- 584 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
“son söylev”
Yoldaşlar,
Kongremiz adına, kongremizi varlıkları ile onurlandıran bütün kardeş partilerin ve grupların temsilcilerine ya da ona selâm mesajları sunan bütün kardeş partilere ve gruplara teşekkür etmeme, dostça selâmları, başarı dilekleri, güvenleri için onlara teşekkür etmeme izin veriniz.
Bu güvene ayrı bir önem vermekteyiz, çünkü bu güven, partimizi, halkların aydınlık geleceği uğruna savaşımında, savaşa karşı savaşımında, barışı sürdürmek için verdiği savaşımda destekleme kararının bir ifadesidir.
Kudretli bir güç haline gelmiş bulunan partimizin, artık desteğe gereksinmesi kalmadığını sanmak bir yanılgı olurdu.
Bu yanlıştır. Partimizin ve ülkemizin her zaman yabancı ülkelerdeki kardeş halkların güvenine, sempatisine ve desteğine gereksinmesi olmuştur ve olacaktır.
Bu desteği aşağıdaki özellik ifade etmektedir: herhangi bir kardeş partinin, partimizin barışçı isteklerini desteklemesi, aynı zamanda, onun, barışın sürdürülmesi için savaşımında kendi halkının desteklemesi anlamını taşımaktadır. 1918-1919 yıllarında İngiliz burjuvazisinin Sovyetler Birliği’ne karşı yaptığı silahlı saldırıları sırasında, “Rusya’dan ellerinizi çekin” sloganı ile İngiliz işçileri savaşa karşı savaşımı örgütlediklerinde, bu bir destekti; bu, önce kendi halklarının barış için verdiği savaşımında ona sağlanan bir destekti ve aynı zamanda, daha sonra Sovyetler Birliği’ne bir destekti. Thorez yoldaş ya da Togliatti yoldaş, halklarının, Sovyetler Birliği halklarına karşı savaşmayacağını ilân ettikleri zaman, bu bir destekti, bu önce barış için savaşım vermekte bulunan Fransa ve İtalya işçilerine ve köylülerine bir destekti ve, aynı zamanda, Sovyetler Birliği’nin barışsever isteklerine bir destekti. Karşılıklı desteklemenin bu özelliği, partimizin çıkarlarının, barışa tutkun halkların çıkarları ile karşıt olmak yerine, onlarla ayırdedilmez şekilde kaynaşmaları ile açıklanabilir. Sovyetler Birliği’ne gelince, onun çıkarları, bütün dünyada, barış davası ile kesin olarak ayırdedilmez durumdadır.
Partimizin kardeş partilere karşı borçlu kalamayacağı ve kendisinin de bu partilere ve, aynı zamanda, onların halklarını, bağımsızlık savaşımlarında, barışın korunması savaşımlarında, desteklemesi gerektiği anlaşılır. Bilindiği gibi, partimiz de, tamamen böyle hareket etmektedir. 1917 yılında, partimiz, iktidarı ele aldıktan sonra, ve kapitalistlerin ve büyük toprak sahiplerinin boyunduruğunu tasfiye etmek için fiilî önlemler uyguladığı zaman, kardeş partilerin temsilcileri, partimizin yiğitliğine ve başarılarına karşı hayranlık duyarak, kendisine dünya devrimci ve işçi hareketinin “Hücum Tugayı” unvanını takmışlardı. Bununla, “Hücum Tugayının başarılarının kapitalizmin boyunduruğunun altında inleyen halkların durumunu hafifleteceği umudunu ifade ediyorlardı. Hele İkinci Dünya Savaşı döneminde, Sovyetler Birliği, Alman ve Japon faşist baskısını ezerek, Asya ve Avrupa halklarını faşist kölelik tehdidinden kurtardığında, partimizin, bu umutları haklı çıkardığını sanırım.
Kuşku yok ki, “Hücum Tugayı” tek oldukça ve bu öncü rolünü aşağı yukarı hemen hemen tek başına oynaması gerektikçe, bu onur rolünü yerine getirmek pek güç olmuştur. Ancak bu, geçmişe aittir. Şimdi durum tamamen değişmiştir. Şimdi, Çin’den ve Kore’den Çekoslovakya’ya ve Macaristan’a kadar, halk demokrasileri ülkeleri biçiminde, yeni “Hücum Tugayları” ortaya çıkmıştır, şimdi, partimiz için savaşım vermek kolaylaşmıştır ve çalışmanın kendisi de daha neşeli bir şekilde sürdürülmektedir.
