- 2959 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SEVGLİLER GÜNÜ VE ARKADAŞIM
Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın...
"Nereden çıktın bu vakitte" dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında;
"Gözünün dilini" bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...
Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.
Kucaklamalı seni güvenli kolları,
...dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı...
En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...
Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.
Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli.
Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, "hak ettim" diyebilmelisin.
Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi...
Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş...
Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin.
Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş...
* * *
Böyle bir dostum var benim.
Pek sık görmesem de hep yanımda olduğunu bildiğim, yalansız riyasız dertleşebildiğim.
Kuşağımın en iyisiydi hilafsız...
Beraber okuduk, birlikte koştuk son 20 yılın amansız parkurunu...
Katılasıya ağladık, doyasıya güldük yol boyu... Ekmeğimizi ve acılarımızı bölüştük. Çocuklar doğurduk, büyükler gömdük.
Sonunda yara bere içinde oraya buraya savrulduk.
Buluştuk geçenlerde...
Bitaptı; kayan bir yıldız kadar ışıltılı, bir o kadar yorgun:
"- N’apıyorsun" diye sordum.
"- Seyrediyorum" dedi; "çaresizce, öfkeyle, şaşkınlıkla ama sadece seyrediyorum".
Seyrettiği; kuşağımızın en kötülerinin, pespayelik yarışında ipi ilk göğüsleyenlerin zirveye hak kazanmalarındaki akıl almaz gariplikti.
İyiliğin ve ustalığın bu kadar eziyet gördüğü, kötülüğün ve yeteneksizliğin bunca ödüllendirildiği bir başka coğrafya var mıydı acaba?
Okuldaki ideallerimizden, gençlik coşkumuzdan söz ettik bir süre; tozlu raftaki bir kitabı yıllar sonra merakla karıştırır gibi...
Ülkemizin kaderini değiştirmeye azimliydik mezun olurken; lakin karanlığını boğmaya yemin ettiğimiz ülke, karanlığına boğmuştu bizi...
Pazarda görsek tezgahından meyve almayacağımız adamların cenderesinde bir ömür geçirmiş, tünelden çıkış sandığımız ışığın, üstümüze gelen kamyonun farı olduğunu çok geç fark etmiştik.
Velhasılı ne sevebilmiş, ne terk edebilmiştik.
Krizde geçmişti bütün gençliğimiz; ve şimdi çocuklarımıza tek devredebildiğimiz, çok daha ağırlaşmış bir kriz...
"- İşte" diye iç geçirdi kadim dostum, "...bunları seyrediyorum bir kenardan sessizce..."
* * *
İşte en çok da böyle zamanlarda bir dostu olmalı insanın...
Yıllarca aynı ip üstünde çalışmış, cesaretle ihanet arasında gidip gelen bir salıncağın sınavında birbiriyle kaynaşmış iki trapezci gibi güvenle kenetlenmeli elleri...
"Parkurun bütün zorluğuna rağmen dostluğumuzu koruyabildik, acıları birlikte göğüsleyebildik ya; yenildik sayılmayız" diyebilmeli...
Issızlığın, yalnızlığın en koyulaştığı anda, küçücük bir kağıda yazdığımız kısa, ama ümitvar bir yazıyı, yüreğe benzer bir taşa bağlayıp birbirimizin camından içeri atabilmeliyiz:
"Bunu da aşacağız!
İmza: Bir dost!.."
