- 1160 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BENİM KOCAM TÜPÇÜYDÜ.
BENİM KOCAM TÜPÇÜYDÜ.
Ben, yazı dedim hayatta,
Aşklarım hep tura geldi.
İnsanım, ağlarım,
Öteki görmez beni,
Duymaz beni,
Susarım.
-----------------------------------------------------------&------------------------------------------------------------------------
Sabah masasını düzeltti, çaycının getirdiği çayı yudumlarken bir yandan da düşüncelere daldı, son yıllarda yaptığı görevi bayağı karmaşık hale gelmişti, Devlet Terör olaylarında zarar gören vatandaşların zararlarını karşılamaya karar vermiş ve bürolar kurmuştu.
Terör örgütü yaptığı saldırılarda herhangi bir hedef gözetmiyor, suçsuz, günahsız insanların, kadınların, çocukların ölümlerine, sakat kalmalarına sebep oluyordu.
Ülkemizde binlerce insan bu yüzden acı çekmiş, binlerce evladımız şehit edilmişti.
Çeşitli olaylar oluyordu. Kiminin arabası yakılıyor, kiminin işyerinin camları kırılıyordu. Hayatını kaybedenlerin ailelerine de belirli bir tazminat ödeniyordu.
Odanın kapısı çaldı, elli, elli beş yaşlarında bir kadın ve yanında bir genç kız vardı. Kadın biraz kilolu olduğundan nefes nefese kalmış, odaya girer girmez köşedeki koltuklardan birine yığılırcasına oturmuştu.
Biraz dinlendikten sonra çantasından evraklarını çıkardı, kırışmış, köşeleri sararmış evrakları Müdüre uzattı. Bir yandan da soluk almaya çalışıyor, yorgun ve yaşlı olmanın etkisiyle kelimeler boğazında düğümleniyordu.
İlk sözü, benim kocam tüpçüydü. İşyerimizi basan teröristler, kocamı işyerinin önünde, kapının önünde öldürdüler oldu.
Elindeki evraklarda bunu doğruluyordu. Ümraniye’nin kenar mahallesinde Tüpçü dükkanı olan Yusuf ATMACA dükkanının önünde uğradığı silahlı saldırıda öldürülmüştü.
Devlete, polise biraz sitem etti ölen eşine olan özlemle doldu gözleri, dayanamadı ağladı, müdür bir çay ısmarladı, dokunmadı biliyordu bu gibi durumlarda en güzeli rahat bırakmak, ağlasın, boşaltsın yüreğine attığı acıları, ağlasın ki gözyaşları silsin canını acıtan duyguları, yaşlı kadın biraz kendine gelince, yetim kalan çocuklarını, yaşadığı sıkıntıları, merdiven temizleyerek, başkalarına gündelik işlere giderek üç çocuğunu okutmaya çalıştığını, sefaletini anlattı, olay sekiz yıl önce olmuştu. Devlet eski olayları da kanun kapsamına aldığından şimdi başvurabilecekti. Daha önceden böyle bir yardım veya tazminat kanunu yoktu. Sivil vatandaşlarımız öldüğünde devlet herhangi bir yardım yapmıyordu.
Başvuru dosyası işleme konulmuş, bu arada bu silahlı saldırı olayının Terör olayı olup olmadığı ilin Emniyet Müdürlüğüne yazılı olarak sorulmuştu. Oradan gelecek cevaba göre aileye belirli bir tazminat ödenebilecekti.
Yazıya bir ay sonra verilen cevapta; yapılan inceleme ve arşiv taramasında Yusuf ATMACA diye bir vatandaşın silahlı saldırı sonucu ölüm kaydına ve olaya dair bir bilgiye ulaşılamadığı bildirilmişti.
Oysa; ortada bir ölüm olayı vardı, gazetelerde çıkan haber kupürleri, semt karakolunun tuttuğu tutanak mevcuttu, hatta ölenin defin belgesine kadar bütün evraklar tamamdı.
Evrak dosyası masasında dururken saatlerce bu olayı düşündü, neden böyle bir cevap verilmişti. Dosyayı eline alarak tekrar okumaya ve detaylı incelemeye başladı. Ölenin nüfus bilgileri olmadığından yazıda sadece adını ve soyadını yazmıştı.