Henüz iktidara gelmemiş bulunan ve burjuvazinin şiddet yasalarının ökçesi altında çalışmakta olan komünist, demokratik ya da işçi ve köylü partileri, özel bir ilgiye lâyıktır. Kuşkusuz onlar için çalışmak daha zordur. Oysa, onların çalışmaları, bizim, Rus komünistlerinin, Çarlık döneminde, ileriye doğru en küçük hareketin en vahim cinayet diye adlandırıldığı zamanlardaki çalışmalarımız kadar güç değildir. Oysa, Rus komünistleri dayandılar, güçlükler karşısında korkmadılar ve zaferi sağladılar. Bütün bu partiler için durum aynı olacaktır.
Neden aslında bu partilerin çalışmaları Çar dönemindeki Rus komünistlerininki kadar güç değildir?
Birincisi, çünkü gözlerinin önünde Sovyetler Birli-ği’nin ve halk demokrasilerinin savaşım ve başarı deneyimleri bulunmaktadır. Bu yüzden, bu ülkelerin yanılgı ve başarılarından yararlanabilirler ve böylece çalışmalarını kolaylaştırabilirler.
İkincisi, çünkü kurtuluş hareketinin esas düşmanı, bizzat burjuvazi başkalaşmış, ciddî şekilde değişmiştir, daha gerici olmuş, halkla bağlarını kaybetmiştir ve bu yüzden zayıflamıştır. Bu durumun da devrimci ve demokratik partilerin çalışmalarını kolaylaştırması gerektiğini kavramak kolaydır.
Eskiden burjuvazi liberalizm oyununu oynayabilirdi, burjuva demokratik özgürlükleri savunur ve böylelikle halka hoş görünürdü. Şimdi artık burjuva liberalizminden iz kalmamıştır. Sözümona “kişi özgürlükleri” yoktur artık, kişi hakları şimdi artık yalnızca sermaye sahiplerine tanınmaktadır, ve geri kalan yurttaşların hepsi, ancak sömürülmeye yarayan bir insan hammaddesi sayılmaktadır. İnsanların ve ulusların hak eşitliği ilkesi ayaklar altında çiğnenmektedir, bunun yerini, bütün hakları sömürücü azınlığa tanıyan ve sömürülen yurttaşlar çoğunluğunu haklardan yoksun bırakan ilke almıştır. Burjuva demokratik özgürlükler bayrağı, geminin bordasından denize atılmıştır. Eğer siz komünist ve demokratik partiler temsilcileri, halkın çoğunluğunu çevrenizde toplamak istiyorsanız, bence, bu bayrağı başınızın üstünde yükseltmek ve ilerilere taşımak size düşmektedir. Bu bayrağı sizden başkası yükseltemez.
Eskiden burjuvazi ulusun başı sayılırdı, ulusun haklarını ve bağımsızlığını savunurdu, bunları “her şeyin üstünde” sayardı. Bugün artık “ulusal ilke”den iz kalmamıştır. Bugün burjuvazi, ulusun haklarını ve bağımsızlığını dolarla trampa etmektedir. Ulusal bağımsızlık ve ulusal egemenlik bayrağı geminin bordasından denize atılmıştır. Eğer siz, komünist ve demokratik partiler temsilcileri, yurtsever olmak istiyorsanız, ulusun yönetici gücü olmak istiyorsanız, bu bayrağı başınızın üstünde yükseltmek ve onu ilerilere taşımak hiç kuşku yok ki size düşer. O bayrağı sizden başkası yükseltemez.
İşte bugün durum böyledir.
Besbelli ki, bütün bu koşulların, henüz iktidara gelmemiş olan komünist ve demokratik partilerin çalışmalarını kolaylaştırması gerekir.
Bu bakımdan, sermaye tahakkümünün devam ettiği ülkelerde kardeş partilerin başarısına ve zaferine güvenmek gerekir.
Yaşasın kardeş partilerimiz!
Kardeş partilerin yöneticilerine sağlıklar ve uzun ömürler!
Yaşasın halklar arasındaki barış!
Kahrolsun savaş kundakçıları!
14 Ekim 1952 ( alintidir )
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.