senin için? Alkolü bıraktım artık. Kendime bir işte buldum artık. Bu arada psikoloğa da gidiyorum, sizi benden koparan şu kahrolası sinirli halimden kurtulmak için. Selen, yalvarırım gelin artık. Başka ne yapmamı istersen söyle, inan yaparım. Tut artık ellerimden, yalvarırım tut….
-Canım babacım benim. Canım babacım. Çok mutluyum artık. Annem valizlerimizi toplamaya başladı. Bu hafta sonu yanına geliyoruz. Bir daha senden hiç ama hiç ayrılmayacakmışız….
YORUMLAR
" Kaybetme korkusu ".......Tüm ilişkilerimizin odak noktası duygu. Hayatımızda " var " dediğimiz insanı kaybetme korkusu taşıyorsak dört elle sarılırız. Kaybedinceye kadar anlamayız bizim için önemini. Varlığının dodurduğu boşluklarımızı fark etmeyiz. Hoyratça harcarız, ona ait herşeyi. Nasıl olsa gitmez, bırakmaz, kaybetmem zannederiz. Sonra bir gün bakarız ki, yok. Güm.! Derin bir boşluk bırakmıştır arkasında. Sersemleriz, sendeleriz. Var gücümüzle çabalarız geri döndürmek için.....
Saygılar.
Mustafa Sakarya
Muhteşem.... elinize yüreğinize sağlık efendim. tebrik ediyorum saygımla...
Mustafa Sakarya
'' Sizden sonra evdeki bütün çiçekler soldu .Kuşlar bile pencereye gelmez oldu. ''
Tek bir cümle bile yetiyor aslında, yuva yıkılmasının ne demek olduğunu !
Çok güzel bir kurgu, güzel anlatım. Faydalı mesaj. Yazar, sosyal bir görevi yerine getiriyor.
Mustafa Sakarya
Mustafa Sakarya
Mustafa Sakarya
Mustafa Sakarya
Harikaydı...
Kaleminize de, yüreğinize de teşekkürler. keşke herkes Ahmet gibi hatasını anlayıp telafi edebilse.
Mustafa Sakarya
mustafa bey tebrik ederim .konu ve kaleme alınışı harikaydı.kaleminize ve yüreğinize sağlık
Mustafa Sakarya
Muhterem bu yazı ile güne damga vurursan şaşma.
Sanat,
duygu,
bilgi,
öğüt,
sosyal hayat. Vel hasıl her şey var yazıda.
Benim gibi duygusuz bile hislendi.
Tebril ederim. 10 Numara.
Selamlar.
Mustafa Sakarya
Tebrikler,günümüz ailelerinden bir çoğunun karşılaştığı konuyu işlemişsiniz.Evlilik özveri ister,bu hep tek taraflı olursa öykünüzde olduğu gibi,bir taraf dayanamaz hale gelir,kopmalar başlar.
Gereken profesyonel yardım alınıp çareler üretilmeli.Çok güzeldi,iyi mesajlar içeriyor,saygılar.