8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2776
Okunma
İnsan eşittir postmodern insan yaklaşımını yüceltenleri, kimi zaman anlamakta güçlük çekiyorum !
Çokça kullandıkları ‘ İnsan kaynakları ‘ söyleminde olduğu gibi düşünür ve değerlendirirsek, lojistik stok malzemesine indirgenmiş bir meta mıdır liberallerin “postmodern” insanı ?
Prof. Hayek veya yeni türedi tezleriyle P. Romer dizgelemelerini önemseyen bu neo liberalleri, çıkarcı bireycilik ve "insan=insan" farkı üzerinde tekrar düşünmeye çağırıyorum.
Bir de hep göze batıyor.. ülke neo-liberallerinin neden çoğunluğunun başta 68’li olmak üzere her siyasi cenah döneklerinden oluştuğu…
Ve emperyalizmin emrine girip, sonra da (din, dil ve ırken) aslına rücu ederek; işbirlikçileşmesi !
Bunu normal bulanları, anlayamıyorum…
Bu çizgi sonradan etnik faşoculuğa kadar kayabilmiş, başta "Kürt" ve diğer etni maskelilerin, büyük Türk Solu kitlesinden kopmayı “mübah” görmesine değin vardırılmıştır…
Bunlar bana feodal/mikro ırkçı özlerini, ısrarla sol görünümlü maskeyle alalamalarını hatırlatıyor.
Bizler, sahiplerini bütün anlamlarda güç odağının değişmesine koşut olarak değiş(tir)ebilen bu gibileri; halâ ve nasıl kolaylıkla "insan=insan" sayabiliyoruz ?
Bu gibiler kastıyla söylersek; her ne türden olursa olsun, emperyal kapitalizm ve sömürgeciliğin buyruklarına amade olanlar "işbirlikçi" tanımına girmiş ; haliyle de insan tanımından çıkmış insanımsı müsvetteleri değil midir?!
Karikatürleşmiş değiller midir ?!
Kargaların bile güleceği dizgelemelerle:
- Emperyalizm eşittir sosyo-komünalizm, buda eşittir emperyal "Globalizm" denklemini, hiç utanıp-sıkılmaksızın kurabilenleri.. insan tanımını oluşturan soyut ve somut değerlerin dışına çıkmışlar olarak değerlendirebiliyorum…
Bu gibiler hangi siyasi cenahtan dönmüş ve işbirlikçileşmiş olursa olsunlar, insanın sıradan ve en basit tanımına dahi uymuyorlar...
- Henüz mürekkebi kurumamıştır mesela...
Bu gibilerin, Doğu ve Batı’lı sömürgecilerin emirleri doğrultusunda yazıp, altına imzalarını attıkları ülkeleri sömüge.. insanları köle, kul etmeye çağıran bildirileri ve raporlarının !
Ve o bildiriye imza atmış olmalarını, yaşamlarının önceki evreleriyle çelişir tesadüfler ve geçirdiği ideolojik elit-oryanto-eksantrik human kişilik evrimine veya sosyal darwinist(!) mutasyona bağlamaları…
- İnsan ve insan mutlaka ama biraz da sosyal statü Aristokratizm’inden öte insan..
,İnsanında kişilikli ve tutarlı duruşuyla başlangıç noktasını kompleks duymayanı...
,Özellikle de Batı’lı emperyal efendi (!)yerine Türk Devrimi’nin lideri M.Kemal Atatürk’ün "bilakayd-ü şart istiklal-i tam" kavramından başlatmış insan ve Türk insanı elbette…
"Deniz ve Mahir" ne diyordu ?!
Bu örnekleri daha çoğaltabilirim. Mahir neden "Türkiye oligarşisi " demiştir ? Hiç üzerinde önemle durarak düşünülmüş müdür ?
- Anlayana sivri sinek saz; hani ve yani !
Bu “Türkiye Oligarşisi” nitelemi, "Türkiyelilik" ve Türkiyeliler oligarşisine kolayca dönüşmez halde bir düşünsel dizge gibi mi görünmektedir ?
Sahi aklıma gelmişken; mesela bir Türksoylular birliği oluşumu sınıfsal oligarşi veya Türksoylularca oluşmuş bir burjuvazi var mıdır acaba ?
Ya da bütün sektör ve alanlarda, hiç mi örneğin sanatkâr Türk yoktur…
Saz, söz, tını, resim vs. bilirlik, gerçektende bu kadar mı uzaktır, Türksoylulara ?!
Ancak moron ölçüler içinde “dahi” sayabileceğimiz - Türkiyeliler oligarşisi- ve farazi Türk oligarşi sınıfı gibi bir yaklaşımla gidersek, ikisi arasındaki farkın ve buradan başlatarak ikisi arasındaki sıralamalı sonuç diziliminin nerelere vardığını, bir kez olsun üzerinde kafa yorarak düşünmüşmüyüzdür ?…
Türkler, afedersiniz ama o pek bilindik vecizede olduğu gibi “Haymana’da mı bolca vardır”lar sadece ?
