- 1724 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KARL MARX NASIL BİR İNSANDI ?
Yıllar önce Kenan Işık’ın sunduğu Kim 500 Milyar İster ? adlı yarışma programında bir yarışmacıya sorulan soru yaklaşık olarak şuydu: “Filozoflar çeşitli yöntemlerle dünyayı sadece yorumlamışlardır,asıl mesele onu değiştirmektir.”sözü kime aittir?
Şıkları tam olarak sayamasam da doğal olarak Karl Marx bu şıklardan biriydi.Klasik bir yarışmacı refleksi olarak şu değil bu,o zaten olamaz,bunu hiç duymadım,diğeri büyük ses uyumuna aykırı vs gibi müthiş eleme yöntemleriyle seçenekleri tek tek eleyen yarışmacımız, sıra Marx ‘a geldiğinde tek kalemde silmişti onu.Sunucu o teatral vurgulu sesiyle bunun nedenini sorduğunda,yarışmacı dünyada tüm kıyımların ve tüm dünyadaki dikta rejimlerinin müessibi olarak onun ideolojisini göstermiş ve böylesi bir adamın böylesi,filozofça şiirsel,güzel,kafiyeli ne dersek diyelim,bir kelam edemeyeceğini ifade etmiş ve Karl Marx’a eli kanlı katil muamelesini reva görmüştü.
Peki,günümüze de damgasını vuran Karl Marx ,böyle biri miydi? Ben onun ideolojisine girmeden,onun insani yanını anlatmaya çalışacağım sizlere.
Kitapların,”Bilimsel sosyalizmin kurucusu,dünya emekçilerinin kılavuzu ve eğitmeni,
düşünür,bilgin ve eylem adamı”olarak tarif ettiği Karl Marx, 1835 Ekim’inde Bonn Üniversitesi’ne yazılmıştı.Orada hukuk okuyordu.Hukuk öğretilerinin ve hukuk meselelerinin dışında Grek ve Roma Mitolojisi,Homer ve modern sanat tarihi konferanslarını izledi.Ateşli hayal gücü onu edebiyata yöneltti;şiirler yazdı ve Göttingen Üniversitesi’ndeki benzer çevrelerle temasta olan üniversite şairleri çevresinin bir üyesi oldu.
Marx 1836 yılı yaz tatilini memleketinde geçiriyordu.Bu,bir çocukluk arkadaşı olan Jenny Von Westphalen’le nişanlanması için bir fırsat oldu.Jenny aristokrat sınıfa mensup bir ailenin kızıydı.Karl ve Jenny çocukken yakın arkadaştılar.Zamanla duyguları değil aynı kökten kaynaklanan ruhları da,ateşli genç adamla her zaman gülümseyen eşi az bulunur kadınsı inceliğe sahip alımlı genç kadını birbirlerine bağladı.Jenny,Karl’ın yeteneklerinin ve çarpıcı kişiliğinin farkındaydı,ona uygun bir eş olmak için çaba gösterdi.Karl,Jenny’ye tapardı ve bütün aşıkların yaptığı gibi duygularını şiirle dile getirmeye uğraşırdı.Bunların çoğu Jenny’ye yazdığı şiirlerde ve daha sonraları bütün yeni başlayanlarda görülen o aşırı abartmalarla dolu ilk şiirlerinden bazıları duygularını derinliği hakkında bir fikir verebilen çarpıcı lirizmini açığa vurmaktadır.
Kalbim zincirlenmişken derinden
Gönlüm açıldı aydınlığa
Ne umduysam karanlıklar içinden
Sende buldum sonunda
Hayatın sarp,dikenli yollarında
Bulamadığım her şey
Göründü bana hemencecik
Senin büyülü bakışlarında
Nişanları Jenny’nin ailesinin karşı koyacağı endişesiyle bir süre gizli tutuldu ve Jenny aristokrat akrabaları karşısında sevdiği erkekle evlenme hakkını savunmak için uzun ve kararlı bir direnme göstermek zorunda kaldı.Yedi yıl sonra Jenny’nin ailesinden onay alan iki genç sade bir törenle evlendiler.
