- 683 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
DEVLET PARTİSİ
Demokrasi, ülkelerin maddi-manevi mülkiyetlerinin krallardan/padişahlardan/şahlardan halka geçmesidir.
Siyasi partileri anlatırken, komunist olduğunu hiç çekinmeden söyleyen hocam, CHP’yi bir kefeye koyamamıştı. Öyle ya, dünyada ve Türkiye’de, ideolojiler açısından sınıflandırıldığında, liberal, sosyalist ve muhafazakar partiler vardı. Gülüyordu ve alaya alıcı ifadeler kullanıyordu.
O zaman tam anlamamıştım aslında, yani CHP’nin bu hiç bir şeye benzemeyen ve Avrupa Sosyal Demokratlar Birliği’nin "Türkiye’deki CHP aşırı milliyetçi." ifadesine "Esas Avrupa Sosyal Demokratlar Birliği sağa kayıyor." diyen CHP’yi.
Ancak Prof. Mustafa Erdoğan hocam siyasi partinin ne olduğunu anlattığında, o zaman anlamıştım CHP’yi. Ya da büyük paradoksu... Hocam mealen şunları söylemişti: Demokratik bir devlette siyasi parti, bürokrasisi ve kamu kurumlarıyla devletin kendisi değildir. Siyasi parti aslında bir sivil toplum kuruluşudur. Ama diğerlerinden temel farkı, devlet yönetimine aday olmasıdır. Temel amacının devlet düzeyinde kaynakların paylaştırılmasını sağlayacak kişiler topluluğunun eline bir şekilde iktidarın verilmesine meşruiyet aramaktır. Demokrasinin hakkıyla ve halkıyla işlediği ülkelerde bu meşruiyeti sadece ve sadece millet(yurttaşlar) verebilir. Yani siyasi parti, sivil halkın arasından çıkmış, halkın siyasi arenada sözcüsü ve temsilcisi bir organizasyondur.
Bence siyasi partiyi, bir iş makinası operatörüne benzetebiliriz. O operatör iş makinasının bizatihi kendisi değildir. İş makinasının sahibi, operatörü işe alan millettir. Ancak, operatör iş makinasını kendi malı gibi görüyor ya da kendisiyle özdeşleştiriyorsa durum vahim bir şekilde değişir.
Prof. Mustafa Erdoğan bunu şu şekilde açıklıyordu: Malesef Türkiye’de siyasetçiler bir süre sonra "şeytana" uyup “fenafil-i devlet” oluyorlar, yani kendilerini devletin malı ve devleti kendilerinin malı, kendilerini devlet ve devleti de kendileri gibi görüyorlar.
O zaman da benim aklımdan çıkaramadığım, siyaset biliminde olup olmadığından haberdar olmadığım şu kavram ortaya çıkıyor: "Devlet Partisi"
Küçük yerlerde adettendir, kazara bir fakirin çocuğu askeriyenin bir okulunu kazandığı zaman, jandarmanın muhtara gelip aile hakkında bilgi edineceği için muhtara sıkı sıkı tembih edilir: “Gözünü seveyim muhtar, jandarma geldiğinde bunlar halk partili de.” Yani, CHP’nin devlet partisi olması halkın bilinçaltına da işlemiş görünüyor.
Evet, CHP, demokratik, sivil bir parti olmaktan ziyade bir devlet partisidir. Sözcülerinin zaman zaman "Efendim, bu cumhuriyeti zaten biz kurmuştuk, hatta bizi de Atatürk kurmuştu." şeklindeki ifadeleri bir itiraf olarak kabul edilebilir.
Ne yazık ki bu partinin zihniyeti hala 1930-50’lerdeki gibidir. Bu zihniyetlerini küreselleşen ve daha demokratikleşen dünyaya "update" edemedikleri için, günümüzde çağdaş-normal bir siyasi parti olarak değerlendirilebileceklerinden şüphem var.
Neden?