Eni sonu Atatürk, Che, Nazım, Deniz, Mahir (bu en son yazdığım isim pek işlerine gelmediği için unut(t)u(r)lmuştur.), birer ruhsuz marka yapılmışlar, sıradanlaştırılmışlardır.
Simge ve imge arasındaki felsefi olmaktan ziyade, şimdilik edebi olan farkı somut olarak “markalaşma” ile başlatmak ve bu biçimde bir dizgeyle, düşünmeyi önerebiliyorum.
Siz bunları emperyal faşist rengi turuncu, sarı veya siyah renk baskılı ti-shirtler üzerinde, televizyon dizi istismar cukkalanmışlığı kazanımı olan Euro/Dolar –rahat(sız)lığının verdiği sahtekar -ağalama ve kusmalarda- görür, inanabilirsiniz…
Ben inanmıyorum. Böyle bir zorunluluğum da yok !
İnanmam için hiç veri, bu kadar emperyal tüketim demokratizasyonuna ve d-in/san hakçılığına oranlanmış olması hasebiyle inandırıcı ve tutarlı görünmüyor…
Bayraklar, uluslara ait kahramanlar, ti-shirt üzerine basılmışlık bağımsızlığı ile sınırlı ve bu biçimde dalgalanmak özürlüğüne mi sahiptir sadece ?
Prof. Hayek’in ” babalar gibi satarım”cıları, Prof. Huntingtonzadeler ve Fukuyamagillerin “tarih bitti, ulus devlet te bitti, buyurun; yerine size etnik, cemaat, mezhep ulus” verelimcileri...
Yeni türedi P. Romer gibilerin “Yeni Büyüme Kuramı” doğrultusunda satılık veya kiralık insan, ülke, toplum ve şehirleri…
Bunları entelektüelizm maskesiyle savunan yerel neo-liboş kahramanlarımız, insan=insan olmaktan çok, evrensel insanımsı idio beslemeleri andırıyorlar !
Hepsi maskeli ve her şeyleri sahte !
Gerçek insan, devrimci ve aydınlık insan olsalar,
-Türk Devrimi’ni, Atatürk’ü ve Türkleri- bunca küçümseyip, aşağılamazlar…
Bu kadar dış proleterya ile örtüşmezler !
Bütün tutarsızlıklarını tefavuk ve tesadüf sentezi ve saçma kavramında bir tüketim de demokrat(t)si komikliklerine bağlamazlar…
Bunların ağababaları olan, yukarıda adlarını ve güya entelektüel katkıların (!) saydığımız anlı şanlı “profösör” titrine sahip zat-ı muhteremler de, bunca Türk ve Atatürk düşmanı olmazlar…
Hani diyorlar ya ?
İç ve dış konjonktür çok örtüştü diye (!)
Hakikaten tencere yuvarlanıp, ancak bu kadar kapağını bulabiliyor…
Bu nedenle insan, halk ve ulus düşmanı bu ucubat ve ubusat ehli; hakikaten insan tanımında olsalar, Türk "ulusal sorunu"nu ve onun normal seyrinde akan mecraına yaptıkları utanmaz müdahalelerle, tarihsel çizginin nasıl saptırabildiğini görüp, kabul ederler.
Ve hepsinden önemlisi; bal gibi bildikleri halde Türk halk/uluslaşma sorununu, işbirlikçi/ırkçı karakterli siyasi ulusçu hareket" le, sırf -işlerine öyle geldiği için- kasten karıştırmazlar !
Gericilerle, etnik faşolarla ve fonlanmış mezhepcilerle "yol arkadaşlığı"nı ve aynı tabaktan beslenmeyi, alenen ve bu kadar rahatlkla içselleştirmiş olmazlar…
Sahte d-insan hakçılığı ve "cici Türkiyeli oligarşik tüketim demokra(t)si”nin fonlanmış kurşun askerleri ve beslemesi olmazlar !
Ne bileyim işte.. Globalizm = sosyalizm, Yeni Dünya Düzeni’ne de = humanizm’dir- diyerek, bizi zarflamazlar...
İnsan tanımından çıkıp, insanımsılığa ermiş neo feodalitede (sanayi kökenli) ilkel ve barbarları...
Bunların icamali üst ’elit’e ve bunların sürü ve güruhu olmuş her türden avam cemaatine hem gülüyor hem de çok acıyorum !
Birtengri bunları gerçek anlamda insan=insan olmaya doğru yönlendirsin ve de ıslah etsin !
Ahmet Kutlu AYYÜCE
Şubat/ İkibinon