- 501 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
MÜEBBETLİK HAYATIM - 23
Yaşım ellibeş. Hayatımı anlatmaya çalıştığım bu sayfalara , burada daha ne kadar yazabileceğim belli değil. Okuyucuyu sıkmamak adına, biraz da kısa keserek, sadece kendime odaklanmam gerekiyor. Fakat bu arada Mukaddes ablamın hayatını merak edenlerin olacağını umduğum için, o hayatı bu sayfada şöyle bir özetlemek istiyorum izninizle.
Ablamı evlâtlık alan insanlar zengindiler önce. Ondan hiç bir şeyi esirgemediler. Kötü davranmadılar. Bir çok yönden ,kendi kızları gibi gördüler. Fakat, okutmayarak geleceğini ,umutlarını çoktan çalmışlardı. İstanbul’un göbeğinde, lüks bir apartman dairesinde, zengin bir ailenin evlâtlığı olarak yaşamak, fakat ilk okul mezunu bir kız olarak !
Ablam da onların istedikleri gibi biri oldu. Uysal, temiz, kibar ve çalışkan. Bir süre sonra hizmetçileri de - galiba emekli olduğu için - işi bıraktı. Yeni bir hizmetçi almadılar. Çünkü ablam artık büyümüş ve ev işlerini, yemek yapmayı bile öğrenmişti. Ferhat’ın yanı sıra Sabiha hanım ve yaşlı ablasına da- bir hasta bakıcı gibi - bakmaya başladı. Onları sevmişti üstelik. Öz annesine bakar gibi bakıyordu.
Biz seyrek de olsa ziyaretlerimize devam ettik . Hatta ben annemle görüşmeye de başlamıştım. Ona sözünü ettiğimde beni susturuyordu. Ya içindeki yaranın yeniden kanamasından korkuyor ya da sitem etmek istiyordu. Ben de üstelemiyordum. Kendini tamamen o ailenin bir kızı olarak görmeye başlamış ve kaderini bu şekilde kabullenmişti. Daima güler yüzlü ve sevecendi. Onu asık suratlı gördüğümü hatırlamıyorum bile.
Remzi beyin oğlu Can, Galatasaray Lisesi’nde okudu. Bir süre sonra Ferhat vefat etti. Daha sonra Sabiha hanımın ablası rahmetli oldu. Yıllar sonra da Sabiha hanım gitti peşinden. Ablam yine de dönmeyi düşünmedi annemin ya da bizim yanımıza.
Ben yirmiüç yaşıma gelip evlenmeyi düşününce, düğün hazırlıklarım için getirdim annemin yanına. Remzi bey ve Ümit hanım, bir daha geri dönmeyeceğini düşünerek, göndermek istemediler ablamı. Fakat ilk defa belki de dinlemedi onları. Daha yola çıktığımızda bambaşka biri oluverdi. Bir an önce annemi görmek istiyordu. ’ Yollar bitmiyor gibi geliyor !’ diyordu sık sık !
Annem de, ablam da çok heyecanlandılar birbirlerini gördüklerinde. Tam on beş yıl olmuştu, anne-kız ayrılalı ! Şimdi düşünüyorum da ; ne kadar korkunç geliyor ! Ben de bu günahın içinde vardım üstelik. Fakat, sebebi cehalet diyorum yine de.
O anda heyecana dayanamayan, annem oldu. Baygınlık geçirip yığıldı kaldı oracığa.’Anneciğim, anneciğim !’ diye uzun uzun ağladı ablam. Feridun ağabeyim, Selma hep birlikte sarmaş dolaş oldular. Babamın yanına yalnız döndüm ben. Söylediğimde oldukça kızdı babam.
Düğün hazırlıklarım için Kurtköy’e de geldi ablam. Aradan epeyce zaman geçtiği için Remzi bey Kurtköy’e kadar geldi ablamı aramaya. ’ Dönmeyeceğim ’ dedi ablam. Bir kâğıt uzattı Remzi bey, ablamın imzalaması için. Tereddütsüz imzalamaya kalkıştı hemen. Ben uyarmaya çalıştım. ’ Hiç bir şeylerini istemiyorum ! Asıl annem -babamın yanında olayım yeter bana !’ deyip, ısrarla imzaladı uzatılan kâğıdı. Sonradan ortaya çıktığı üzere, miras hakkı iddia etmemesi için imzalattırılmıştı o kâğıt. ’ Biliyordum !’ dedi ablam. Asla pişmanlık duymadı. Bu gün bile ’ keşke imzalamasaydım ’ demez.
