GİTMEK Mİ ZOR KALMAK MI?
Bilirsin, yaşamın senin için bir zevk noktasında olmuşsa birilerinin, yada birileri için hayat sinemasının baş rolünü oynamışsan, hiç yoksa bir kere gelmişsindir yol ayrımına.
İlmiğin ucundadır dünyan. Bir hareketinle gitmeyi seçeceksin, yada kalıp merkezinde, ağrına gidenleri iyice bir yükleneceksindir olduklarından daha ağırca. Takdir buyurulana dek.
Zor olan, ne birikmişliğin sende var ettiği derin çizgilere elveda diyecek olmandır, ne komşunun emaneti saksıyı sulaman. Mahalle bakkalına selam borcun olduğu, yatırılmamış faturaların, cevaplanmayan telefonların, iş yerin, masan, dağınık bıraktığın yatağın, bunlardan geçmen değildir mesele.
Sevdiğinin geçmişi olup da geçiremediğin hala, sana kalanlar, onca artıklar aşktan yana, aşk artıklarıyla artan acılar bile , zoruna gitmemiştir bu karar kadar. Halbuki yaşama ağlayarak başlaman, ilk hatırladığın doğum gününde düşlediğin oyuncağın alınmaması, ilk öpüşmendeki beceriksizliğinin utancı ve ilk sıfırı alman bile yani hiçbir anında kalmamışsındır bu kadar darda.
Anlamsız, cisimsiz, isimsiz, bıraktığın onca açık sayfayı doldurma hevesindeyken, birilerinin ‘DEPRESYONDAYDI’ diye seni anacak olması, ve o yaprakların hiç üzerinin karalanmaması fikri bile daha beter kurcalayamayacaktır beynini. Anti depresanlar, efervesanlar, içtiğin tüm stres karşıtı, acımtrak çaylar, yaşamı bunlarla devam ettirmen veya bundan sonra en yakın hayat arkadaşlarının bunlar olmasını bilmen değildir seni zorlayan.
Hani dünya senin baktığın pencereden farklı görünürde, tezatı olursun tüm uyumluların. Onların pencereleri süslü perdelidir ve perde süslerinden göremezler bakmalarına rağmen netlikle,senin görebildiklerini. Sen ve onlar’ dır artık hayatın. Küçümsediğin, onlar dediklerinin NORMALLİĞİDİR aslında. Ne tam mutlu, ne tam hüzünlü olabilmişlerdir normaller. Acılarda da mutluluklarda da ağlamazlar coşkunca. Gözyaşına gerek yoktur ağlamak için gerçi. İlla ağlamak gözyaşı değildir sana göre. Çok ağlamışsındır iyi bilir bunu yüreğin, gözlerin gülerken..Onların coşkun duyguları olmaz, coşkun fikirleri olamayacağı gibi. Yada onlarda var olan duygular ve fikirlerin farkında bile olamamışlardır, kaldı ki coştursunlar…Kaza haberlerinde ah’lanmaktır ‘üzüntü’. Dizi filmlerde entrikadır ‘aşk’. Ve bozuk asfalt için yönetimi suçlamaktır ‘siyaset’. Yani hayat, onlar için ne diptedir ne pikde. Salınarak ortalarda olunca ‘güven duyarlar’… Yaşamak güven duymaktır onlar için…Yaşamak güvene bağlıdır, bağlanmaktır.. Oysa sana göre yaşam kendi elinde olabilendir hiçbir kesinliğe emanet etmediğin. Bağlamamış ve bağlanmamışsındır onların güven dediklerine. Kendi elinde olabileni en yukarıya çıkarmak için gerektiğinde düşmek gerektiğinde zıplamaktır yaşam. Kimi zaman korkarak, güvensizce kimi zaman cahil cesaretiyle ama ne fark eder ki, ‘yaşam senindir’ ve yaşamın’ dır hep. Aslında, diğerlerinden tek benzerliğinin fizyolojik olması da, FARKLI ve FARKINDA yaşamını sürdürmende bu karar kadar zorlamamıştır seni…
Mühim olanı gitmen yada kalman değildir. Bir solukta derleyip toplayabilirsin hayatını. Doldurup bir varile, gaz döküp yakabilirsin, onca seneni. Kalmaya devam edip, üzerine anlamlar yüklediğin için daha da ağırlaştırdığın sıkıntılarının sancısını bir bu kadar sene daha çekebilirsin belki ağrı kesicisiz. Bir adım kadar basittir aslında kalman yada gitmen. Bir adımda ip boynundadır gidersin, ya da bir adımda devam edersin yaşamaya… Ergenlik sivilcesi kadar derdindesindir uçurumun kenarındaysan tüm bunların…Ardında bırakacakların, sahip olduğunu sandıkların, hiç sahip olamadığından dolayı tüm hıncını sırtlanıp hırsa büründüğün adını aşk koydukların, sevilmişliğin, üzülmüşlüğün, kırılmışlığın, sevişmelerin ve etini yakan arzuların…Yani seni içinde sen yapan neyin var neyin yoksa, hepsini bir kalemde çizip atabilirsin. Mühim olanı ne gitmen nede kalmandır uçurumun kenarındayken…Gitmen yada kalman değil en zoru buna vereceğin KARAR’ dır aslında….Bir kere bu kararı verdin mi yaşamın senin olduğunu ispatlamışsındır kendine..Gitsen de, kalsan da, yaşam ‘yaşamın’ olmuştur ve bunun hazzını yaşayacaksındır artık sonsuza dek…
(Fotoğraf sanatçısı Ebru Sidar’ a ve Model Levent Sidar’ a teşekkürler)
29.12.09