- 547 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SİZ YÜZMEYİ BİLİYOR MUSUNUZ?
SİZ YÜZMEYİ BİLİYOR MUSUNUZ?
Hayatın manasına anlam biçmek ne kadar da zor. bir yanda sevinç ve gülüşler. diğer yan da acılar ve ağlayışlar. insanların kimi üzerindeki sorumluluk yükünden olsa gerek hayata beli bükük yürümekte.kim insanlar ise, başkalarının belini kendi ayaklarıyla ezerek hayata meydan okurcasına yaşıyor. tabi böylesine yaşam eğer yaşamaksa...
Bir minik kız çocuğu, sokaklarda, kimsesiz, çaresiz bir halde. soğuk ellerine uzanacak sıcak ve şefkatli elleri bekler. aldırış edenler yoktur bu haline ve güler geçerler. Çocuk ne yapsın, hangi yüreğe sığınsın, hangi ayazlı geceye dayansın ? bunlar bilinmez. Hayat işte geçiyor bir sel gibi beşerlerin üzerinden. önüne geleni sürüklüyor bir meçhul aleme doğru.
yaşamak böylesine direne direne. karamsarlığı andırsa da tüm bunlar. aslında gerçeğe giden yolda kılavuzdur yaşanan acılar ve kederler. Hani minik kız çocuğu kimsesizdir, çaresizdir ya sokaklarda. acaba akıttığı her göz yaşı bedel değil midir şu köhne yaşama ? belki de kimsesiz olan o değildir. onun halini göremeyen gözlerdir, onun haykırışını, ağlayışını duyamayan kulaklardır, kimsesiz olan. o masum yüreğinin sızısını hissedemeyen kalplerdir asıl çaresiz olan... kim bilir belki de yalnız o çocuktur sahibini bilen ve bulan.
Hayat işte, bir tuhaf yolculuk, heybesinde insanı barındıran. isyan değildir amacım. belki de bir kaç sitemdir kendimce. bir şeyler eksik, bir yerler var henüz keşfedilmemiş. Her şey merkezinde de acaba biz miyiz merkezinde olmayan ? görünürde adaletsiz yer yüzü. haksızlıklar, eşitsizlikler ise diz boyu... ama bunlar görünürde olan manzara. peki görünemeyenler, bilinemeyenler, düşünülemeyenler ? işte ketum olan bunlardır tüm lisanlarda...
Hayat işte, bir tuhat yolculuk heybesinde insanı barındıran. daha fazla kelimeyle tarif etmek mümkün müdür bilmiyorum yaşamı ve yaşanılanları ? bir hikaye vardır çok sevdiğim ve çokca bahsettiğim. Bir sandalcı vardır insanları denizden karşıdan karşıya taşımaktır işi. bir gün üç tane öğrenci biner sandalına. sandalcı konuşmaz hiç ve derin derin bakar gözlerine öğrencilerin. öğrenciler suskunluğunu bozarak başlar konuşmaya. öğrencilerden biri sorar sandalcıya: ’amca sen matematik bilir misin? ’der. amca ise halini bozmadan tebessümle ’bilmem evlat’der. genç öğrenci kibirli bir şekilde ’ o halde senin hayatının çeyreği boşa geçmiş’ der. sandalcı ise sessizliğini hiç bozmaz. sırasıyla iki gençte sandalcıyla alay ederek hayatının matematik, fizik, kimya bilmediğinden yarısından fazlasının boşa gittiğini belirtirler. kısa bir aradan sonra denizde bir anda fırtına çıkar. şiddetini arttırınca sandal su almaya başlayınca genç öğrenciler bir anda paniklerler. sandalcı ise sakindir. o kibirli gençler ise yüzlerinde ki korkuyla sandalcıdan bir şeyler yapmasını isterler. ama ne yapabilir ki? o sandalcı sessizliğini bozar ve sıcak bir tebessümle öğrencilere sorar ’ peki siz yüzmeyi biliyor musunuz ?’ der. öğrenciler bilmediklerini söyleyince. sandalcı’^o halde sizin hayatınızın tamamı gitti’ der. bu hikaye aslında çok şeyleri anlatıyor. anlamak isteyene tabi...
şimdi yer yüzünde yaşayan insanlar hep bir yarışın içindeler. ben daha çok biliyorum, ben senden daha zenginim... çıkmazında savaşıp duruyorlar. kin, nefret, kıskançlık almış başını gidiyor. birileri yükselirken birileri alçalıyor. bir şeyler bildiğini sananlar aynı bilgiye sahip olmayanları hiçe sayıp, alay ediyor. böyle bir yaşam işte. anlatmaya gerek olduğunu da düşünmüyorum çünkü her şey ortada zaten... Ben bu hayatı o sandalcının sandalına benzetiyorum. ve bir denizde yolculuktur yaşam heybesinde insanı barındıran...
Ey çok şey bildiğini sananlar!, kibirleniyorsunuz her halinizle. her şeyi bildiğinizi sanıyor, başkarına eziyet ediyorsunuz.kürsüleri işgal ediyorsunuz. işte fırtına başladı. dalgalar şidedetle sandala çarpmakta. bak görün işte sandal su da alıyor. ve batmakta. sandal batmakta... şimdi soruyorum sizlere ’ siz yüzmeyi biliyor musunuz? ’...
Saygılarımla...
Hatip ÇİÇEK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.