Kurtköy’ün en yeni en lüks binasında bir daire kiralamıştım evlenmek için. Kurtköy sokaklarında ablamla birlikte dolaşarak, düğünüme davet ettik insanları. Tek akrabamızın olmadığı Kurtköy’ün, hemen hemen tüm halkı geldi düğünüme. Mollafenarî, Cuma köyü, Kadıllı ve Denizli’deki akrabalarımıza da birlikte gittik ablamla. Onların da hemen hemen hepsi geldiler düğünüme.
Ablam annemle kalmaya devam etti. Kısa sürede talibi çıktı. Eskişehir’li bir Tatar genciydi ablmaı isteyen. Ondört yaşından beri Pendik’in çok meşhur bir kebapçısının yanında çalışıyormuş. ( Şu anda elli yedi yaşında olan eniştem, emekli oldu ama halâ aynı yerde çalışıyor.) Uygun görüldü ailece. En çok ağabeyime yetki verdi annem ve ablam. Bana da soruldu bu arada. Son sözü ablama bıraktık. Hayatında bambaşka bir sayfa açmak istiyordu artık ablam. ’ Kısmetim oymuş !’ deyip kabul etti evlenmeyi. Benim düğünümden kırkbeşgün sonra ( Onbeş Ekim - Otuz Kasım) sade bir törenle evlendiler.
İlk kız bebeği altı ay yaşayabildi. Daha sonra peşpeşe üç kızı daha oldu. Geçtiğimiz Ocak ayının son günü Mersin’e gelin verdi son kızını. Şimdi eniştemle birlikte kaldılar. Anneme oldukça yakın oturuyorlar. Yıllar önce rahmetli olan kaynanasına tıpkı bir hasta bakıcı gibi bakmıştı ablam. Şimdi sırada annem var. Her fırsatta gidip ona bakıyor. Annem oldukça yaşlandı artık. Fakat yaşlılığında da olsa , kısmet oldu işte ablamla birlikte olabilmek.
Bu arada ablam kendini tamamen İslâma adadı. Bir tarikatın sohbetlerine devam ediyor. Evde dinî yayın yapan kanallardan başkasını seyretmiyor-seyrettirmiyor. Fakat bunu despotça değil de güzellikle yapmaya çalışıyor. Hiç isyanı yok kaderine. Bana da asla gücenmiş falan değil. ’ Yaradan’ın takdiri kardeşim!’ diyor ve her şeyde bir hayır arayıp buluyor.
Kızları da onun yolundan gittiler. Hepsi de abdestinde namazında ve örtülü. Önceden evlenen iki kızından da birer torunları var. Biri erkek, biri kız. Şimdi tek derdi eniştem. Çünkü her akşam içiyor. Gece on-onbir civarında işten dönüyor ve koltuğunda yedi-sekiz şişe bira mutlaka oluyor. Dışarıda içmesine engel olabilmiş bir tek ablam. Evde anlayış gösterip, bir gün mutlaka kurtulacağına inanarak sabrediyor. İçtiğinde kimseye bir zarar vermiyor eniştem. Fakat sağlığı günden güne bozuluyor. ’ Bu adamın ne olacağı belli olmaz diye acele ettim son kızımı da evlendirmek için !’ diyor ablam.
Canım ablacığım ; cennetin en güzel köşelerinden birinin, en güzel şekilde süslenebilmesi için, meleklerin nasıl telâşlandığından haberin var mı senin ?
Fakat asla , bir an önce gelmeni beklemiyorlar. Dünyada daha kimler var kimbilir, senin iyiliklerinden, şefkâtinden yararlanma şansına erişmek isteyen.
Allah sana uzun ömürler nasip etsin. Sevdiklerinle, sevenlerinle, çocuklarınla, torunlarınla nice güzel günler yaşa. Cennetin hiç acelesi yok. Ne kadar geç gidersen, o kadar daha çok süslenmiş olacak, sana ayrılan gül bahçeleri !
(Devam edecek)
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Bugünkü yazınız gerçekten insanı duygulandırıyor.İyi ki ablanız,yanında yaşadığı aileden kurtulup,kendisine bir hayat kurabilmiş.İyi ki sizler ailesi olarak sürekli onunla ilgilenmişsiniz.Bazıları,çocuklarını verince arkasını aramıyor gittiği yere alışsın diye.O zaman da aile birbirinden kopuyor.Saygılar.