- 597 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MİLLİYETÇİLİK-2
Sınıf çatışmasının ve sömürünün ortaya çıkmasıyla birlikte egemen sınıf, kendi çıkarı doğrultusunda milletler arasında sürekli nifak tohumunu ekip birbirine kırdırarak ezilenlerin sırtında boza pişirdiği görülür. Bu tür şeylerin analizi ve incelenmesi yapıldığında, sürekli bu oyun ve hileler ortaya çıkar. Egemen sınıf kendi çıkarını korumak için, her dönem ve her çağda, fakir kesimi içinde sürekli çatışma yaratıp birbirine düşürerek, birbirine düşman ettirerek kendisini sağlama alır. Bu çatışmayla zamanla dini kullanır. Zamanla ırkçılıktan faydalanır. Zamanla aile yapısından faydalanır. Zamanla namus olayını devreye koyarak toplumu kullanır. Zamanla mezhepçiliği kullanır. Zamanla milliyetçiliği kullanır. Yani bu egemen güç, her türlü yolu denemekte geri durmaz. Savaşa gider barış kılığı altında! İnsan katleder vatan aşkı uğruna! Bir ırkı yokeder dünya insanlığı adına! Katliamlar uygular din uğruna! Onun başvurduğu bu hile ve entrikaların esas amacı fakir kesimin dikkatlerini kendisinin üzerine çekmemesi içindir.
İşte ABD’nin Ortadoğu’ya müdahalesi bunun en son canlı örneğidir. O, "Ortadoğu’ya barış ve demokrasi getireceğim" demogojisiyle oraya yerleşmek istiyor. İlk başta Saddam’ı koz olarak kullanıp "kitle imha silahlarının varolduğu" görüşünü dünya insanlığına empoze ederek, bu maskeyle insanlığı kurtaracağını savundu. Bu görüş fos çıkınca ve esas maskesi düşünce, bu defa Ortadoğu ve islam dinine dil uzattı. İslamlığı ve islam ülkelerini medeniyetsizlikle suçladı. İslam ülkelerine demokrasi ve insanlığı, barışı getireceğini ileri sürdü. Ama sonuç ortadadır. Milliyetçiliği, aşiretçiliği ve ırkçılığı uyandırıp dünya insanlığını, kardeşliğini baltalayıp bölük pörçük etmek, parçalayıp zayıf düşürmek, onu kendi idaresi ve egemenliği altına almaktır. Türkiye de aynı hileyi Kıbrıs için kullandı. Fakat adına "Kıbrıs barış harekatı" dedi. Bunlar hep egemen sınıf ve devletlerin başvurduğu hile ve entrikalardır. Bu sebeple egemen sınıf, dünya insanlık ve kardeşliğine karşıdır. Neden? Çünkü kendi keyif ve zevklerini yaşayamıyacaklar da ondan.
Irkçılık ve milliyetçilik temeli üzerinde kurulmuş bir devlet, hiçbir zaman kendi toplumuna kültürel, sosyal, politik ve ekonomik olarak ileri götürüp geliştirmez. Mezhepçiliğin, ümmetçiliğin, cemaatçılığın hakim olduğu bir devlette, uygarlık ve çağdaşlıktan, hukuktan bahsedilmez. Çünkü ilkel milliyetçilik, şovencilik, modern milliyetçilik ve ırkçılık medeniyete karşıdır, medeniyetin gelişmesi önünde bir köstektir. Dünya insanlığı birliğine karşıdır. Kültürleri yozlaştırır, sanatı yokeder. Zaten özde sanatın ırkı ve milliyeti yoktur. Evrensel kültürün ırkı ve milliyeti yoktur. Sanat da bence evrenseldir ve öyle de olmalı. Sanat halka dayanmalıdır. Sanat, toplumsal ve sosyal bir üründür. Kültür de aynıdır. Irkçılık ve milliyetçilik, sanatın ve kültürün düşmanı ve zehiridir, insanlığın zehiridir. Bir ülkede ne kadar özgürlük olursa, orda evrensel bir sanat ve kültür yoğunlaşması ortaya çıkar. Milliyetçilik konusu hangi şekilde ve nasıl ele alınırsa alınsın, ne kadar güzel anlam yüklenilirse yüklensin, bu kavram öz itibariyle insanlığın gelişimine engel bir olgudur. Tarih tanıktır. Vatanseverlik de aynı eş düzeydedir. Din olayı da yine aynı noktaya tekabül eder. Her toplumun kendi sosyal, kültürel, ekonomik ve politik yaşama doğrultusunda bir inanç yapısının olması da doğaldır. Fakat egemen sınıfın, bu dini kendi politikasına alet etmesi yine bir sömürü biçimidir. Devlet olgusu da aynıdır. Ama neden halka dayalı, demokrasiye dayalı bir devlet biçimini istemiyor egemenler? Bu da gene korkularındandır. Yani üstten alta doğru değil, alttan üste doğru bir idare şekli yaşanmaz. Bu da gösteriyor ki egemenler kan emmekten zevk duyan bir üst tabakadır. Böyle bir şeyin yaşanmaması insan doğasına aykırı bir şey mi? Hayır! Elbette insanlığın gelişmesi önünde engel olan bu tür ideolojilerin kendi anlamlarını kaybetmesi ve toplumlar nezdinde benimsenmemesi uzun bir zaman alır. Fakat aydın ve çağdaş insana düşen esas görev, insanlığın gelişmesine engel olan bu ve benzeri şeyleri sürekli eleştirip yazmakla, yol göstermekle olur.
Hasan DAL
Makaleler, Denemeler ve Öyküler
YORUMLAR
Değerli yazar ; Kıbrıs konusunda, size katılan tek bir akli selim Türk vatandaşı yoktur bence ! O dönemde, Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhâkı ve bu amaçla Rumlar tarafından başlatılan isyanı ve alçakça , kalleşçe yapılan katliamlardan hiç mi haberiniz olmadı yoksa görmezlikten mi geldiniz ? Bu konuda Rum ve Yunanlılar bile öz eleştiride bulunurken, siz galiba başka bir gezegende yaşıyor, ya da at gözlükleri ile etrafınızı görmezden, gerçekleri duymazdan geliyorsunuz. Çok yazık !
hasandal62
Ilk önce sayfama yorum yaptığın için onur duydum. Yaptığın eleştiri konusunda herkes, fikrime katılacak diye bir kaide yoktur. Herkesin de kendi fikrini yazma hakkı vardır. Bu, doğru veya yanlış da olabilir. Herkesin bakış açısı da aynı omaz, değil mi sevgili Tezal? Ayrıca konunun içeriğini de sanırım iyi anlamamışsın. Sözkonusu örnek ne için verildiğini de göz önünde tutmaman da bir başka olaydır.
Ne yazık ki gerçekler balçıkla sıvanmaz. Biraz da üzerimizdeki ırkçı gömlekleri atarsak her halde biraz gerçeklerin kapılarını aralamış oluruz.
Ne yazık ki....