- 1330 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MEKTUPLAR
Nasıl tanışır insanlar?
Bir zamanlar böyle miydi?
Dostluklar, arkadaşlıklar...
Bir fedakârlık değil miydi mektuplar...
Ve bayramlarda, özel günlerde yazılan tebrik kartları.
Sen hiç tebrik kartı yazdın mı?
Ya da sana hiç hatırlamadığın, beklemediğin birinden bir tebrik kartı geldi mi?
Geldiğinde yaşadığın duyguları bir hatırlasana… Damarlarını ılık bir sıcaklık sarar ve mutluluğun bu olduğunu hissedersin…
Beklenen, ama hep geciken mektuplar…
Postacıyı köşe başlarında beklemeler…
Ve gelen postacının tebessümle gülen yüzü göründüğünde, başını hafiçe sallayarak ’mektubun gelmedi’ sözü ile kendine gelmen! Ve ümitlerini bir sonra ki güne bırakman...
Beklemek…
Ne de zor şeydir! Beklemek, beklenmeye değendir...
Bir zamanlar tanış olduğundan gelen satırlara özlem duyardı insanlar..
Ve dostluklar,geldikçe mektuplar pekişirdi...
Günler nasıl geçerdi? Ne zor geçerdi...
Beklemek de güzeldi.Beklenmek de.Postacı iki tanıyanı birbirine kavuşturan olarak tarihteki yerini çoktan almıştı..
Kimi zaman bir sevgiliden sevgiliye beklenirdi mektuplar. Hem de ne beklenmek ama. İnsana şiirler yazdıran beklemek! Cep telefonları yoktu. Mail atmak yoktu. Telefonlar yalnızca komşuda vardı. Mektuplar randevu saatini ve gününü belirlerdi. Heyecanla beklenirdi o gün. Telefondaki sevgilinin heyecanlı sesini… Ona neler söyleyebilirdin ki? Yanında kim bilir kimler vardı? Bazen utanarak, bazen sıkılarak... Çok zor söylenirdi ’seni seviyorum’ demek! Sen söyleyebilsen de, karşındaki söyleyemez, yanındakilerden çekinir ve der ki’ben de’.Her şey mektuplarda söylenirdi. Tüm samimi duygular. Gelecek bina edilirdi mektuplarda. Sevgililer ’siz’li yazarlardı yazılarını. Ve mektuplarının içine koyarlardı, bir tutam saçlarını...
Nice dostlar kazandırmıştır mektuplar… Bazen hapishaneden yazılırdı… Soğuk duvarların arasından gelen. İnsan mektupları… Ne de sıcaktılar. Bir nefes gibi sarılırdın yazılanlara. Onlar içeride, sen dışarıda. Ve beklerdin onlardan gelen mektupları, sevgiliden gelene eş. Hapishanede ne de zor geçerdi günler. İnsanın tek derdi hasretti, özlemdi. Ama bir yakının olmasa da, bir insandı içerdeki. Geciktirmemek gerekirdi. Yazmalıydı hemen. Bekletmemeli idi. Çünkü sendin hapishanedekinin, gökyüzüne açılan penceresi...
Bir de asker mektupları vardı…Son olarak onlar da kalktı galiba.Sormadım yeni bitiren birine askerliği...Kaç mektup yazdın diye? Kardeşlerim hep içli mektuplar yazdılar askerden.Buram buram hasretlik kokan,sevgi ile dolu olan…Ama bir seyyar satıcı arkadaşım vardı..Ben lisedeyken,mahallede takıldığımız kahveye ara sıra takılan...Şimdi adını bile hatırlayamadım.Ondan özür diliyorum.O ne muhteşem dostluktu öyle.Aynı yaşlardaydık.Ben okula giderken o hayat mücadelesine...İzmir’in en güzel badem ezmesini,kağıt helvasını,kokosunu,fındık-fıstık ezmesini o satardı.Çünkü olabildiğince esmer olan yüzü,öyle sevecen ve güleçti ki; sıcaklığını İzmirspor’un oradaki kahvede herkes bilirdi.Cömertlik ve sevecenlik onun karakteriydi.İşte o çocuk askere gitti.Onunla mektuplaştık.Ne muhteşem mektuplar yazmıştık birbirimize...Doğuluydu. Yüreği sevgi doluydu. Benim İzmir’de oturan bir Karadenizli olmam engel değildi dostluğumuza.610 gün mektuplaşmıştık onunla. Kaç mektup yazdık bilmiyorum. Ama her biri insanı anlatan mektuplardı.’Er Mektubu Görülmüştür’mühürlü mektuplar...
Ve bir de talebelerimin attıkları vardı... Öyle sıcak, öyle candan ve çocukça... Tüm saflığı ile sevmenin, severlerdi öğretmenlerini… Hepsi de yüreklerinden gelenlerdi. Çünkü çocuklar başka ne türlü sevebilirlerdi ki?
Şimdilerde ise tanımadığına yazmak. Teknoloji postacıyı aradan kaldırdı. Cep telefonları, SMS lerle anında karşıdakine ulaşılabiliyorsun. Ve mail atıyorsun hiç tanımadığına. Tanış oluyorsun. Kim bilmiyorsun. Döner mi, dönmez mi? Yüreğinden geçenlere takılır mı? Bilmiyorsun. Ve habire atıyorsun. Çoğu kez atanlar, yüreklerinden bir şey katmadan; gelenleri habire listede kim varsa gönderiyorlar… Birkaç satır da yazsan ekine…"Senden" bir şeyler taşısa, gidene…
İşte bugün elimizde kalanlar. Artık postacı bankaların kredi kartı ekstrelerini, telefon faturalarını ve icra kâğıtlarını getiriyor. Kaç kişi var bugün mektuplaşan? Sarıl sakta kâğıda kaleme tekrar, bu bilgisayarlar ne olacak? Kimse beklemiyor postacıları köşe başlarında. Yüreklerinde bir sevda taşıyanlar, yazıyorlarsa da klavyenin başında; taşımaz heyecanını bir defter kâğıdına tükenmezle yazılan bir mektubun... İşte bu nedenle hala saklanır eski mektuplar. Çünkü onlar artık yazılmıyorlar.
YORUMLAR
Mektubun yaşamdaki önemini çok geniş açıdan işlemişsiniz.Mektup el yazısıyla,kendine has kağıt kokusuyla kişiye özel en güzel iletişim aracıydı.'tüfek icat oldu mertlik bozuldu 'misali,teknolojinin getirdiklerinin yanına,tabii ki kaybettiğimiz hasletler de var.Mektuplaşmak,tebrik kartı yollamak gibi.
Güzel bir konuyu açık bir dille anlatmışsınız,saygılar.