- 777 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Çevrenize baskı yapmak yerine, etkinizi bırakın
Yapılmak istenen eylemin yada düşüncenin ortaya çıkmasını engellemek için kendimize yada çevremize karşı yaptığımız davranış biçimine baskı diyebiliriz. Baskı yapmak hakimiyet kurmak ve sürdürmek anlamına da geldiği için kişinin egolarını da tatmin etmektedir. Baskı kullanma gücünü sadece bulundukları mekan ve imkanlardan sağlayabilen bu kişilerin , değişen şartlar karşısında düşebilecekleri durumları düşünmeden hareket ettiklerine sıkça rastlamışızdır. Bu yazı hem baskı kuran hem de baskıya maruz kalan her iki kesimden de bahsetmektedir.
Her zaman ki gibi örneklerle konuya açıklık getirmeye çalışayım. Okul yıllarımızdan bu yana bildiğimiz, öğretmen ( hoca) korkusu her öğrenci de az çok yer etmiştir. Ders anlatımını sevmediğiniz yada notunun çok kıt olduğunu bildiğiniz bir hocanın dersini almak oldukça sıkıcıdır. Hele ki hocanın size taktığını da biliyorsanız, onun dersinde göz önünde bulunmamaya daha çok dikkat edersiniz. Görünmez bir şekilde üzerinizde hissettiğiniz bu baskı sizin gelecekteki mesleki seçimlerinizi bile etkileyebilir. Aldığınız dersin içeriği ne olursa olsun sizin için artık bu dersin adıyla paralel hiçbirşey cazip gelmeyecektir. Yıllar sonra iç çekerek (aslında yapmak istediğiniz mesleğinizi) sırf üzerinizde hissettiğiniz baskı nedeniyle neler kaçırdığınızı farkedersiniz.
Sayısız öğrenci mezun eden hocaları, yıllar sonra eski öğrencilerinin ziyaret etmesindeki en büyük faktör, hem ders zamanında hemde ders dışı zamanlarda örnek davranış sergileyerek öğrenmenin karşılığının sadece notlarla belirlenemeyeceğini içtenlikle ifade etmiş olmalarındandır. Öğrencilerini sadece haylaz, haşarı veya aklı havada gençler olarak nitelendirmeyerek , onların kendi geleceklerini kazanmaları için el uzatan eşsiz insanlardır.
İşveren yada Müdür olarak, işyerinizde düzeni korumak ve sürekliliği sağlamak amacı ile etrafa emirler yağdırıp, hoşnut olmadığınızı gösteren bir tablo çizebilirsiniz. Çalışanlarınızın yaptığınız esprilere bile zoraki güldüğünü anlasınızda pek önemsemiyor olabilirsiniz. Çalışanlarınızdan tek beklediğinizin, verimli çalışma ve daha çok kazanmanızı sağlamaları olduğundan , bu işyerinde sadece bol satış yapıldığı ve para kazanıldığı zaman rahat bir nefes alınacaktır. İşlerin kötü gittiği durumlarda ise kurduğunuz baskı sonucu, personelin hepsine aynı gözle bakıp , sorunların çözümüne yoğunlaşacağınıza , bu durumun suçlusu olarak personelin yetersizliğini düşünebilirsiniz. Giderek büyüyen karşılıklı memnuniyetsizlik de kendini her durumda belli edecek ve kopmalar yaşanmaya başlayacaktır. Personelin işini kendi işi gibi benimseyebilmesinin altın kuralı , emeklerinden dolayı takdir edilmesi ihtiyacı, hatalarının da çözüm yolu gösterilerek kendisinin telafi edebilmesidir. Bunların olmadığı ortamlarda hissedilen işveren baskısı , umursamazlıkla sonuçlanan hatalar dizisinden ibaret olacaktır.
Yeni çalışmaya başladığınız işyerinde, rekabet ortamı içerisinde aleni yada gizli baskılarla karşılaşabilirsiniz. Genellikle saygı duyulmak için imkanlarını kullanan kişilerin yeni gelenlere karşı çok soğuk davrandığını bilirsiniz. Gözükürde sizden iş yapmanız beklenirken, gizli baskı sonucu hata yapmanız da beklenir. Eğer sizden hata yapmanız beklenirse kaçınılmaz olarak hata yaparsınız yada yaptıklarınız hata gibi değerlendirilir. Böylelikle hata yaptığınızda kendinizi daha negatif hisseder, üstlerinize karşı daha çok bağlı kaldığınızı hissedersiniz. Aslında başarılı olacağınıza inanılırsa bu olumlu düşünce sizde karşılığını bulacaktır. Tabiki başarılı ve daha verimli olmanızı isteyen işvereniniz olsa da , çalışma arkadaşlarınız için aynısını söylemek zordur.
Çocukluğunuzdan itibaren ailenizden gördüğünüz engellemeler de bu tür baskılara örnektir. Ailelelerin kendi asosyallikleri yada merak duymadıkları konularda sizleri pasifize ederek yönlendirmeye çalışmaları, bir süre sonra onları dikkate almadan hareket etmenize ve ilgi alanlarınıza ait yaptıklarınızı kimseye belli etmeden sürdürmenize de yol açabilir. Kendinizi ifade edecek ve sorumluluk alabilecek bir duruma geldiğinizde de hala baskıların devam etmesi , artık asilik sayılabilecek türden davranışlarla cevap bulur. Ailenizin yapmanızı istemediği işler için yada görüşmenizi istemediği arkadaşlarınız için size göre geçerli bir neden göstermeden baskıda bulunması bardağı taşıran son damla olabilir. Durumun bu raddeye gelmemesi için ebeveynlere büyük bir görev düşmektedir. Yıllar sonra evlatlarının nankörlüğünden sitem ederek, muhtaç duruma düşenlerin geçmişlerinde mutlaka bu tür durumların payı çok büyüktür. Lütfen bununla ilgili bir süre çevrenizdeki örnekleri düşünmenizi rica ediyorum.
Baskı kurmak sadece kısa vadeli sonuçlar için bir çözümdür. İnsanların davranışlarını severek ve benimseyerek yapmasını , bunun kendi sorumluluklarının kapsamında olduğunu göstermek kesinlikle iki taraf için de verimli olacaktır. Bu yüzden insanlardan isteklerinizi baskı kurarak değil, onlara örnek olarak göstermelisiniz. Yaşam süremiz boyunca bir araya gelme nedenimiz sadece birbirimizden çıkarlarımız olduğu için değil, farklı zaman ve mekanlarda da bir araya gelebilecek şekilde hayatlarımızda yer alabilmektir. Toplumsal sınıflar nedeniyle, insanları, kriterlerinize göre değerlendiriyorsanız, yalnızlığınızın ve sizi anlayan insanların yok denecek kadar az olmasının da nedenini kendinizde aramalısınız. Her insanın birbirine ihtiyacı vardır. Anlamak ve Anlaşılmak adına…
Yazan : Turgay GEZİCİ | www.bilincalti.com
YORUMLAR
Ders niteliğinde, çok yararlı, bilimsel bir yazı. Önemli bir bilgi, birikim ve emeğin ürünü. Bunun için değeli yazara teşekkürler , saygılar.
Fakat benim, sitedeki bir çok arkadaşın yazılarında gördüğüm ve rahatsız olduğum bir hatayı, burada da görmem dikkatimi çekti yine. '' de- da '' ekleri, bu yazıda bile, çoğu yerde hatalı kullanulmış !