- 759 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Askerin Mektubu
Askerin Mektubu.
Mola vakti. Çukur kazmaktan ellerimiz su topladı. Neden kazdığımızı da bir Allah’ın kulu dese ya. Yok. Kimsenin bildiği bir şey. Sabahtan akşama kadar bütün bölük çukur kazmaktayız. Söylenti de yok değil hani. Güya Alaman’ların tanklarını durdurmak içinmiş. Nerede olduğumdan bile haberim yok inan ki. Ama İstanbul’dan ötelerdeyiz. Rumeli taraflarında. Trenle geldik ne bilem neresi. Önemli de değil neresi olduğu. Askerlik değil mi?
Önü sonu 48 ay. Hele bi savaş biterse beklim önce de terhis edebilirlermiş.
Aslına bakarsanız bitsin de diye acelem yok. Gücüm yerinde maşallah. Hepsi akranlarım. Kürek salla akşama kadar, yemek ye, uyu. Bundan iyisi can sağlığı. En azından karnımız doyuyor ya sen ona bak. Sadece koğuşta herkes uyuz gibi kaşınıyor. Dtt döküyoruz yataklarımıza ama onlar da aç. Ne yapsın hayvancıklar. Kanımız emmekten başka bir çareleri yok. Neyse işimiz bite kalsın. Uzun zamandır köyden de haber alamadım. Biraz da hasretlik içimi yakmıyor değil.
Akşam yorgun argın dönüyoruz. Biraz sonra karavana gelir önümüze. Kaşık elimizden düşmeden gözümüz yatakta oluyor. Nöbet yoksa hemen uykuya. Tabi bitlerimizle beraber. Yemekte bir an Kadir Deniz – Malatya dendiğini duydum sanki. Aval aval bakınırken çavuşun bir zarfı yüzüme vurur gibi attığını hatırlıyorum. Hayret bana mektup ha. Hayırdır inşallah deyip alelacele mektubu açtım.
“Selamünaleyküm Kadir
Önce hasretle kucaklar gözlerinden öperim. Nasılsın? İyimisin?.......”
Hasan Turgut
Mektup bitince afallamadım desem de inanmayın. Mektup benim tanıdığım biri tarafından yazılmış belli. Ama ben Hasan Turgut diye birini tanımıyorum. Ama anlattıkları bizim yaşadıklarımız. “ …. deli baltada nasıl da çimerdik üstsüz başız. Ya bostanlara dalıp karpuzları ırmağa atardın sen ben aşağıdan toplardım ya……..” daha burada anlatmaya utandığım şeyler de yok değil hani. Soracak kimse de yok Hasan Turgut kim diye.
Günlerce düşündüm. Cevabı yok. Zaten şunun şurasında iki ay sonra terhis olacağım. Köye gittiğim zaman anama sorarım. Önemli de değil. Kimse kim.
Sayılı günler tabi. Bu gün kışladan elimde bir torba salıverdiler beni. Bastığım yerlerin ayağımın altında kaydığını hissediyorum. Dışarıda da bizim gibi insanlar yaşıyormuş meğer. Bunadım mı diye bir an düşündüm. Ayaklarım geri geri gitmedi de değil. Farklı bir dünyaya ayak basmışım gibi hissettim kendimi. Yine de yola koyuldum.
Anamın oğlum diye çığlığı kulaklarımdan gitmiyor hala. Kolay değil 48 ay sonra evime dönmüşüm. Yaban yaban geliyor bazıları. Ara sıra irkiliyorum. Ama alışacağım. Alışmak kolay değil tabi ki. Komşularımız günlerce gelip gittiler. Anlatılacak o kadar şey var ki. İnsanlar merak ediyor. Kimsenin bir yer gördüğümü var. Malatya neresi, İstanbul’dan ötesi neresi. Adını da tam bildiğimi söyleyemem. Vatan toprağı değil mi? adı ne ise ne.
Yine bir akşam is kokan lambanın altında oturmuşuz. Sohbet gırla gidiyor. Oda da iğne atılacak yer yok. O zaman öyleydi zaten. Her akşam bir evde oturup birbirimize mesel anlatırdık. O gün nerden geldiyse aklıma mektup geldi. Gelmez olaydı. O günkü kadar utandığımı hatırlamam. Bir an; ana dedim. Askerde bana bir mektup geldi. Bir an bir sessizlik çöktü odanın içine. Bütün gözler anamla bana çevrildi. E…. Dedi anam ne mektubuymuş bu. Önemli değil dedim öylesine bir mektup ama göndereni tanımıyorum. Kimmiş dedi anam. Sessizlik devam ediyor.
Hasan dedim, Hasan Turgut. Bir an oda başıma yıkılacak sandım kahkahadan. Ben aval aval bakınırken millet gülmekten yerlere yatıyor. Şaşkınlığımı anlatamam. Neden sonra anam bana dönerek aptal oğlum, avanak oğlum, akılsız, sersem oğlum.. daha sayacaktı ki yeter dedim kimse söyleyin artık. O dedi o Hasan var ya ; senin enişten. Zeynep bacının kocası Hasan.
Şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım. Vay… dedim. Demek eniştem. Ama ben onu hiç Hasan olarak bilmedim. O bizim Çendoğ.
Durum anlaşıldı tabi. Yiğit lakabıyla anılır derler. Köyde Hasan Turgut diye kimse bilmiyor onu. Çendoğ gel, Çendoğ git.
İşte böyle bizim mektubun hikayesi. İnsanın 24 yaşına kadar bacısının kocasını, eniştesini adıyla bilmemesi ne tuhaf değil mi?
Çanakkale 09/02/2010
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.