bir gece lambasında...
Ey rüzgarlarına aşık olduğum şehir!
Suretinde isyan etmeyi öğrendim ben. Yıllara meydan okuyarak zincirlere karşı durdum. Hasretini suya, sevgini dağlara vurdum. Vurdum vurdum da geri getiren olmadı seni bu öksüz vatana.
Çizgi filmlerde aşık olmak gibi; seni sevmek. Öylesine hızlı, öylesine mutlu ve huzur dolu…
Ey benim hasreti nazlı Ankara’m! Sana bakarken gözlerim dolar. Geçmişimin gururlu yüz çizgilerinde bakarken sana, bir şeyi unuttum söylemeyi; “ bedenimi saran bu aşk adlı bakterinin; hiçbir antibiyotikte yokmuş tedavisi.”… Zavallı ben bu amansız sevdanın zamansız aşk sokaklarında kayboldum. Ne arayanım, ne soranım var. Yıllar ve yollar öksüz kaldı şimdi.
Ey keman sesinde nefesini dinlediğim sevgili! Yalandın madem bu sineye, niçin sardın onulmaz yaraları? Hücrelerimin en derininde biriktirdiğim bu sevda sana çok mu geldi? Sende haklısın aslında; sevebilmek seni haksızlık olur sana. Küfretmek lazım, incitmek, karalamak lazım sende ki aşk denen şeyi. Ne yazık ki sana bunu bile yapamam ben. Değersiz bir hiç gibi bakamam senin aşka susamış tenine.
Şimdi sana diyebileceğim tek şey; seni acıtmak için bile; nefret etmedim senden. Aşktan nasibini alıp; yine yağmurlu bir günde, o yanmakta kararsız lambanın altında bekliyorum gelmeni…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.