- 882 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
AŞK ÖCÜ/MÜ!
AŞK ÖCÜ/MÜ!
Size: “Hiç âşık oldunuz mu?” diye sorsam… nasıl cevaplandırırdınız?
Genelde birçoğunuz bu soru karşısında, ya utanır ya da anlamsız bir konuyla muhatap olmuşçasına şaşkınca bakarsınız.
Bazılarınız ;“güçsüzlük” saydığı için “aşkını” gizleme ihtiyacı duyar;
Bazılarınız da “aşka inanmam!” diyerek “aşkın gereksizliği” üzerine nutuklar bile atarsınız.
Nedense en insanca, en yüce duyguyu şekilden şekle sokarız da; bir türlü üstümüze kondurmayız. Hâlbuki tanrıya giden yoldaki ilk durağımız aşktır…
İlk durakta; “insandan insana” sevda!
“Yıldırım aşkı, çocukluk aşkı, gençlik aşkı, platonik aşk…” diye ne kadar sınıflara ayırsak da; her aşkın kokusu, tadı, pembesi, mavisi, sarısı başka başka olsa da; her aşk farklı gülse, farklı ağlasa da; ne olursa, nasıl olursa olsun; aşk ile başlayan her cümle, önce yüreklere uğramakta(!)”
Ne kadar korkulursa korkulsun, saklanırsa saklansın, ne kadar inkâr edilirse edilsin; hepimiz biliriz ki en büyük zenginlik “aşk”la yaşanmakta…
Aşk, bereketli bir yağmur gibidir toprağımıza, bir öpüştür insanlığımıza ve tek nedendir var olmamıza(!)
Uğramadığı kapılar, gelişmez, değişmez, nasılsa öyle“renksiz, zevksiz, anlamsız, ruhsuz, hatta tensiz(!) olarak” son bulmakta.
Aşk elbette hep bahar estirmez başımızda.
Çoğu zaman hiçbir hazırlığımız olmadan, aniden çıkılan bir yolculuk gibi düşürür bizi yollara!
Sonunu bilmiyor da olsak, arada bir pusulayı şaşırıp ümitsizlik fırtınasında da savrulsak; yaşamımızı anlamlı kılan anılar, sadece sevgiyle başlayan adımlarımızda.
Hele ağızda acı bir tat bırakıyorsa, daha çabuk “âşık’laşır”, pişeriz adamlığımızla.
Bin kez pişsen de(!),bir kez yanmaktan vazgeçme!
Şair Nietzsche’nin söylediği gibi: “BENİ ÖLDÜRMEYEN ACI, BANA GÜÇ VERİR...”
Ne güzel olur, aşkla yıkanmışsa dünyan; “Güçlü, cesaretli, dürüst bakar gözlerin ve gözlerinde gök rengi, teninde aşkın pembesi… ben diyemezsin; ‘biz’ söyler aşkın dili.” Bundan daha güzel daha insanca ne olabilir ki?
Merak ediyorum, kaç kişi bu gözle bakabiliyor “aşka” şimdi!
14 Şubat “sevgililer gününe” bir telaş, bir telaş…
“Yürekten haber veren hiç yok da!” sevgiye mi, sevgiliye mi, yoksa hediyeye mi bunca hesap kitap?
Aşk söylemleri havada uçuşuyor ama “reklâmın gücü ile” hepside tüketmek adına.
Gerçekte, kime sorsam diyor ki“Aşk öcü”…galiba, sevgisiz sevgili daha revaçta.
Bir haftadır İstanbul’da, sevgililer günü nedeniyle “Sevgilime hediye arıyorum.” diyen bazı gençlere takıldım. Sordum, soruşturdum; şöyle genetiği ile oynanmamış, “GDO”suz bir aşk duymak ve yazmaktı amacım.
Baktım ki; paraya tapınmış zevatlar, aşkı parayla satın almaya çalışmaktalar.
Aşk bizden korkar olmuş; biz de, ya paradan ya da insanlığımızdan…
Ama bilsek ki “aşk” en insanca yanımız ve bunu yaşamalıyız. 14 Şubat ya da 23 Mart, ne fark eder; Her gün sevgili ol.
Korkma; “aşk” en büyük güç, en güzel sevap…
YORUMLAR
Yazı , anlam ve içerik bakımından oldukça güzel. Mesaj da öyle.
Bildiğim kadarıyla Sayın Nurcan Hayriye yerel bir gazete/dergide köşe yazarı. Bu nedenle eleştirilmesi özellikle gerekiyor !
Ben ,yazım kurallarında çelişki ve hatalara rastladım, çokca.
''Size: “Hiç âşık oldunuz mu?” diye sorsam… nasıl cevaplandırırdınız?
Bazılarınız ;“güçsüzlük” saydığı için “aşkını” gizleme ihtiyacı duyar; Bazılarınız da
Hâlbuki tanrıya giden
pembesi… ben diyemezsin;
Merak ediyorum, kaç kişi bu gözle bakabiliyor “aşka” şimdi! gibi..
Fikret TEZAL tarafından 2/15/2010 5:42:34 PM zamanında düzenlenmiştir.