Verilen cevabı da ekleyerek yeniden bir yazı yazdı, bu sefer ölen kişinin baba adı, doğum yeri vb. bütün bilgileri, olay tutanağı, gazete kupürleri ne varsa hepsini ekledi.
İşlerin yoğunluğuna dalmış, yazılan yazının cevabı bekleniyordu, dosya rafa kaldırılmış, işlem bekleyenler klasörüne konulmuştu.
Bir sabah rutin işlemleri yaparken odasının kapısı çalındı, İki polis memuru girdi içeri, hoş geldiniz gibi ağırlama ve yer göstermeden sonra gelen arkadaşlar ellerinde getirdikleri bir dosyayı uzattılar. Üzerinde gizli ibaresi vardı.
Daha önce bütün cevaplar posta yoluyla gönderilmişti, bu sefer polis memurları nezaretinde gönderilmesi garip geldi.
Getirilen gizli ibareli zarfı teslim alarak tutanak defterini imzaladı. Biraz sohbet edildi, çay ikramından sonra polis memurları izin isteyerek kalktılar, müdür arkadaşları yolcu ettikten sonra zarfı açtı, zarfta gönderilen ve üzerinde gizli ibaresi olan yazıda,
“ …yapılan tahkikatta adı geçen Yusuf ATMACA’ nın sivil bir vatandaşımız olmadığı, Emniyet teşkilatına bağlı, bir memur olduğu, istihbarat elamanı olarak görev yaptığı sırada terör örgütü mensuplarının açtığı ateş sonucu öldürüldüğü yazılmıştı.
Büyük bir şaşkınlık içinde gelen yazıyı tekrar, tekrar okudu. Yazı ekine konulan belgelerde katillerinin yakalandığı ve hüküm aldıkları da belirtiliyordu.
Dosyayı işleme almadan, ölen kişinin eşine telefon ederek daireye gelmelerini bildirdi.
Ertesi sabah gelen kadın ve kızı büyük bir merak içindeydi. Neden çağrıldıklarını bilmiyorlardı.
Müdür, dosyadaki yazıyı sesli olarak okudu, kadın ve kızı şaşırmış ve öylece kalakalmışlardı. Bir süre kimse konuşamadı, yaşlı kadın -
“ müdür bey bir yanlışlık olmasın, benim kocam tüpçüydü, Bağkura kayıtlıydı, biz tedavi olduğumuzda Bağkurlu olarak tedavi oluyorduk, eşimin çalışma yılı az olduğundan emekli maaşı alamadık. O polis olsa biz ve ailesi, annesi, babası bilmez mi. Evlendiğimizden bu yana dükkanımız vardı, yıllarca tüpçülük yaptı, benim kocam bir tüpçüydü”.
Gelen belgeleri, ekindeki evrakları iyice izah edince kadın ağlamaya başladı, yıllarca polis olarak çalışmış ve bunu eşinden, ailesinden bile saklamıştı.
Eşi ve çocuklarının resmi kayıtlarını işyerine bildirmemiş, onlara bir zarar gelmesini istememiş, hayatına Bağkura bağlı bir esnaf olarak devam etmişti, görevinin gerektirdiği gizlilik ve sadakat içinde vazifesini yerine getirmiş, sırrını kimselere açmamıştı.
Oysa terör örgütü onun sivil polis olduğunu öğrenmiş ve saldırarak şehit etmişlerdi.
Müdür olayı araştırdığında aslında ailenin başvurması halinde emekli sandığından dul ve yetim maaşı bağlanacağı, sekiz yıllık birikmiş paralarını da alabilecekleri, ayrıca görevi başında şehit olduğundan şahadet belgesi verileceği ve tazminat haklarının olduğunu da öğrendi.
Dosya karara bağlanmış, gerekli işlemlerin yapılması maaş, tazminat ve diğer hakların aileye verilmesi için alınan karar yazısı ve eklerinin İl Emniyet Müdürlüğüne gönderilmesi kararı verilmişti.
Yapılan işlemlerin tebliği için yaşlı kadın daireye davet edilmiş ve durum kendisine izah edilerek verilen karar tebliğ edilmişti.
Yaşlı kadın kızının koluna tutunarak Müdürün odasından çıkarken hala belli belirgin konuşuyor, “ benim kocam tüpçüydü, tüpçüydü ” diyordu.
Engin KASAP
13.Şubat.2010-İstanbul