- 631 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
DOĞRU VE GERÇEK
Bizler yaşantımız boyunca doğruyu bulmaya çalışırız. Doğru olmaya gayret eder. Doğru davranmak adına çaba sarf ederiz. Peki, nedir doğru?
Sözlükte şöyle bir tarifleme yapılmış:
Doğru: Bir ucundan öbür ucuna değin yönü değişmeyen, "eğri" ve "çarpık" karşıtı. Usa, mantığa uygun. Yasa, yöntem ve ahlaka bağlı, dürüst, namuslu. Gerçeğe ya da kurala uygun.
Şöyle bir baktığımız zaman görüyoruz ki doğru; göreceli bir kavram. Yani kişiye göre değişebilen bir kavram.
Usa, mantığa uygun: Akıl ve aklın üretimi olan mantığa uygun. Herkesin farklı işleyen bir aklı ve o aklın ürettiği de mantığı vardır. Yani bu pencereden bakıldığında doğru; değişkendir.
Yasa ve yöntem: Yasa, yazılı bir kurallar zinciridir. Kişilere göre değil, olaylara göre oluşturulmuştur. Ve değişmez.
Devamında gelen ahlak, dürüstlük, namus: Bu kavramlar da kişilere göre değişiklik gösterirler. Yine değişkenlik ön planda.
Kurala uygun: Kural. Kimin kuralı? Benim? Sizin? E bu da değişir.
Geriye elimizde bir tek Gerçek kalıyor. Gerçek ne demek?
Gerçek: Bir durum, bir nesne ya da bir nitelik olarak var olan, varlığı yadsınmayan, olgu durumunda olan, hakiki; temel, başlıca, asıl. Aslına uygun nitelikler taşıyan, sahici; doğadaki gibi olan, doğayı olduğu gibi yansıtan. Göründüğü gibi olan, yapay olmayan; gerçek durum, gerçeklik, realite.
Herhangi bir değişkenlik var mı? Yapay olmayan, göründüğü gibi olan, sahici, var olan, doğadaki gibi olan. Sabitlik söz konusu olduğuna göre, açıklanacak, tartışılacak bir yanı da yok.
Bütün bunları alt alta topladığımız zaman gittiğimiz nokta: Bir şeyin doğru olması yeterli ya da geçerli değil. Önemli olan Gerçekliği.
Bu bir ikilem değil mi?
Her doğru, gerçek değildir. Ama her gerçek, doğrudur. Sanırım buna önerme deniyor.
Ne oldu şimdi? Doğru diye paralandığımız şeyin sadece bize ait olduğunu öğrendik. Bizim yarattığımız bir davranış ve düşünce zinciri olduğunu öğrendik. Aynı zamanda da Gerçek olmadığını öğrenmiş olduk.
Doğrumuzu / larımızı nasıl gerçek hale getirebiliriz? Konuşarak, tartışarak, danışarak. Kimlere ya da kimlerle? İnsanlara, kitaplara. Ama bunu yaparken dayatma yapmadan. Ne zamana kadar? Doğrumuzu gerçek hale getirene kadar.
Şöyle bir sonuçta anlaşabilir miyiz? İlla ki benim doğrum diye bir şey yoktur. Mutlak ve geçerli olan tek şey gerçektir
Anlaştıysak, şimdi bir düşünün. Geçmişte yaptığınız ve halen yapmakta olduğunuz tartışmaları, bir gözden geçirin. Doğrularım iddiası ile yaşadığınız kayıpları, hatırlayın. Kendinizden uzaklaştırdığınız insanları. Yaptığınız dayatmaları. İnatlaşmaları. Üzüldüğünüz, üzdüğünüz anları, olayları.
Ne durumdasınız?...
Eser Aslanlı
İzmir.
YORUMLAR
İnsan kendi içinde, öz eleştiri ya da empati sayesinde, kendi doğrularının gerçekliğini düşünebildikçe gelişir. Tabii sonuçta da, kendi doğrularından değil, işin gerçeğinden yana tavır almaya başlaması da gerekiyor bu durumda.
Düşünmeye iten, iyi kaleme alınmış, yararlı bir yazı..
Eser Akpınar
Teşekkürlerimle. Saygılar
Eser Akpınar
Eser hanım; acelm vardı netten çıkacaktım. Ama yazınızı okumadan çıkamadım. Diğerlerini yarın geniş vekitte okurum artık.
Güzel fikir yürütmüşsünüz. Size hak veriyorum. İnsanları kırmak kötüdür. Fakat bazen insanlar hak ediyor bazı şeyleri.
Doru, gerçek ilişkisi değişkendi. Göecelilik arz edebilir ama mutlak bir yanlışı doğru dediği için bir kişi, doğru kabul edemeyiz.
Fikrine saygı gösteririz elbette. Siz de bazen görüyorsunuz ki bazen arkadaşlar eleştiri yerine hakaret ediyor. Amacı fikir savunmak değil fitne çıkarmak.
Zor oluyor sabretmek.
Yazınız güzeldi.
Zevkle okudum.
Selamlar ve saygılar.