Marx’ın üç kızı oldu Jenny’den.Çocuklar doğruyu söylemeye alıştırılmışlardı.Yalan ve ikiyüzlülüğe karşı her zaman nefret duyuyorlardı.Bütün aile özgürlük savaşçılarına sevgi duyarlar ve onların mücadelesine katılmayı isterlerdi.
Marx,bir baba olarak,nazik ve sevecendi.Pederşahi otoritesini kullanmaksızın çocuklarından eşsiz bir itaat görüldü.Hiç bir zaman çocuklarını ihmal etmedi ve onların çocukça meraklarına ilgisiz kalmadı.O,çocukları için bir arkadaş ve sağlıklı öğütlerine güvenilebilecek daha yaşlı bir yoldaştı.Ailedeki herkes gibi onunda bir takma adı vardı:Arap,çünkü teni çok esmerdi.
Herkes ailenin iki büyük kızı Laura ve Jenny’nin başarıları ile mutlu olurdu.İkisi de okulda başarı ödülleri kazanırlar,mükemmel İngilizce konuşurlar ve Dante’yi orijinalinden okurlardı.En küçük kız Eleanor, ailenin sevgilisiydi.
Marx ve Jenny’nin otuz yıl süren evlilikleri tam bir sevgi birliği içinde geçti.1881 yılının Haziran’ı sonunda Jenny Marx ‘ın sağlığı aniden bozuldu.Doktorlar onun karaciğer kanserine tutulduğunu söylüyorlardı.1881 sonbaharından sonra Jenny, her geçen gün yatağından daha az dışarı çıkabilir oldu ve nihayet bütünüyle yatağa düştü.Marx’da o andan sonra ciddi olarak hastalandı.Ekim ayında bronşit ve zatürreeyle karışık zatülcenbe tutularak yatağa düştü.Durumu o kadar kötüydü ki , doktorlar hayatından endişe ediyorlardı.Fiziki sıkıntıları karısının da yandaki odada ölüm döşeğinde olduğunu bilmesinden ötürü daha çok artıyordu.Kriz,Ekim sonunda geçti ve Marx,Jenny’nin yatağının kıyısında biraz vakit geçirebilir oldu.Kızları Eleanor , o günleri şöyle anlatıyordu:
“Kendisini annemin yatağının yanına gidebilecek kadar güçlü hissettiği sabahı hiç unutmayacağım.Bir arada oldukları zaman yeniden gençleşiyorlardı,sanki birisi yaşlı çökmüş bir adam,öteki de ölmekte olan birbirlerinden sonsuzluğa kadar ayrılacak olan yaşlı kadın değil,genç bir kadınla ona aşık olan bir delikanlı gibiydiler.”
Jenny Marx 2 Aralık 1881’de öldü.
Bu Marx için öldürücü bir darbe oldu.5 Aralık’ta Jenny’nin cenazesi kaldırılacağı zaman öylesine güçsüz,öylesine bitkindi ki,doktorlar onun evde kalması için ısrar ettiler.
Her güç zamanında olduğu gibi Engels,gene yanıbaşındaydı.Yalnızca cenaze işleriyle uğraşmakla kalmadı,Jenny’nin işçi sınıfı hareketi içindeki rolünün anlatmanın da kendisine düşen bir görev olduğunu bilerek bu işi de üstlendi.Soizal demokrat Engels’in Jenny için yazdığı ve “ihtilalci proleter sosyalizmin bu eski muhafızının “ anısına ithaf ettiği kısa biyografisine taşıyordu.Egalite gazetesi de mezarının başında yaptığı konuşmanın metnini yayınlamıştı.”Her zaman ve her zaman onun sert ama ihtiyatlı öğütlerini hasretle anacağız;sert ama kibirli olmayan,ihtiyatlı ama pısırık olmayan öğütlerini.”
