- 1852 Okunma
- 8 Yorum
- 5 Beğeni
sana değil ellerinedir, barışadır
aniden fren yapabilir mi dünya?
yolcu da bıkar. yol bile yorulur.
gidip dayanmayınca yol, yolun bittiği yere.
bir deniz kıyısı da olabilir bu, birdenbire yabancı bir ülkede bulmak gibi olsa kendini.
bilincim, bilincin, yola yetiyor, yalnızca yürümeye...
öyle bir yürümek ki bu; bir ömür aynı yerde durmaktan farksız...
aynı nedenlerden aynı sonuçları bilmem kaçıncı bin defa çıkardığın bir yürüyüş bu.
törensiz, karşılamasız, gülmesiz, hüzünsüz ve barışsız...
"son" özlemi çökmüş mü senin de yüreğine?
bir "son"u özlemek fakat neden?
duygusuzluğa gidip toslamayı düşlemek, bundan barış ve esenlik beklemek...
"son" acılı olsa da "sonrası"nın olmayışıyla teselli bulmak...
"son "istemek çoğul ve gürültülü bir son...
gerçeğimizden ilk ve son kez atılmak ütopyaya...
sahip olduğumuz her şeyi götürüp dayasınlar bir yokluğa...
her saniyesi yıl gibi algılanan devasa çığı, soğukkanlıca bekleyelim...
ağladığımız, ağlatıldığımız, aldanıp aldatıldıklarımızı son ve buruk bir tebessümle karşılamak...tüm boyut ve büyüklük algılarını altüst eden felaketi bağrımıza basmak...
çünkü bu son olacak ve sonrası olmayacak.
kaskatı kesilmiş tabiatın bağrında, son gül, son yapraklar avucunda...
gel kıyılara, şimdi tüm güzellikleri yakıştırabilirim sana.
belki dağ gelsin üstümüze, kurban gidelim belki de dalgalara.
sonra adının geçtiği çocuk şarkıları yankılansın kaf dağının ardından.
renklerin tadların yüreğinin inceden ince telleri
yaşayamadım diyedir sonlara özlemim
bir kıyıda duran adam nereye gidebilir ki?
çırılçıplak şarkısız, destansız kıyıda.
anla işte ne sensiz barış ne sensiz savaş oluyor
olmayana sona bile mahrumiyet
öylesine acı ve adaletsiz
.
YORUMLAR
Uzaklaşmak "şimdiden", kendinden, realiteden ve sadece dinlemek ruhun sesini, iniltisini, ve karanlıktaki devinimini...
Neler yoktu ki bu kısa "sanat manifestosu"nda!
Beynimizin ücra kuytularından zaman zaman geçen "tabular"; su yüzüne çıkmayan, çıkarılmayan ve hep ertelenen, sessiz çığlıklarda kilitlenen ve oraya odaklanan tümceler... Nitekim, ruhumuzu hoyratça gıdıklayan bu düşünceler, hisler, hep kendi kendimizledir. Dimağımızın en suskun zulalarında gömülü kalır; çünkü bunu yapmaya ne cesareti vardır insanın; ne de sunmak ve paylaşmayı göze aldığı birileri vardır yanında...!
İşte tam da tasvir edildiği gibi; harikulade anlamlandırılıp ifade edildiği gibidir ruhumuz. Ve o ruhun "tek"liğinde, yalnızbaşınalığında gömülü kalır benliğimiz. Savaşımız da, barışımız da hep kendimizle süregider. Zira ne tam "barışık" olunur "birileriyle" ne de adamakıllı savaşacak gücü buluruz kendimizde.
Dokunaklı, etkili ve bir okadar da "düşün" diyen felsefeydi bu değerli eserde sergilenen.
Adeta hapsoldum metinin yalın, saydam ve akıcı ruhunda.
Sizi keşfetmek, okumak ne güzel...
Çok çok teşekkür ediyorum bu fantastik ve içi büyük dünyanıza.
Hep çağlasın kaleminiz, daim olsun, dilerim.
Saygılar, sevgiler ve çokça tebriklerimle, efendim.
Türlü türlü sonlarım var benim...
Bazen kifayeti buluyorum, yeterse yeterdir öyle değil mi...?
Bazen hayalimde başlangıçlardan daha cazip geliyor olası bir son, korksamda bin bir teselliyle, düşünüyorum kendimi alıkoyamayıp.
Bazen sadece bekliyorum, zaman aralıkları birbirine eşit değilmiş gibi geliyor beklerken; günler günlerle, saniyeler saniyelerle uyumsuz...
...
En az şiirleri kadar derin yazısı Usta'nın.
Saygımla.
-Bir bilmecem var çocuklar
-Haydi sor, sor….
Diye başlayan bir reklâm vardı, taa siyah beyaz zamanlardan kalma. Yazınızı okuyunca aklıma geldi işte.
Öyle bir labirente soktunuz ki hocam, tuzakları çabası. Üstüne üstlük gözlerim bağlı, ellerim de kelepçe, ayaklarımda pranga. Elimi mi çözeyim, prangadan mı kurtulayım, tuzaktan mı atlayayım yok gözümü mü açayım. Yoksa sıra gelirse bulmacayı mı çözeyim. Bari biraz ipucu verseydiniz Allah aşkınıza.
İlk bölümlerde “son durak kara toprak” gerçeğine karşı sorgu faslı şüpheden tam teslimiyete dönüşüyor. Orta bölümlerde muhasebe kayıtları bir, bir inceleniyor. Alacaklar, borçlar, kar zarar dengesi kuruluyor. Vergi borcu kalmış mı endişesi had safhada..
Derken…
Son bölümde bütün bu yazdıklarımızı çöp sepetine attıracak bir gelişme yaşanıyor. La havlee
“anla işte ne sensiz barış ne sensiz savaş oluyor”
Aşk, insan, hırs, ideal, vatan, millet, Sakarya, ölüm, yaşam…. Beyin jimnastiği adına benden bu kadar hocam.
Samimi söylüyorum son bölümde kastı murat edilen şeyi anlayamamışsam inan kabahati bendedir
Saygılar, selamlar
Haticcay
deniz_tayanç1
Lakin tek varlığımız düşünce ya da mantık değildir.
Bazı haritaları hisler çizer.
Baki selam ile kalasın.