- 1409 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
**kaşımdan fışkıran kan sonsuza kadar beni özgürleştirdi**
İş kıyafetimin çoğunluğunu süsleyen yeşil...Sırf bu yüzden parklardaki çimenlerin ezilmesinden ve orman yangınlarında nesli tükenen yeşil bitkilere bile üzülmeyen ben..
Ben işte...
Lunaparklardaki korku tüneli gibi bir okulda yarım yamalak şekillenen, yarı annemin babamın malzemeden çalması, yarı da tanrının defolu kategorisine almasıyla oluşmuş üç harfli ve sonsuz bilinmeyenli bir denklem; ben...
Bana hep ‘’sen’’ dediler…
‘’hey sen!’’, ‘’sen gel bakayım buraya!’’ yada ‘’bunu sen mi yaptın!’’…
Dedim ya bana hep ‘’sen’’ dediler… Çok uzaklara gitmiş olmalıydı benliğim daha doğarken… Bana benzemeyen biri olarak yetiştirilirken bu toplum bana ‘’sen’’ olmak ile alakalı her şeyi vermiş… Korku, itaat,baskı,iş kaygısı,açlıktan ölme ürküntüsü,gurur, yalakalık, adap,müeyyide,ayıp, yalan ,sahtekarlık… Adının ‘’bol’’ olmasına rağmen gayet dar bir sokakta büyüme ve hayatı algılama teşebbüslerim… Hayatını kazanmak adına sürekli çalışan ve bana hiç vakit ayıramayan bir baba… Annem ile öğreniyorum her iyi bildiğimi… Babam ise ulaşılmaz… Ulaşabildiğim vakitlerde ise bakkal dönüşü para üstünü düşürdüğüm için beni eşek sudan gelesiye kadar döven ,bağıran,kızan,azarlayan…Sonra geleceğim için duyulan kaygılarla devletin gayri resmi yetimhanelerinden birinde noktalanan çocukluk…Orayı anlatamam… Gelişmeye ve büyümeye çalışırken ve henüz on dört yaşındayken en ufak sorunda sopayı benim gibilere helal gören ve anlatmayalım diye ailelerimize imzalatılan yüksek meblalı senedi önümüze süren… Bana en çok ‘’sen’’diyen …
Dedim ya bana hep ‘’sen’’dediler…
‘’Ben’’ olmanın nasıl bir şey olduğunu çok sonra öğrendim…
İlgi yoksunluğu mu, çocukluk tenim tarafından eksik sevgi özümsemesi mi, sıraya koysam beş emekli maaş kuyruğu kadar tarafıma uygulanan fiziksel ve ruhsal şiddet mi yada katı kurallarla devlet terbiyesinin ve asabiyetinin erken yaşta ruhuma zerk etmesinden midir bilmem ömrümün tuğlaları düzgün dizilmedi… Temelim sakattır benim…Bu yüzdendir ki ürkek bir kuş gibi kalbim,her sarsıntı da ümitsizlikten kanatlarını titreten ve hayal dünyasına doğru uçmaya yeltenen… Çok çaba sarf ettim ‘’ben’’olabilmek için… Kitaplara verdim kendimi… Hayatın dikenli telleri arasında tecrübe edilmek adına ruhumun en mazlum satıhlarını çok çizdirdim… Güvendim sonrasında satıldım , dolandırıldım ,aldatıldım ,kandırıldım… Her acıdan bir alternatif çıkardım… Pek mutluluğum olmadı…
Bir çeşit Poliyanna olma çabalarım da sonuçsuz kaldı…
Şimdi ise geriye bakıyorum epeyce yol almışım bu dibi delik kalbimle bu despot hayat denizinde… Geriye bakıyorum ve yeterince yaşayamadığım çocukluğumu özlüyorum... Sokaklarında koştuğum ve at arabalarının arkasına takılmaktan başka bir suçumuzun olmadığı fakir ışıklı mahallemi... Esnaf sarayındaki yürüyen merdivenlerin mantığına zıt tersten inişlerimizi... Bayramlık esvaplara deli gibi sevinmeyi ve o gecesi heyecandan uyuyamamaları... Ama en çok seni özlüyorum böylesi yalnız akşamlarda... Aslında sıklıkla görebiliyorum seni ve biliyorum aşk aslında yan yana olmak değil ama söz dinlemiyor kalbim…
Artık pek önemsemiyorum ben hayatın ve bu sevgili beşeriyetin bana neler yaptığını yada yapacağını… Tam ve bağımsız olarak ‘’ben’’olmama müsaade vermediklerini biliyorsam seni de böyle delice ve hastalık derecesinde sevmeme izin vermeyecek bu koca dünya…
Cumartesi gecesi tam beni artık seviyor dediğim babam küçücük bir sorunda kaşımı patlattığından beri önemsemiyorum ben hiçbir detayı ,hurafeyi… Sana koşuyorum ve biliyorum bu kurak hayat seninle yeşerecek… Aşk diyorum yani inatla ille de aşk!Annem,çocuklarım,sen,dostlarım ve kitaplarım… Yeter bu kadarı bana… Umursamıyorum geri kalanını ,bir yumrukla içimdeki yaşama hevesi düğümlendi ve
kaşımdan fışkıran kan sonsuza kadar beni özgürleştirdi…
Hadi gücü yetiyorsa bu hayat engellesin beni!
iLKer ...’’Bir-ikintiler’’-Ağustos 2009
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.