Çünkü, bireysel hakların gitgide öne çıktığı ve küreyle birlikte daha fazla demokrasiye susamış olan Türkiye’de artık devlet tarafında değil; halk tarafında yer almak gerekir. Çünkü, demokratik siyasi partiler devlet yönetimine aday olsalar da, devletin zıddı kuruluşlardır. Sivillerdir, tüm bürokratik kurumlarıyla halktan ayrı ve nedense genelde yüksekte bir yerde(Ki, Türkiye’de vatandaş devletten korkma eğilimindedir, bilhassa geçtiğimiz yüzyılda) olan devletle halk arasındaki yegane köprülerdir.(Referandumları saymazsak) Ve siyasi partilerin, bilhassa Türkiye yerelinde, sivil halkın iradesine en büyük rakip olan darbelere karşı olmaları bence en büyük zorunluluklardan bir tanesidir.
Başka bir deyişle, öyle ya da böyle, insan aklını meşruiyet kaynağı yapmışsak bir kere, bu meşruiyet kaynağından başka bir yolla iktidara gelen,(27 Mayıs, 12 Eylül) gelmek isteyen(27 Mayıs darbesinden sonra defalarca) ya da gelmeyi akıllarından geçiren (Ayışığı, Sarıkız) ya da demokratik yolla iktidara gelenleri yönlendirmek(12 Mart, 28 Şubat, 27 Nisan) isteyen kişilere -ki bunlar Türkiye’de cuntalardır- karşı olmak demokratik bir siyasi partinin besmelesi olmalıdır.
Şimdi, tüm bunlara karşılık CHP’ye bir bakalım: CHP’nin şimdiye kadar darbecilere ve darbeye karşı samimiyetle "sert çıkıştığı” görülmüş değildir. Oysa Başbakan’ın da dediği gibi, son dönemdeki darbe "planlarının tek hedefi Ak Parti değildir. Türk demokrasisidir, sivil siyasettir, milli iradedir."
Ancak, bu darbe iddialarına karşı CHP genel başkanı özet olarak "bunlar gerçek değil" diyor. Ne demek bunlar gerçek değil, yani bundan ne çıkaralım şimdi? Pek tabi bunların gerçek olmama ihtimali var, ama burada vurgunun bunların gerçek olmadığı üzerinde olması bence tehlike vericidir. Bir siyasi partiden bekleyeceğim vurgu, yani Baykal’ın sözlerinin odağı, "gerçek olmasa dahi böyle şeylerin hala ihtimal dahilinde tutulması kabul edilemez" gibi bir mana olmalıydı.
Bu paradoksu Etyen Mahçupyan 3 şubat 2010 tarihli Taraf gazetesinde son derece etkileyici bir şekilde açıklamış. "Yapılamıyor ama yapılmalı" başlıklı köşe yazısında, Baykal’ı şöyle yakalıyor:
"Baykal’ın darbeye bakışı, bu konunun tartışılmasının, olaylar üzerine gidilmesinin anlamsız ve zararlı olduğu noktasında yoğunlaşıyor. Sebep ise artık darbenin ’gerçekçi’ olmaması... Yani CHP genel başkanı ’yapılamıyor’ teşhisini cümlenin başına alarak konuyu orada kapatmak istiyor. Ne var ki, bu söyleme bir bütün olarak baktığınızda ardından gelen kelimeyi görmezlikten gelemiyorsunuz. Baykal aslında ’yapılamıyor ama yapılmalı’ demenin eşiğinde geziniyor."
Ahmet Altan "Değişecek..." başlıklı köşe yazısında daha net: "Sürekli darbelerden yana çıkan, Ergenekon örgütünü savunan bir muhalefetin gidebileceği bir yer yok, (Türkiye siyasetindeki) değişimin bu tür muhalefeti de siyaset sahnesinden sileceğini bir iki seçim sonrasında görür bu ülke"
Pek tabidir ki bu değişim liberal demokrasiye doğru bir gidiştir.
.
YORUMLAR
Çıkmaz sokak; emperyal kapital banliyosunun, kapital merkezilerinde sömürgecilerin taraf ve pazarına dahil olmaktır.
Chp görecelide, toz zerresi kadar dahi de olsa antiemperyal ve kapital söylem ve özellikler taşıyor. Sömürgeleşen ülke/devlet ve köleleşen ulusun açmazları doğrultusunda az da olsa irade gösteriyor.
EGİP (Emperyal Güçlere İşbirlikçi Partiler) ne yapıyor peki ?
"Devlet Partisi" önermesine karşı: Emperyal Güçlere İşbirlikçi Partiler önermesi yazmakla kalıyorum.
Göktürkmen tarafından 2/9/2010 11:41:08 PM zamanında düzenlenmiştir.