CAN DÜNDAR(KIYMETLİ ŞAİRİMİZDEN ALINTIDIR)
Bugün sabah 9da kalktım eşim ve oğluma güzel bir kahvaltı hazırladım. Kahvaltı masasına kırmızı bir gül koydum,tabiki çok mutlu oldular farklı bir andı .Sonra eşim bahane bulup dışarı çıktı ve eve geldi elinde bir parfüm ve kırmızı bir gül sevgililer günümü kutladı çok sevindim.Eşim malesef şoför olduğu için acil yola gitmek zorunda kaldı.Ve ben bilgisayarımda msneme bakarken çok sevdiğim kankardeşimi gördüm onunla saat 3te bir başladık konuşmaya 8de bitti konuşmamız.Dile kolay 15yıldır bukadar sohbet edememiştik ortaokuldan arkadaşımdı kendisi.Eski günlerimizi yad ettik benim yaptığım çocukluklarımı onun yaptıklarını .Ben köyde oturuyordum ozamanlar benimle bize gelmişti ve bir arkadaşımız daha vardı o ve arkadaşım ile çaya gittik(çay dediğimde dere kenarı )orda oynuyorduk bebeklerimizi yüzdürüyormuşuz onun bebeğinin ayağı düştü diye ben dereye balıklama dalmışım ve bebeğin ayağını kurtarmışım.Ama azdaha boğuluyordum=)
sonra okulda coğrafya dersinde hep birbirimize mektupyazar sıranın altından onun masasının altına atardım .Coğrafya hocam ise bana Songül deve kuşu gibi kafanı ne saklıyorsun sıranın altına derdi sınıfta gülerlerdi.Ama çok severdim Ali Gülep hocam kalp kırmazdı .Bir keresinde ise okulun kantininde kızın teki oyuncak yılanı almış beni kovalıyordu bense ağlıyordum (yılanı ben ansiklopedide görsem hala korkarım)arkadaşım beni görünce beni ağlatan kızı dövmekten beter etmiş.Ben arkadaşımda ders çalışmak için kaldığımda dönem ödevlerini yapardık arkadaşım uyurdu kendi ödevimi yazdıktan sonra onun ödevlerinide yazardım.Ahmet abimiz vardı oda lise sona gidiyordu başka okulda akrabaydı(arkadaşımın)oda kitapı alırdı kafasına vururdu songül çalışıyorda sen niye çalışmıyorsun diye .Hatta birkeresinde ben arkadaşımı çok kıskanmıştım neden başka kızla konuşuyorsunda benle konuşmuyorsun diye aslında hiç ayrılmıyorduk ama delilik işte paylaşamazdım canım Şefika’mı........
İşte böyle anılarımızı paylaştık dostluğumuzun nekadar kıymetli ve tutkunluğumuzu anladık. Şimdiki çocuklara bakıyoruzda hep sanal dünya oyunlar aradaşlıklar bilgisayarda.Ben en güzel değerli günümü böyle canım arkadaşımla dertleşerek geçirdim .Öğretmenlerimizi andık aramızdan ayrılan öğretmenlerimize dua ettik .Özen Erduran,Melek Karaca,Melahat Adaklı,Reyhan Bora, Alican Sağlam,Yaşar Gökçe,Soncay hocalarımız,Hatice Zaimoğlu....(Bütün emeği geçen değerli öğretmenlerimze sonsuz saygı ve selamlarımızı sunuyorum)Umarım bizimki kadar üstün dosluklar hep devam eder değerlerimizi hiçbir zaman kaybetmeyiz saygı ve selamlarımla.
SONGÜL BOZKA ÖZGÜN BİLECİK(VEZİRHAN) SİNOP 14 ŞUBAT 2010 SAAT 01:45
YORUMLAR
Songül hanım; paylaştığınız alıntı ve hatıratınız uyuşmuş.
Yazınızda şekil hataları olsa da önemi yok o kadar.
İçeriği samimi ve zengin.
Akıcı anlatmışsınız.
Sizi kutlarım.
Yazıya anılarla başlayıp işi şöhrete taşıyan yazarlar var.
Biraz da okumaya ağırlık verirseniz neden olmasın?
Uzun yazılar sızi sıkabilir başlangıçta. Kısa öykü ve deneme okuyun.
Duygularınızla harmanladığınızda güzel şeyler servise hazır olacaktır.
Selam, sevgi ve saygılar.