- 549 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
MÜEBBETLİK HAYATIM - 19
Benim de mutluluğuma gölge düşüren, görmekte olduğum düşlerden uyandıran bir kaç şey vardı elbet. İnsanların bana bakarak, ’ annesi yokmuş ’ deyip acımaları, babamın - bardak kırmak gibi - yaptığım hataları, annemin tembih ettiğini ima etmesi ve en kötüsü de seyrek de olsa altıma işemem. Malesef ara sıra altıma işiyordum ben. Senelerce de devam etti bu ayıbım. ( Bunu da söylemeden duramadığım için özür dilerim.)
.............
Başarılı bir eğitim yılı olmadı benim için o sene. Mehmet bey disiplinli bir öğretmen olduğu için, derslerime çalışmadan gitmedim okula ama fazla da çalışkan olamadım. Çünkü, satıcılığa ağırlık vermeye başlamıştım. Bu arada en başarısız olduğum dersin, resim yapmak olduğunu da aklıma gelmişken söylemiş olayım .
Ben dördüncü sınıfa geçerken, ablam mezun olmuştu ilk okuldan. Babamla ziyarete gittiğimizde iftiharla göstermişti karnesini ve diplomasını. Pekiyiden başka bir notu yoktu gene canım ablacığımın. Biz onun okuyup, büyük bir insan olacağını ümit etmeye başlarken, evdekiler de onu kendi isteği ile okula göndermemenin politikasını yapmaya başlamışlar. Okutmaya söz vermişlerdi ama okumasını da istemiyorlardı. Tek çareleri de onu kendi isteği ile okumaktan vaz geçirmekti.
Gün geçtikçe maskelerinin düştüğü şekilde, Ümit hanımın özürlü oğlu Ferhat’a bakıcı olması için evlâtlık almışlardı ablamı. Ferhat büyüdükçe evde yalnız kalması zorlaşıyordu ve mutlaka başında birinin bulunması gerekiyordu. Ablam onlar için biçilmiş kaftandı işte.
........
O yaz ticareti iyice abarttı babam. Düğün olan köylere, rakı satmaya bile göndermeye başladı beni. Un kurabiyesi satmam için, camekân bile aldı. Bayramlarda da diğer köylere kurabiye satmaya gittim. Bunlar da yetmezmiş gibi, kahvenin bahçesine, kuyunun başına ,karpuz sergisi açtık. Köylerden gelenlerden üzüm alıp satmaya başladık.Gebze’nin köylerinden, özellikle Denizli ve pelitli’nin üzümleri bir başka kokardı. Nerede görsem kokusundan tanıdım onları yıllarca. Ben geceleri karpuz sergisinde yatıyordum. Çalmasınlar diye, karpuzları bekliyorum hesapta. Acaba beni çalsalar, kimin haberi olacaktı ?
Soğuması için sepetle kuyuya saldığımız gazozlar sık sık kuyuya düşüyorlardı. Yazın sonunda epeyce gazozun kuyuda olduğunu gören babam, yine kahvemizin müşterilerinden olan Doktor lâkaplı Basri amcadan su motorunu getirmesini istemiş. Çok konuşan, babamdan daha yaşlı, orta boylu , esmer, zayıf, fotör şapkalı Basri amca ,getirdiği motor ile bizim kuyunun suyunu boşalttı. Sonra beni yanına çağırıp, belimden kalın bir iple bağladı babam.Kuyudaki şişeleri ben çıkartacaktım. Yavaşça sallandırdı kuyuya beni . İnerken korkmaya başladım. Beş altı metre ancak vardı ama etrafı taşlarla örülüydü kuyunun. Her an bir tanesi üzerime düşebilirdi. Neyse ki başıma bir kaza gelmeden, sallandırılan sepete, kuyunun dibinde bulabildiğim şişeleri doldurup tekrar yukarıya çekildim.
Nedense sonraki yıllarda yine kuyuya düşen şişelerimiz olduğu halde, bir daha kuyuya sallandırmadı beni babam..
Bu koşturmacıların arasında, en çok ihmal ettiğimiz şey, temizlik oluyordu. İstediğimiz kıyafetin yenisini alabiliyorduk ama temizliği pek beceremiyorduk biz. Çay bardaklarımız, tabaklar ve hatta çaydanlıklar bile daha kirliydi artık. Bu yüzden kahvede müşterilerimizle tartıştığı bile oluyordu babamın. Azalmaya da başlamıştı müşterilerimiz.
Eski, tahta sandalyelerimizde tahta kuruları, bizim vücutlarımızda da bitler belirmeye başladı. Sık sık kaşınmam gerekiyordu artık. Kaşıdığım yerlerimden elime beyaz ve mor renkli bitler geliyordu. Saçlarımı taradığımda, tarağımda bitler görünmeye başladı. Yıkanmakla, çamaşır değiştirmekle bile kurtulamıyorduk onlardan.
Baba-oğul, Kurtköy’ün bitlileriydik biz artık....
(Devam edecek )
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Son paragrafta sözünü ettiğiniz hayvanlara kadar keyifle okudum, ama o kısımda...Ne zaman o ismi duysam saçlarım kaşınır ister istemez...İlkokulda çok uzun saçlarım vardı, annem böcek geçecek diye kesmişti onları ve çok üzülmüştüm ondan galiba...
Öykü iyi gidiyor, teknik olarak da, duygu olarak da...
Tebrik ediyorum...