SUÇ’ UN BEDELİ
Zülüm teorileri nem kaptıkça çöken duvarlar,
İnsanları dört duvar arasına kapatarak hürriyetlerini kısıtlayarak suçları azaltmak mümkün değildir. Böylelikle dünyanın kuruluşundan insanların toplumsal olarak sosyalleşmesinden beri uygulanmakta olan bu ceza şekliyle işlenen suç unsurlarını azaltmayı düşünenlerin yanıldığını gelişmekte olan çağdaş insanların bu düşüncelerini esefle karşılamaktayım. Ne yazık ki asırlar boyu yapılan bu uygulamaların yanlış bir teori olduğunu halen anlamayan sözüm ona çağdaş adaletçilerle hukukçuların akıllarındaki bu fikirlerin halen düşünce babında olmaları da ayrı bir esefliktir.
Hürriyetleri kısıtlananlar yıllanmış şarap gibi olmaları nedeniyle suç işlemeye yönelik olanların gözünde devleşmektedirler. Bunlar suç işlemeye yönelik olanların birer prensi haline dönüşmekte ve onlara benzeme gayretleri gün geçmesin ki hayalleri olmasın. Ancak, dört duvar arasındakilere uygulanan zülüm teorileri nem kaptıkça çöken duvarlar gibi çöker.
Devlet protokolü,
Günümüzün çağdaş dünyasında nükleer denemelerle başı dünya devletleriyle belada olan İran da güvenoyu alan hükümet kanadındaki bir bakanın yoğun şekilde güvenoyu alması dış baskılarla bir şey’in elde edilemeyeceği anlamını taşımaktadır. Bu ne demektir. Bu kişi çoğu devletler tarafından sevilmemesine karşılık bakan olarak atanması demek baskılarla bir yere varılmayacağını göstermektedir. Bu bakan sevilmeyen ülkeye gitse bile taşıdığı sıfat nedeniyle devlet protokolünün uygulanması zorunlu hale getirmektedir. İmralı da yatan 35 bin kişinin katili bu günlerde bazı kesimlerin sözde kahramanı haline gelmiştir. Darbe girişimcileri ile Silivri kafesindekiler yine aynı tezlerle anılmaktadırlar. 40 45 yılı aşkın süredir ülkesine hükmeden Muammer Kaddafi onca batılı ülkeler tarafından sevilmemektedir. Ama ne yazık ki devlet adamıdır. Ve devlet adamlılığının vermiş olduğu sıfatla karşılanması ve uğurlanması gerekmektedir. Hugo Cheavez yine aynı şekilde çoğu ülkelerin sevmemesine karşılık devlet protokolü yapılması gerekmektedir. Bazı zamanlarda uygulanmakta olan sıfat sansürleri ne yazık ki bu tür sıfatlara sahip olanlara uygulanamamakta/uygulanması da mümkün değildir. Yurt içinden/dışından bunlara örnekler vermek mümkündür. İsrail’in Gazze saldırısında onlarca insanın öldürülmesine ön ayak olan Tzipi Livni şimdilerde dış seyahatlere çıkamamakta, Hollanda da aşırı din düşmanlığı yapan Geert Wilders te aynı sorunları yaşamaktadır. Bütün bunlar dokunulmazlığın sefasını sürenlerin sonlarını düştükleri durumu gayet iyi anlatmaktadır. İşte bu nedenle sansürlerin uygulanmadığı sıfat sahipleri aykırı fikirlere sahip saplantılı kişilerin gözlerinde örnekleşerek devleşmektedirler.
Siyaset özentisi suçtan arınma,
Bizim parlamento da onca dokunulmazlık dosyaları durmaktadır. Ancak, vekillerin dokunulmaz olmaları nedeniyle fezlekelerin raflarından inmemesi suçlardan kurtulmak isteyenlerin kendilerini rahat hissedecekleri resmiyet kazanmış arena olarak düşünmeleri siyaset özentisini çıkar ve suçtan arınma yerleri olarak görmeleri bu yönde eğilimi olanların iştahlarını kabartmaktadır.
Yağlar; elek üstleri köşeye sıkışmış zavallılar,
Yağ ekmeğe sürüldüğünde lezzeti bir başkadır. Özellikle zeytinyağları insanın dimağında özel bir yer tutar. Ancak, yumuşacık sımsıcak ekmeğe sürülen yağ iyice ekmeğin içlerine işlediğinde yüzeyde kalmamaktadır. Buna rağmen suya döküldüğünde ise su yüzeyinde temizleninceye dek döner durur.
Süt temiz olmasına rağmen süzgeçten geçirilir. Kum da elenir elendikçe incelmektedir. “derler ki elek üstü”, en büyük yanılgı buradadır. Ve burada da asıl yanılgılar ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan gerçek ise elek üstü olan genellikle paşadır. Bilindiği gibi paşa kullanım dışıdır.
Eski çağlarda esirler ve mahkûmlar insanlık dışı kurallarla olsa bile bazı devletlerin akıllı idarecileri bunları kar yönüne çevirerek imar işlerinde, taş ocaklarında kale yapımlarında çalıştırılmakta idiler. Buna karşılık o çağlarda bile çağdaşlık savunucuları zaten pişmanlıkları ile köşelere sıkışmış zavallıları arenalarda eğlence pazarlarında hayvani içgüdülerini tatmin edebilmek için hayvansal güdülemelerle aslanlarla savaştırılmakta muhtelif işkencelere tabi tutmakta idiler.
Günümüzün ( @ ) dünyası,
Armutla Elma arasında İğde olmuş zaten salamuraya dönüşmüş korkularından köşelere sıkışmış insanlar için Yargıtay, Danıştay, Anayasa, TSK, Hükümet ve muhalefetle diğer aklımıza gelen yasama/yürütme organları toplumsal huzuru sağlamak yerine günümüz ( @ ) dünyasında insanların yaşamlarını daha da zorlaştırmaları geçmişten geleceğe doğru asrımıza damgasını vuran oligarşi ortamları yakışık olmayan anti demokratik uygulamalar halkın idaresine (demokrasiye) aykırı olan devinimler ne yazık ki bu güzel memleketimize artı puan getirmemekte her yönüyle gelişmelerin önüne set çekmektedir. Ülkemizde yaşanan olumsuzluklarla doğan suçların bedeli memleketimize gelişmesine çekilen bu setler olmamalıdır. Aynaya ters bakanlar artık gelecek için yapılabileceklerini toplumsal uzlaşma alanına çekerek Hz. Peygamber efendimizin “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin.”Hadislerine binaen insan hallerinin gerçek deviniminde acaba, memleket idaresinde olanlarla onlara muhalif olanlar ne kadar müjdeleyici, ne kadar kolaylaştırıcı veya zorlaştırıcı, nefret ettirici olduklarını anlamamız için siyaset arenasında açacakları yeni ufukların nurlu ışıklarına bakmamız yeterli olacaktır. Şehit kanlarıyla yoğrulmuş cennet yurdu olmadık hayaller peşinde koşma uğruna kendi hırslarının arenasına çevirenlere dur demek için her daim el ele gönül gönüle kenetlenerek birlik olmamız hem geleceklerini emanet aldığımız çocuklarımızın geleceğine hem de memleketimizin aydınlık günlerine hazırlık olması için önem taşımaktadır.
Düzce,10.02.2010
Zekeriya Çavuş
Şair Araştırmacı yazar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.