- 692 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MACİT BEY DESYANI VE HİKÂYESİ
BİR DESTAN, BİR HİKÂYE
Mucip Beyin kız kardeşi Fetânet Hanım, Alaşehir’de bir çiftlik beyi ile evlidir ve ara sıra Bezirganlı Çiftliğinde abisini ziyarete gelmektedir. Mucip Bey, çoğu zamanını da İzmir’deki evinde geçirme-ye başlamıştır. Çiftlik Kâhyası Habil, evli olan Fatânet Hanım’ı kaçırır. Mucip bey çok öfkelenir, sonra affeder ve evlenmelerine razı olur. Çiftliği ikisine emanet ederek, İzmir’e geri döner.
Habil, karısının çiftlikteki hisselerini hile ile alır kendi üzerine geçirir, Mucip Bey’in çiftliği ikiye bölünür ama gözü doymaz, çiftliğin tamamına sahip olmak istemektedir.
Habil’in yerine Çakırcalı’nın oğlu Mehmet’i Kâhya olarak işe alan Mucip Bey, bir Ramazan ayında (1961) Salihli’den fakirlere dağıtmak üzere erzak ve giysiler alarak Çiftliğe gelir. Çiftliğin girişinde Mehmet’i çoluk-çocuğu ile ağlarken bulur.
- Beyim, Habil Bey bizi çiftlikten attı. Bize artık burada ekmek yokmuş, işleri kendisi idare edecekmiş bundan sonra!
Mucip Bey, öfkeyle Habil’in kapısını tekmeleyip içeri girer.
- Seni gidi nankör seni! Gebertirim ulan seni, gebertirim!
- Can kurtaran yok mu? Yetiş Mehmet, yetiş ulan!
Mehmet silahını ateşler ve Mucip Beyi sırtından vurur. Biraz daha boğuştuktan sonra takati kesilir ve yana yığılır.
- Adam beni boğacaktı, nerde kaldın? Mehmet, suçu sen üstlen, aileni ve çocuklarını kendiminkiler gibi bakarım. Zaten pek yakında seçimler olacak, af çıkacak diyorlar, fazla yatmazsın hapiste!
- Benim Toygar köyünde asker arkadaşım Cafer var, selamımı söyle istediğin kadar orada kal, seni kimse bulamaz!
Bir yıl sonra, Çakırcalı oğlunun yerini öğrenir ve onu bulur.
- Oğlum, biz yediği sofrayı kirleten soydan değildik! Nasıl yaptın bu hainliği Mucip Beyimize, nasıl kıydın ona? Bırak bize yaptığı iyilikleri bütün çevredeki fakire fukaraya az mı yedirdi, giydirdi? Hepimizin derdine çare olmadı mı? Sen nasıl böyle bir halt işledin?
- Baba, uyduk Habil denen o şeytana! Zaten bir yıldır vicdan azabı ile yanıyorum, gidip teslim olayım diyordum zaten, iyi ki sen geldin! Hadi gidelim jandarmaya!
Mehmet, ertesi gün jandarmaya teslim oldu, ardından mah-kemeye çıkarıldı ve her şeyi anlattı. Habil için de tutuklama kararı çıkarıldı, tutuklandı, ikisi de müebbet hapse mahküm oldu. 1974 yılında çıkan genel aftan yararlanarak tahliye oldular. yine ölen öldüğü ile kaldı, adaletin bir ayağı daha topal edildi.
Fetânet Hanım hem onlara hem de geride kalan çoluk çocuğa kol kanat gerdi ama nankör Habil’e yine yaranamadı ve hapisten çıktıktan kısa süre sonra Habil bir başka kadınla yaşamaya başladı. Habil’in Mucip Beye yaptıkları dillere destan oldu, çevre halkının kin ve nefretini kazandı. 1990’lı yılların sonuna doğru, tutulduğu
amansız hastalıktan kurtulamayan Habil öldü. Cenazesi de üç-beş kişinin katılımıyla defnedildi.
Mucip Bey, çevrede çok sevilen ve sayılan bir insandı. Ölümünden sonra destanlar yazıldı, Pazaryerlerinde okundu ve satıldı. Bunlardan birisi de aşağıda verilmiştir.
MUCİP BEY DESTANI
Cuma günü çiftliğimde vurdular,
Teneşirde cenazemi yudular,
Cumartesi beni kabre koydular
Destanım söylensin âlem dinlesin,
Katillerim inim inim inlesin.
Yeni geldim İzmirlerden yoruldum
Ramazanda oruçluyken vuruldum,
Dün sağ idim, bugün yalan mı oldum,
Atma Habil atma düşman mı oldun?
Öldürdün, şimdi de pişman mı oldun?
Kalbimden vuruldum kanlarım akar,
Salihli yolunda canlarım çıkar,
Habil ile Mehmet damlarda yatar.
Atma Habil atma düşman mı oldun?
Öldürdün, şimdi de pişman mı oldun?
Dokuz kurşun can evime dayandı,
Bezirganlı al kanlara boyandı
Yandı be dostlarım Mucibim yandı.
Uyan Mucibim bak gör hallarını,
Enişten aldı bütün mallarını.
Balkonum önünde çiçekler açtı,
Eniştem vurup Salihli’ye kaçtı,
Kâhyası Mehmet Toygar’a uçtu.
Atma Habil atma canımı yakma,
Beni öldürüp de damlarda yatma.
Eremedim şu dünyanın fendine,
Eniştem düşmanmış benim kendime,
Nasıl kıydın kayınbiraderine?
Atma Habil atma düşman mı oldun?
Öldürdün, şimdi de pişman mı oldun?
Bindokuzyüzaltmışbir seksenüç yaşım,
Eniştem düşmanımmış yedi başım,
Böylece yazdırsınlar mezar taşım.
Ağlasın ağlasın bacım ağlasın,
Çıkarsın akı da kara bağlasın.
Nasıl kıydın benim tatlı canımı?
Bil Halit Ağamla Tahsin babamı,
Gelsin Ahmet Hoca versin salamı.
Atma Habil atma, Mehmet atma
Beni öldürüp de damlarda yatma.
Vuruldum çiftlikte akıyor kanım,
Hakkını helal et Nafize Hanım,
Jeepe yüklenmiş gidiyor canım.
Atma Habil atma düşman mı oldun?
Öldürdün, şimdi de pişman mı oldun?
Dokuz kurşun yedin kana boyandın,
Mucip Beyim buna nasıl dayandın?
Yandın Mucibim ateşlerde yandın.
Atma Habil atma canımı yakma,
Beni öldürüp de damlarda yatma.
Kaynak: Ali Aksakal.Salihli Hikâyeleri-Salihli: Sanayi ve Ticaret Odası,2008.96 s.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.