- 1408 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
ANNELERE VE EKSİK ÇOCUĞU OLANLARA
Yollarda yakalanan diyaloglar... Sevginin, istemin eserlerine sarılan minik hayatlar... Kavuşmaların sebebini belirleyen tatlı bakışlar... Yolculukların ardına yapışık, yaraşan çocuklar... Çocuklarımız... İlk bakışta anlaşılmayan!..
Yolcuyum ya... Evime gidiyorum, Adana’mın öğle sıcağında. Güpegündüz kızgınlığın yaz kalabalığında... Ekonomik krizin esaslı vurduğu kalabalık halk ordusuna karışıp; bindim, halk otobüsüne.
Yanıma bir bayan oturdu; kucağına çocuğunu çekerek. Göz ucumla çocuğun bakışlarını tanıdım; yüzümde, gönlümde... Kısacık saçlar, kırışık alın, biçimli ağız-burun, o denli güzel, o denli yakışıklı çocuk!..
Çocuksu değil bakışları... Bana... Sorgularcasına ama!?. Anladıkça kavrayamamanın ezikliğini hissettim; ağladı içim.
Okşadım kafasını. Özlem dolu, sevgi taşkını yumuşak anaç sesimle...
_"Çok yakışıklı olacaksın" dedim.
Eliyle kafasını tuttu. Belki avucumun sıcaklığından, belki... Alaysı gülerek, hayata dair: "Neye yarar" der gibi; içini çekerek...
_"Kız çocuğu" dedi, annesi; çocuğuna daha bir sahiplenerek.
Biraz üzünç, biraz usanç vardı, annenin sesinde. Belki de hissimde yanıldım, sıcağın etkisiyle.
Yanılsamama inat:
_"Erkek olsaymış çok yakışıklı olacakmış. ’Arkası erkek’ derler ya ninelerimiz... Kız çocuğu olarak da çok güzel. Biçimli ve özel. Allah bağışlasın" dedim.
_"Sağ olun" dedi, annesi; yorgun bir iç çekişle.
_"Özür dilerim, özel olacak. Fakat; bilmek isterim... Otistik mi"
_"Özürlü"
ÖZÜRLÜ
!?... ! ... ??...
Ö-Z-Ü-R-L-Ü
Anne ağlıyor, yüreğinin gizli sesiyle... Yorgun nefes alış-verişleri belli ediyor iç dünyasının karmaşasını. Çocuğunu, sıcacık saran elleri ise yazgıya nispet titriyor!
Yaşanılanları yüreğimde duyumsadıkça, beynim karıncalanıyor ve lakin; içimden ağlıyorum: ’Özürlü’ kelimesinin kullanılmasına... Silemiyorum hala hafızamdan ne ses tonunu ne de gözlerindeki ifadeyi!..
Belki ben öyle gördüm, belki de hissettiğimdi... Anne ve çocuktaki; kader sorgulaması!?. "Neden ben", "Neden biz" der gibi... Farkında olmaksızın soran gözler... Bana yansıyan.
Ah, bir bilsem kader oyunlarının hepsini... Çağımıza uyarlasam buluşlar doğrultusuyla... Yazsam, ben... Ben de düşüncelerin boğuşmalarından kurtulsam!
Umutsuz annenin gözlerinden yaş akmıyor; kader kabulü olsa gerek!
Çocuğun yumuşacık ellerini tutup, okşarken: "Melaikeler korusun yavrum, canım, çocuğum. Ruhen yanındayım. Korkusuzca, korkutulmadan yaşa" dedim; içimden, beynimden-bedenimden, yüreğimden, sevgimden; sessiz isyan çığlığımı bastırarak sadece, O’na!..
Bir şey olmuştu, bir bağ; görüp, tutup, kavrayamadığım iki elimle!?. Beyinsel harikulade anlaşıyorduk. Sanki yüreklerimizi paylaşıyorduk. Öyle çok sorulara cevap almak ister gibi bir hali vardı ki: ’Neler oluyor’ der gibi... İçim paralanıyordu. Yanıtlarına uygun ve istediği cevapları veremeyecek, onun düşünce gücünün erdemine erişemeyecekmişim gibi de eziklik hissine kapılıyordum.
Gözlerimizde ışıltılı tebessüm ile hayatın sıcaklığını hissediyorduk ki; bir lahzada koptuk, koparıldık... Bilinmez bir yerden kalabalığa, halk otobüsümüzdeki yerimize döndük... Çözümsüz, lüzumsuz belki lazım belki de çözülebilir hayata dair düşün gücümüz; kim bilebilir?.. Ve yaşananlar...
Ellerimdeydi elleri hala ve alev almış ta kavrulup, kaynaşmış gibiyken gözlerim; çocuğun kollarındaki derin izlere takılıp, kaldı. Annesine hiddetli bir merakla baktım ve:
_"Ne oldu, koluna" dememle, sanki yanıt vermeye mecbur edercesine gözlerimi gözlerine diktim.
