Telafi Edilemeyen Hatalar/Geri Dönülemeyen Hatalar
Bu yazıyı,sabah haberlerinde içim burkularak izlediğim hüzün verici olaydan sonra kaleme aldım.
Bir üniversiteli genç kızımızın ,Antalya’da falezden denize atlayarak hayatına acı bir şekilde nokta koyması, kim bilir hangi ocağa,hangi yüreklere ateş düşürdü. Halbuki, “Dünyanın bütün kazuratlarına rağmen hayat yaşamaya değer.”diyenlere hak vermesini isterdim o merhumenin…
Şimdi, o anne baba ümit bağladığı evladını yitirdiğine mi yansın, ölüm şeklinin sıra dışılığına mı… Allah sabır ve metanet versin demekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Ateş düştüğü yeri yakıyor her defasında.
Olayın acı yönü kadar, merhumenin bıraktığı veda mektubundaki bir cümle, “Geri dönülemeyen hatalar yaptım.”cümlesi sevketti beni asıl bu yazıyı yazmaya...Yaptığı hataları biz bilmiyoruz. O sonsuzluğun sahibi ile kendi arasında bir sır olarak kalacak mahşere kadar… bilmiyorum bu hataların ortağı olan üçüncü şahıs veya şahıslar da var mıdır? O da bizce meçhul… Eğer öyleyse şimdi vicdan azabı çekiyorlar mıdır?
Yaratan (c .c.) insanlara akıl ve vicdan diye iki nimet bahşetmiştir. Bu iki nimetin birlikte kullanılması hem insanın hem insanlığın kurtuluşuna kapı aralar. Başka bir deyişle insan olarak aklımızı ve vicdanımızı birlikte kullanmakla mükellefiz. Sizce aklını ve vicdanını kullanan insan adaletsizlik, haksızlık ve kötülük yapa bilir mi?
Vicdanını değil de sadece aklını kullanan kişiler, yaşadıkları dünya, toplum, ve yakın çevreleri için sürekli nahoşluklar, gerginlikler ve acılar üretmeye; huzursuzluk tesis etmeye meyyaldirler.
Bu evsafta insanlar , diğer insanlara hayatı çekilmez kılan marazlı insanlardır, şeytanın mesai arkadaşlarıdır.
Bu ayrıntılardan sonra gelelim asıl vurgulamak istediğimiz noktaya. Hayatta bir insanın kendi canına kıymasının dışında telafi edilemeyen hata var mıdır?
Allah’tan ümit kesilemeyeceği, Allah’tan ümit kesmenin en büyük günahlardan olduğu gün gibi aşikarken; telafisi mümkün olmayan hata olabileceğini düşünmek sağlıklı düşünebilen bir birey için imkansız…
İntihar vb. olayların, şuuru yerinde ,aklı başında bir insanın yapabileceği işlerden olamayacağını düşünüyorum. Bu düşünceyle birlikte, kendi hayatına kasteden merhum ve merhumeler için dahi ümidimi yitirmek istemiyorum. Ve tekrarlıyorum.Dünyanın tüm kazuratlarına rağmen, nefes almak güzel. Çünkü nefes alamayan tövbe de edemez…
Yazımı da bir beyitle noktalıyorum:
KAPI
Her kapı kapanır da bir kapı açık kalır.
Bâb-ı rahmettir adı sanmayın o kapanır.
Ankara,11.02.2010 İbrahim KİLİK