- 965 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Özgür Kalsın
Kalbimizi Taşıyoruz ama dikenli teller örmüşüz etrafına bırakın birinin girmesine bakmasına bile izin vermiyoruz. Taşlaşmış yüreğimizi kör kuyulara atıp demir parmaklıkların arkasına hapsederiz, beden değil midir sadece hayatın tüm gerçekliğinden alıkoyduğumuz? peki neden yüreğimizi kilitleriz. Tüm anlaşmazlığın simgesi olan beden dururken neden kalbimizi hapsederiz. Dört duvar arasında parmaklıkların arkasında kalan konuşamayan,dilsiz yüreğimizle düşünemeyen et ve kemik yığınını neden mahkum ederiz sonsuza dek ?
Duyguları yüreği özgür olan kimdir ?
Demir yığınlarının, dört duvarların ve gardiyanların durdaramadığı kimdir?
Anlamsızlığın içinde özgürce kanat çırpmaya çalışan gözü ve dili olmayan, bütün herşeye hüküm kurabilen yüreğimizden başkası değil midir?
İnsanız bir hayat yaşıyoruz ne zaman son bulacağını bilmediğimiz. Nefes bulduğumuz dünyaya, yüreğimizde sakladığımız hapsettiğimiz yüreğimizle nefes vermeliyiz. İçimizde yaşattığımız tüm duyguların sahiplerinin varlıklarını unutarak hayat yokuşunda yürümemeliyiz, sonunun ne zaman geleceğini bilmediğimiz bu yolculukta. Duygularımızın hükümdarı bedenimizin hancısı kalbimizi bu sahnede saklamamalıyız.Hayat dediğimiz sahne öyle bir alana dönüşür ki , rekabet için yarışılan arena halini alır ve açığa çıkarmak istemeyiz içimizde yaşayan sevgi dolu duyguları. Soruyorum şimdi bu yazı okuyan sizlere.
Ha yeni doğan çocuğu annesinden saklamak, ha yüreği hapsetmek ne farkı vardır arasında ?
Aslında bir anne olamayacağım için bunu tarif edemem ama bir erkeğin penceresinde yanlız bir kalpde bence aynıdır ama o duyguyu yaşayan annelerimiz bu katagoriden ap ayrı bir perdededir çünkü ana yüreğini; saten ortaya serendir.
Adını koyamadığımız yüreğimizin ahuzarındaki, gönlün bam telindeki alevi sönmeyen, hissettiğiniz bir şeyler varsa yüreğinizde bırakın özgür kalsın, kaybedecek hiçbir şeyiniz yok.
Eğer birşeyleri söylemekden yada yaşamakdan korkarak hareket ettiğinizde, bütün duygularınızı özgür bıraktığınızda sizde anlayacaksınız ki baki olan tek gerçek; adını koyamadığımız tebessümlerin sahibi bedenimize hüküm kurmaya başlayan yeni duyguların damarlarımızdan can bulması olacaktır.
Saati vakti olmayan, hiç bir kalemin hiç bir sayfaya sığmadığı duygularınız sadece sizde kalmasın.
Hayat sizi galib edip sonucu beklemeden bir kere dahi olsa içinizdeki dikenli tellerle çevirdiğiniz kalbinizin zindanlardaki kilidi açın, bırakın içinizde sahibini bulmamış tüm duygularınız.
Mavi düşler , beyaz güvercinler gibi özgür kalsın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.