Anne de olmuş-bitmişliğin ifadesiyle ama, belirgin bir derin sızıyla:
_"Asansörde sıkıştı... Yarıya kadar! Allah korudu" dedi, gözlerimin odak noktasını görmeden, gözlerini yavrusunun kollarına dikerek.
Yaşanmış geçmişin şiddetli acısını yüreğimde his etmem her halde analık duygularımı ateşledi ki; eve geldiğimde, iç çamaşırımda iki damladan fazla kan gördüm, haykırarak ağladım. Çocuğa mı yanayım, kendi deneyimlerime mi? Ya normal doğumla yaşamımıza renk katan evlatlarımızın kavram karmaşasına mı, neye?!.
Hala meramımı yenemediğimden soru üstüne sorular soruyordum anneye:
_"Sevgi eksikliği yaşamıyor, değil mi"
_"Seviyoruz"
_"Gördüğüm kadarı ile siz daha yakınsınız. Peki teşhis ne"
_"Beyninin sağ lopu ölmüş; havaleden!.. Çalışmıyormuş sağ yanı. Konuşma merkezi varmış orda... Konuşamıyor, yavrum. Ah, bir konuşsa!.. Sıcak kanlı üstelik"
_"Eğitim alıyor mu"
_"Sevgi Merkezi’nde... Sizin gibi ablası var" dedi, bezgin ses tonuyla. Hava sıcak, otobüs tıka basa dolu, nemden nefes almak zor zaten; bir de benim meraklı sorularım geçmişi ve bugünü enikonu irdeleyince... Kadıncağızın ruh halini bulandırmış olmalıyım ki; gülümsüyoruz birbirimize, acı acı: ’İşte böyle’ der gibi umutsuzluk çığlığıyla!..
’Korkmayın, az kaldı yaşam keyfinin inatçı sıralanışı... Boş değil nefes alış verilerimiz’ demek isterdim ona da. Ama, demediğime yanmadım değil; kendimi bazı hususlarda misyon görevlisi olarak tayin ettiğimi nerden bilebilirdi ki?..
Vardılar, duraklarına. Anne ivecen bir halle kalktı yerinden. Çocuk anladı, ayrılacağımızı... Bana doğru hamle yaptı; Düşmesin diye kavrayıverdim omuzlarından. Annesi çocuğunu izli kolundan tuttu, çekeledi. Sanki evladından ayıracağımı zannetdi ya da düşün dünyamızın farkına vardı da belki, kıskandı derin bağımızı... Çocuk koluma sarıldı, sanki yapıştı. Yapıştırdı da dudaklarını; ısıracak sandım, korktum. Ama; KOCAMAN BİR ÖPÜCÜK KONDURDU, koluma; çok sesli ve dolu! Ve sıcacık... Esaslı.
’Hiç kimse beni, böyle öpmedi’ dedirttirecek kadar güzel. Algılamamız da özel...
Yolcular, baktı. Baktı, şoför. Otobüs, bekledi.
Çocuk on dört yaşında; kızım kadar kızım.
Gittiler.
Hareket etti otobüsümüz. İçim tir tir titredi. Son anda kucaklatmadı, çekti ya annesi; vaktiyle kucaklayamadığıma ağladım, içli içli. Gözlerimi sair gözlerden sakladım zaten gözlüğümün ardındaydım, yasaktım.
Otobüsün ön camının altına ilişti gözüm. RÜZGARIN OGLU... Kaldım. Rüzgara daldım. Her taraf çok sıcak.
Şoförü düşündüm. İnançları... Bildiklerimi... Çözemediklerimi... Rüzgarın Oğlu’yla bağdaştıramam sandım... Yakışmıyordu artık hiç bir şey: Güneşin Kızı, bana bile!
Yeni bir öyküye düşlemlerimle uzandım. Evdeyim. Hava daha bir sıcak. Buz gibi bira içiyorum, Adana’mın öğle kızgınlığında; yaşayarak.
Hala her taraf lav!..
Pazartesi 12:32 20/08/2001 ADANA
Özel not: İçinizi burktuysam böyle bir günde, özür dilerim. Anlatımım hayatın gerçeği...
Sağlıcakla kalınız.
Gülizar Özlem (GÜRSES) SARAÇOĞLU
NOT: Her hakkı mahfuzdur. Saygılarımla...
