Aklımdaki Kurşunlar
Az çok kendini bildin mi, ne istediğini de bilirsin. Bilmekten yana sıkıntın yoktur aslında. Bildiklerini uygularken, hayata geçirirken sıkılırsın.
“Pılını pırtını topla, çık bu evden.” dediyse dünya sana, gidecek yer bulamamaktır korkun. Gideceğin yer, olduğun yer kadar hoş karşılamaz seni. Bağrına basmaz, adamdan saymaz, iplemez yani...
Ahengini kaybetmişse sevdaların, çatık kaşla karşılanırsın. Eskisi gibi uğurlanmazsın hatta. Birkaç kelam edilir sofralarda, tadına baktıkların yavan gelir. Az şekerli çay gibi, tuzsuz aş gibidir yüreğindekiler. Biriktirdiklerin harcanmıştır ya; yerine konulmamıştır, “Doğurduğuna inanıyorsun da, öldüğüne niye inanmıyorsun...?” der sevdan. İnanmak gelmez içinden. İnanmak ele avuca sığmaz bir şeydir o an, inanmak, vazgeçmektir hayatından, hayallerinden.
Dikenleri batmış güllerden, ağzı yanmış dillerden bahsedersin. Hiç hatırlamazsın bir zamanlar yanıp duran yüreğinden, aklı kırk karış havada kalmış usundan...
Çaresizliğini itiraf edememek nasıldır?
Nasıldır kendini tek başına hissetmek? Çoğalırken azalmak, azalırken eriyip gitmek keşkelerinde...
Nasıldır; kaybetmek elleri avuçlarının içindeyken bir yürek?
En pespaye halinden, en görkemli duruşuna kadar birini sevmek nasıldır bilirsin. Bilirsen sevdanın yürüyüşünü, süzülüşünü, kursağında dirilişini...
Bilirsin; bir kez sevdiysen, bin kez sevilirsin. Ama olmazlar çalmışsa kapını, yüz binlerce kez pes etmek düşmüşse payına, topladıklarınla çıkardıkların eşitlenememişse; geriye ne sevmek kalır, ne sevilmek...
Duraksadığında, belki yenilerim dediklerin için, eskittiklerin aklında durup durur öylece. Şirrettir zaman, yakandan düşmemek için türlü oyunlarla gelir koynuna. Isıtır seni çaresizliğinde, kandığını anlayınca, kazanmanın gururu okunur yüzünden. Bir kez daha zafer nidaları yankılanır evrende ve o yankı er ya da geç gelir bulur bedenini...
Elinde kalan seni anlık gülümsetenler, saatler boyu üzenler, kafana sıklıkla sıktığın kurşunlardır. Rus ruleti gibi bir kendine sıkarsın kurşunu, bir sevdiklerine, seni sevmeyenlere... Artık kime denk geleceği hiç umurunda değildir. Acıdan kördür gözün. Sen katil doğmamışsındır ama olmuşsundur kaşla -göz arası. Ağıtlar yakarsın gidenlerin ardından, sen gitmişsen umarsızdır kalanlar. “Cezamı çekmeye razıyım.” dersin yüzünde donmuş ıstıraplarınla, ama gidenlerin kusuru seni sevmeleridir bir zamanlar.
Aldığın canlar sana onulmaz kederler verecektir, sen sevmemişsindir gerçekten. Ruhundaki aç gözlü çocuğun karnı yeterince doymadığından, hırçın ve arsızdır. Önüne kim gelirse tüketmek ister. Öyle sıyırır ki sevdanın kemiklerini, bir damlacık umut kalmamıştır üzerinde. “Köpeklere atılsın” diye sunulan o kemikler bile, ah etmiştir ardından, tükürmek istemiştir yüzüne, yüreğine...
Ama bırakıp gittiklerin, kaybettiklerin, uğrunda öldürdüklerin varken; bu dünya yaşanılası bir yer değildir...
Bu dünya uğrunda ölünesi bir yerdir artık!.
Talan Ayşe Kanca
YORUMLAR
''En pespaye halinden, en görkemli duruşuna kadar birini sevmek nasıldır bilirsin. Bilirsen sevdanın yürüyüşünü, süzülüşünü, kursağında dirilişini...
Bilirsin; bir kez sevdiysen, bin kez sevilirsin. Ama olmazlar çalmışsa kapını, yüz binlerce kez pes etmek düşmüşse payına, topladıklarınla çıkardıkların eşitlenememişse; geriye ne sevmek kalır, ne sevilmek...''
Çok güzel. Birikim, emek ve özen...
anemon55
Çok teşekkür ederim.
Çok çok güzel bir yazı okudum.
Akıcı ve anlaşılır.
Adeta oku beni diyor.
İçeriği de haklı ve zengin.
Güne damga vuracak kadar iyi bir yazı.
Ben 10 Puan veriyorum.
Bu gün herkes bir sevgililer günü tutturdu gidiyor.
Bence
AYRILANLAR GÜNÜ kutlansa daha faydalı olur. Üç evliğin ikisi boşanmaya gidiyor ve evlenmeler azalıyor, evlilik yaşı 30-35'e dayandıysa SEVGİLİLER GÜNÜ'nü kutlamak sadece ticari bir harketliliktir ve ben kutlamıyorum.
Saygılar.
anemon55
Beki de yeterince değer veriyor olsaydık hayatımızdakileei, hiç bir günü kutlamak için bu kadar debelenmez, yalnız kaldık diye örselemezdik yüreğimizi..
Yorumların günüme ışık kattı dost
Esen kal.