Marx,1883 Ocak ayı başlarında bir kez daha yıkıldı.En büyük kızı Jenny’nin çok ciddi bir hastalığa yakalanmış olduğunu duydu.Bu haber sinirlerini çok bozdu ve öksürük nöbetleri tehlikeli spazmlara dönüştü.12 Ocak ta Eleanor , Marx’a korkunç haberi ulaştırdı.Jenny , önceki gün ölmüştü.38 yaşındayken beş çocuk annesi olarak kızını kaybetmek Marx’ı perişan etti.
1883 yılının 14 Mart’ında hastalığının azması trajik sonun yakın olacağına hiç şüphe bırakmıyordu.Bronşitleri daha da kötüledi ve boğazı yanmaya başladı.Bu yüzden uzun zaman sütten başka bir yiyecek alamadı.Şubat ayında doktorlar bir akciğer iltihabı teşhisi koydular.Marx göz göre göre eriyordu.Kızı Eleanor ve kadim dostu Engels , onun hayatını kurtarmak için boğuşuyorlardı.Mart’ın 9’unda Marx’ın doktoru ve aile dostu Donkin iki ay daha böyle gidecek olursa iyileşme şansının doğacağını söyleyerek herkesi cesaretlendirdi.
Ama ne yazık ki bu olmayacaktı.14 Mart’ta saat 14.30’da her gün arkadaşını görmeye gelen Engels herkesi gözyaşları içinde buldu.O sabah Marx, bir kanama geçirmiş ve çok halsiz düşmüştü.Helene , odasına çıktığı zaman onu yarı uyur bir durumda buldu.Hemen aşağı koşarak Engels’e yukarı gelmesini söyledi.Ertesi gün Engels, arkadaşlarından Sorge‘e şunu yazıyordu:
“Odasına girdiğimiz zaman orada uzanmış uyuyordu ama bir daha hiç uyanmamak üzere.Nabzı ve soluk alışverişi durmuştu.İki dakika içinde sükunetle ve hiç acı çekmeksizin göçmüştü.”
Büyük düşünür ve ihtilalcinin ölümü hızla bütün Avrupa’da bir uçtan bir uca yayıldı ve yalnızca proleter basının değil,bütün Avrupa ve Amerika’nın burjuva basını da bunu haber verdi.En yakın dostu Engels,onun için şöyle diyordu:
“İnsan soyunun boyu bir baş kadar,hem de zamanımızın en büyük başı kadar kısaldı artık.”
Marx , 17 Mart 1883’te Highgate Mezarlığında resmi toplumun ve kilisenin reddettiği kişilere kendiliğinden ayrılmış olan bir bölüme gömüldü.Tören debdebeli cenaze törenlerinden hoşlanmayan Marx’ın kendisinin de istediği gibi çok mütevazi oldu.
Marx’ın karısı,mezarının yanı başında yatıyordu.Engels, Marx’ın parlak bilimsel başarılarının önemini ve bir bilim adamı ve bir ihtilal savaşçısı olarak tuttuğu yer hakkında etkileyici bir şekilde ve derin bir heyecan içinde konuştu.
“Cumhuriyetçi hükümetler de mutlakiyetçi hükümetlerde onu sınırlarının dışına çıkardılar.İster tutucu olsunlar ister ultra – demokrat,burjuvalar ona iftira etmek için yarıştılar.Ama o,bütün bunları sanki bir örümcek ağıymışçasına elinin tersiyle bir yana itti ve ancak olağanüstü gereklilikler olduğu zaman bunlara karşılık verdi.Ve milyonlarca dost ve yoldaş işçi – Sibirya madenlerinden Kaliforniya’ya kadar Amerika ve Avrupa’nın her köşesinde- onu severken,onu sayarken ve onun için üzüntü duyarken öldü.Ve şunu söylemekle gurur duyuyorum ki,bir çok hasmı olmasına rağmen bir tek düşmanı bile yoktu.
Adı çağlar boyunca yaşayacaktır,eseri de!”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.