YORUMLAR
özürlü kavramı yaygın bir biçimde kullanılıyor, günlük yaşamda. kavramın doğrusuve nezaketlisi başka tanımlar olmalı.
bir kere; eksiklik varsa bunu o çocuk veya aile seçmedi. bu tip çocuk sahibi aileler tanıyorum. bir kaç yakın arkadaşım var özel eğitimle ilgilenen. gördüğüm kadarıyla aileler kendielrini bir tür ceza ile karşı karşıya olduklarını düşünüyorlar. biraz da toplum düşündürüyor bu olumsuzlukları.
oysa, kişinin dieğr özelliklerini seçme şansı olmadığı gibi bu tip bir eksiklliği de seçme şansı ve istemi yoktur. bence, o durum doğanın kötü bir şakasııdır, bireye.
kutlarım.
sevgili dost,
yaşıyor gibi yazmışsınız.Dahası bizede yaşatan bir anlatım ozgullugu sergilemektesiniz. yazınızı ne tesaduf Celine Dion'u dinlerken okudum ya da okurken "A new day has come" çalıyordu. Celine şrkısında neler anlatıyor bimiyorum dikkatli dinleyemed,g,m için anlayamadim ama yaziniz daha bir anlma oturdu. Sanki siz sarkinin icinde anlatiyordunuz. Yazinizi bu sarkiyla okumayi deneyin lutfen ?
İçerik için çok sey yazılabilir, çünkü tıpbın bu kadar ilerledigi bir gunde insanalrımız bu acımısız kaderi çekiyorlar ne yazıkki. Benimde var tanıdıgım ve cok sevdigim bir delikanlı 14 yaşında bir arkadaşımın oglu. O kadar yakışıklı ki, aynı japon cizgi filmlerindeki delikanlılar gibi. Ama hareket merkezi islevsel degil. O nedenle bilnçli olarak 1-2 hareket dışında hiç bir hareketi yok. Yurek acısı. Yapılacak her sey yapıldı ama simdilik çözüm yok. İnsanoglu sinir sistemi üzerinde belirli bir mesafe kat edinceye kadarda olmayacak. Duyarlılıgın için teşekkurler can. Bunları yazarkende aynı saatçıdan "my heart will go on" çalıyor. sevgiler başarılı yazını kuluyorum.
hayatın gerçek yüzü o masum insanlar..yaşadığımız bu hayat sınavında kimin başina nelerin geleceğini bilmeden nefes almaya halımize bulunduğumuz konuma şükredemiyoruz...ben yaptığım meslektede o kişilei asla özülü birer birey olarak görmüyorum onlar bize bu dünyanın nekadar boş emellerle yaşadığımızın hak yolunun birer ibretlik göstergesidir...asıl özürlü beyinler onları göremeyen varlıklarını kabul edemeyen bir takım hayat gayesi diye boş emeller peşinde koşan bazı acız kişiler işte asıl özürlüler bunlar....yazınızınızı bu kadar büyük yüreği olan bir insanı kutluyorum cani gönülden......gönül pencerenizin ışığı hiç sönmesin sevgilerimle
Yüreğim burkularak okudum...
Hayatın gerçekleri belki gerçekten de öte büyüklerin bazı ihmalkarlıklarını çekiyor bazı çocuklar... Bu yavrucak ateşler içinde yandığında belki zamanında müdahale edilebilseydi sizle konuşabilecekti...
Hayatı çözmüş biri olarak kıl payı kurtulduğum tehlikeleri düşündüğümde birkez daha haykırmak geliyor içimden "Lütfen ihmal etmeyim çocuklarınızı"
Böylesi hassas olduğunuz için ve bu anıyı bizlerle paylaştığınız için teşekkürler...
burkma ne kelime yaşadım sizinle..güzel yazınızı..kutluyorum..benimde arkadaşımın cocuğu,otistik.. ama fark edilmemiş kaderine bırakılmıştı..annesi cok cahildi..8 yıl önce tanımıştım..gözleri işil ışıldı.beni her gördüğünde tanıyordu..konuşamıyor..yürüyemiyor..sadece sırt üstü yerde bir sağa bir sola yuvarlanıyordu..cok tatlı bir kızdı .ilk iş olarak onu bir merkeze götürdüm orda aldığı seans larla kemikleri kuvvetlenmeye başladı...sonra başka bir merkezede...egitim alması için yazdırdık..aradan 8 yıl gecti şimdi ayağa kalkabiliyor..ellerini gidip yıkıyor.. yazı yazmak için sürekli kağırt kalem istiyor.. yazamıyor ama ..olsun ciziyor...karalıyor... her görmesinde unutmuyor.. belki diyorum cok önce tanısaydım da yazdırsaydım..belki konuşacaktı.. olsun..bunada şükür diyor annesi..hiç kalkmıyordu manasız bakıyordu diyor.. hele sizi gördüğü zaman elinizi alması..onu koklaması yokmu?sizi bitiriyor..ille başımıza gelmesi lazım degil tüm cocuklar bizim hepsine sahip cıkalım ne olur..acımayalım..yardım edelim..
yüreğinize sağlık.. harikaydı..
Yürekten tebrik ederim sizi...tek farkları biraz daha ilgi istemeleri.Bir dönem kreşte böyle bir çocuğum vardı,ve diğer çocukların anneleri O nu istemediler ama ben sonuna dek gittim dr desteğiyle şimdi ilköğretim 2, sınıfta tek farkı sarıldığında daha bir içten daha gülen yüzlü...Bana o nu hatırlattınız teşekkürler sonsuz saygılar